Daktilo günlükten salvolar | Metin Celâl

Kasım 27, 2024

Daktilo günlükten salvolar | Metin Celâl

Hulki Aktunç’un günlükçülüğü yazarlığa başlaması ile başlıyor. Günlük tutmaya 15 yaşındayken, ilk öykülerini kaleme alırken başlamış. O yıllarda tutuğu günlükleri “Sen Buranın Kışındasın” (1964-1967) adıyla okumuştuk. Ardından 1968-1969 yıllarında tuttuğu günlükler “İskandil” adıyla yayınlandı. Hulki Aktunç’un günlükleri 1970-1999 yılları arasında yazılmış “Daktilo Günlük” ile sona eriyor.

“Sen Buranın Kışındasın”da (Yapı Kredi yay.) büyük bir ustanın oluşumunu kendi kaleminden okumuştuk. Altmışlı yıllarda nasıl bir yaşam vardı, genç bir yazar adayı nasıl yaşıyor, neler düşünüyor, ne acılar çekiyor, ne sevinçler yaşıyordu hepsini bu günlüklerde ayrıntılı olarak bulmuştuk. Hulki Aktunç delikanlılık günlerini, farklı ve yalnız dünyasının içten bir şekilde anlatırken o yılların Kadıköy’ünü, “kerpiç bir dünya” diye tanımladığı Erzincan’ı, askeri okul yaşamını anlatıyordu.

İkinci cilt İskandil’de (Yapı Kredi yay.)  Hulki Aktunç’un 1968-1969 yıllarına, genç bir yazar adayı olarak edebiyat dünyasına katılmasını, tam da o yıllarda iyice alevlenen gençlik hareketlerine bakışını, siyasetle yakından ilgisini görüyorduk. Günlükleri yayına hazırlayan Doğan Yarıcı’nın önsözde yazdığı gibi “dönemin gündelik yaşamını, gazete manşetlerini, o yıl yayımlanan bütün edebiyat dergilerini, okuduğu bütün kitapları, kafaya taktığı şair ve yazarları, izlediği filmleri, dinlediği müzikleri, toplumsal ve siyasi olayları, kişisel sorunlarını, dostluklarını, hayal kırıklıklarını, açmazlarını, mutluluklarını, titizlikle ve ayrıntılarıyla” anlatıyordu.

Hulki Aktunç’un adlandırmasına uygun olarak ‘Daktilo Günlük’ (Yapı Kredi yay.) adı verilen üçüncü cilt daha geniş bir zaman dilimini, 1970-1999 arasını kapsıyor. Hulki Aktunç yirmili yaşlarda bir gençtir artık. Bir iş sahibi olur, evlenir, çoluk çocuğa karışır ama günlük tutma tutkusu hiç eksilmez. Günlük’ü ile daha az başbaşa kalma şansı bulur ama her fırsatta yazmaya devam eder. Evde büyük defterlere, dışarı­da cep defterlerine, işyerinde daktiloda kağıtlara yazar günlüğünü.

1971’de felsefe öğretmeni ve yazar Semra Dedeoğlu’yla evlenince geçim derdi ağır basar hukuk fakültesindeki öğrenimini yarıda bırakarak çalışmaya başlar. Meydan Larousse’da önce düzeltmen, sonra redaktör olarak çalış ır, ardından 1973’te düzeltmen olarak Manajans’a girer, reklam yazarı olur. Yönetici konumuna yükselir. Sonra da kendi reklam ajansını açar. Ama edebi faaliyetlerini aksatmaz. Bir yandan romanlar, öyküler tasarlar, şiirler kaleme alırken diğer yandan Taylan Altuğ ve Naci Çelik’le beraber Türkiye Defteri dergisini çıkarır. 1973-1975 yılları arasında 20 sayı yayınlarlar dergiyi.  Öykü, eleştiri ve şiirlerini PapirüsYeni EdebiyatYeni DergiYansıma gibi o yılların önemli dergilerinde ve Türkiye Defteri‘nde yayımlar. İlk öykü kitabı Gidenler Dönmeyenler 1976’da, ikinci kitabı Kurtarılmış Haziran 1977’de yayınlanır. İlk öykü kitabı Gidenler Dönmeyenler‘le 1977 TDK Öykü Ödülü’nü kazanır. Günlüklerde şiir ve öykü çalışmalarını da görürüz.

Türkiye Defteri günleri büyük usta Kemal Tahir’le dostluklarının ve ondan yazar olarak el almasının anılarını da içeriyor. Kemal Tahir genç öykücü Hulki Aktunç’u öyküleri ile tanımış, desteklemiş ardında da yüzyüze tanışmışlar. Ve Kemal Tahir ölene kadar dostlukları sürmüş.  

70’li yılların sıcak politik ortamında Türkiye Defteri edebiyatla siyasetin içiçe geçtiği önemli bir dergi. Kemal Tahir, Selahattin Hilav, Sezer Tansuğ, Selim İleri, Tomris Uyar, Leyla Erbil, Hilmi Yavuz, Necati Güngör gibi isimler yazıları ile yer almış. Asya Tipi Üretim Tarzı gibi dönemin önemli siyasi tartışmalarında taraf olmuşlar. (TÜRKİYE DEFTERİ – TÜSTAV). Hulki Aktunç da siyasetle yakından ilgili ve günlükte siyasi yorumlarına sıkça rastlıyoruz. 12 Mart, 12 Eylül askeri darbeleri onun günlüklerine yansımakla kalmıyor, eserlerine de esin kaynağı oluyor.

Genç yazar edebiyatta da öncü, yenilikçi, klasik hikâyenin dil ve anlatım zorlayan, değiştiren bir anlayış içinde. Gençlik heyecanıyla kimseleri beğenmiyor. Herkesi kıyasıya eleştiriyor. En çok eleştirdiği isimler klasik hikâyenin temsilcisi olarak gördüğü Oktay Akbal ve o yıllarda önemli bir çıkış gerçekleştiren Füruzan. Öykü anlayışı olarak yakın olacağını umduğumuz A dergisi çevresini, 50 kuşağı öykücülerini de eleştirmeyi ihmal etmiyor. Eleştiri oklarından en yakın dostu Selim İleri de kurtulamıyor. Sert bir dili, kesin yargıları var.  

Edebiyat dergilerini, yeni çıkan kitapları yakından izliyor, bazıları kendi yazdığı ya da Tekin Sönmez’in Yansıma’sı gibi arkadaşlarının çıkardığı dergiler olsa da onları da sertçe eleştirmekten çekinmiyor.  Sözünü hiç sakınmıyor.

Şair, yazar ve sanatçılardan geniş bir dost çevresi var.  Günlüklerde Tomris Uyar,  Ahmet Oktay, Cemal Süreya, kimsenin tanımadığı iddia edilen Oğuz Atay,  Nazlı Eray, Leyla Erbil, Yılmaz Güney, Bilge Karasu, Turgut Uyar, Necati Tosuner gibi birçok önemli adla anıları da okuyoruz.

Samimi bir günlük, ailesini, eşini, çocuklarını da anlatıyor sık sık. Yaşamının bir aynası haline geliyor günlükleri.  

edebiyathaber.net (27 Kasım 2024)

Yorum yapın