Çizgi roman okumak benim için çok yeni bir hobi. Hatta yeni bir beceri. Beceri demekten geri durmayacağım çünkü dinamiği diğer türlerden farklı. görsellere mi odaklanacağım yazılara mı… Bu basit ikilem dahi korkutuyordu beni. Ön yargılarım; genelde sıkılacağım, önemsiz ve ciddiyetsiz bulacağım yönündeydi. Çocuk kitaplarına karşı geliştirdiğim sempatiden sonra çizgi romana da göz kırpmaya başladım içten içe. Türlerin dinamiğini kavradım belki de, kim bilir? Tam da bu konudaki ön yargılarımın benden uzaklaştığı bu tatlı zamanlara denk gelen bir kitaptan bahsetmek istiyorum bugün: Yuzu Kitaptan çıkan Arafta‘yı tanıştıracağım sizlerle.
Yazar Deb Jj Lee, Çevirmen Tolga Yozcu sihirli bir bağ kurmuş. Öncelikle buna inandırdım kendimi. Duygularda, duygularla bir araya gelindiği çok belli. Görseller yer yer gizemli, yer yer sinamatografik, daima merak uyandırıcı.
Özgürce havada süzülen kuş görselleriyle açılan çizgi romanın ilk cümlesi “Görünüşümü değiştirebilirim.” oluyor. Hiç kimseye benzemeyen Deborah, hiç kimseye benzemediği için kendini özel hissetmiyor. Kendini özel hissetmesini isterdim bu yüzden, farklılıklarının çok kıymetli olduğunu fark etmesini isterdim ancak bu farklılıklar Deborah’ı sindirmiş gibi görünüyor. Deborah’ı yakından gördüğümüz görsellerde arkasına hep başkaları duruyor. Sanki kafasının içi gibi. Kafasının içinin temsili adeta. Deborah’ın susmayan zihninin içindeki diğer insanlar. Zihninin susmamasının sebebi işte onlar! O insanlar hepimizin zihninden besleniyor ve biz izin verdiğimiz sürece de zihnimizde öylece yer ediyorlar. Sanki buna hakları varmış gibi!
Daha fazla, daha fazla, hep daha fazla çalışması gerektiğini söyleyen bir annesi var Deborah’ın. Üstelik Deborah’ın sosyal ortamında kullandığı dilin aksine Korece konuşuyor kızıyla. Yani Deborah ergenliğin yanı sıra birçok karmaşadan başarıyla çıkmak zorunda. Kendi ilgi ve zevkleri acaba gerçekten kendisinin mi? Keman çalıyor, okul orkestrası en rahat ettiği yer ama gerçekten öyle mi acaba? Onu gittikçe ele geçiren ergenlik dönemi zordur, tüm değişiklikler aynı anda gerçekleşiyor gibi gelir ergene. Haksız da sayılmazlar, aynı anda gerçekleşen birçok şey vardır bu dönemin içinde. Aslolan değişimleri sakinlikle karşılayabilmek, hissedilen duyguların hiçbirini reddetmeden her duyguya aynı alanı açabilmektir. İşte Deb’in karamsar yanı konuştuğunda başı da o oranda önüne düşüyor. Düşüceli hali bedenine de yansıyor. Bu anlara görsellerden hareketle hakim olabilmek bir şans ayrıca.
Deb bize hissettikleri, düşündükleri ve yaptıklarıyla ergenliğe dair çok şey söylüyor. Öteki, farklı, ezik hissetmenin bir sürü sebebi olabilir hayatta. Bu sebeplerden her birinin üstüne çalışılmalı elbette ancak hiç usanmadan yinelenmesi gereken şeyin “umut” olduğunu düşünüyorum. Ergen, kendisiyle ilgili konu ne olursa olsun yolun sonundaki ışığı ona gösterecek birinden destek talep edebilmeli. Deb’le birlikte en emin olduğum şeylerden biri oldu bu. Deb’de birlikte çalıştığım gençleri ve çocukları gördüm. Ergenliğe doğru ve ergenlikte hatta öncesinde de ihtiyaç duydukları en temel şey “güvende hissetmek”. Deb kendini herkesten farklı görse de aslında ortaklaştıkları bir nokta var. Hem de çok önemli bir nokta.
Ergen hayatında önemlilik derecesinde zirvede olan “arkadaşlar”, Deb için başlı başına bir mesele. Ailesinin koyduğu kurallardan arta kalan alanı kaplayan arkadaşlar, orkestrayı şenlendirenler onun için. Orkestra da Deb’in olaysız, sessiz sakin hayatını şenlendiren bir detay ve orkestrayla oradaki arkadaşları olmazsa Den bu hayatta ne yapar, bilmiyor. Ailesinin, üstünde kurduğu baskıdan kendi yöntemleriyle sıyrılmaya çalışsa da içine düştüğü sıkışmışlıktan bir türlü kurtulamıyor çoğu zaman. Gitgellerle boğuştuğu anlardan birinde “Annem haklı mı, sonsuza dek yalnız mı kalacağım?” diye soruyor kendine. Yetersizlik ve başarısızlık hissi, onaylanmakla sevgiyi eş değer algılamak hayatını gittikçe bir açmaza sürüklüyor. Ergenlik biraz da böyle değil midir zaten? Yani böylesine doğal bir süreci bile kaldıramayan ebeveynler, Deb’in annesi gibi kocaman bir açgözlülükle çocuğundan hep daha iyisini istiyor ve asla ama asla tatmin olmuyorlar. En acısı da tatminlikleri ya da tatminsizlikleri çocuklarıyla ilgili değil; tamamen kendi hayat öyküleriyle ilgili.
Ebeveynliğe, ergenliğe, arkadaşlığa, aile bağlarına, iletişime ve ilişkilere dair çok önemli bir çizgi roman Arafta. Boşlukta salınacağınız, Deb’in gelgitleriyle bocalamalardan bocalama beğeneceğiniz keyifli bir iş olmuş. Özellikle çok sevgili ergenler bu kitapla buluşursa bu dünya üstünde kendilerini yapayalnız hissetmeyeceklerdir. Deb’in arafı belki de onlara “anlam”ı buldurur.
edebiyathaber.net (19 Kasım 2024)