Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Merve Uygun’u, arkadaşı ve editörü Hacer Selçuk ile konuştuk.
Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
İlginç sayılır mı bilmiyorum ama denk geldiğim ve bana çok güzel görünen bir an olmuştu. Merve ile yazın tatildeydik, çok güzel bir ada etrafında bir tekne turundaydık. Muhteşem koylar vardı. Tekne bu koylarda duruyor biz de orada vakit geçiriyorduk. Bu durakların birinde -harika bir koydu- durduk, Merve bir süredir bir şeyler okuyordu, zihninde bir şeyler oluşuyordu, bu hep belli olur zaten. Eline kalem aldı hızlı hızlı yazmaya başladı. Hadi inmiyor muyuz? dedim, çok güzel burası. “Mümkün değil, yazmam lazım,” dedi. Ve o an yazmak istediği şey her ne ise o muhteşem koydan daha fazla heyecanlandırmıştı onu. Bir süre sonra geldiğimde, hâlâ yüzünde o heyecanla harıl harıl bir şeyler yazıyordu.
Arkadaşınızla yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Bizi heyecanlandıran pek çok şeyi paylaşırız. O an elimizdeki kitap her ne ise bazı pasajlar okuruz sesli olarak. Yan yana değilsek göndeririz. Onun yazma serüveninde aradığı şeylere dair bir malzemeye rastladığımda hemen paylaşırım. O da heyecanlandığı şeyler olduğunda gönderir. Kitaplar, öyküler, şiirler bizi besleyecek her ne varsa…
Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Bir öykü veya bir eleştiri yazısı yazdığı zaman hemen gönderir. Okurum ve eğer varsa öneri veya düzeltmeler sunarım. Ama daha önemlisi öykü veya yazıyı yazmaya başlamadan önce konularına, temalarına kadar detaylar üzerinde konuşuruz, planlarız. Sonra Merve onları yazmaya başlar ve daima hayal ettiğimizden de güzel olur. O kalemi ile baş başa kaldığında ikinci ve farklı bir Merve gelip ona katılıyor gibidir. Zihni tanıdığımız Merve’den daha farklı çalışan. Bu bence harika bir şey.
Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Kahve, mutlaka. Müzik olduğunu düşünüyorum, fakat şu biçimde: Merve öykülerini yazdıktan sonra yüksek sesle son okumalarını yaparken bir şeyler dinler. Genellikle ritmi yüksek, sözsüz ya da yabancı dilde şarkılardır bunlar. Yüksek sesle öyküsünün tekrar tekrar son okumalarını yaparken müziğin eşliğiyle konsantrasyonunu artırdığını düşünüyorum. Ve seçilmiş mekânları var. Seçilmiş derken mutlaka çok iyi mekânlar olması değil mesele. Örneğin çok rahat ettiği bir kafe var. Evde kendi kütüphane/odası. Okulda ders aralarında veya boş derslerinde oturup yazıp okumak da bunların arasında. Bilgisayarında yazacaksa bile defteri kalemleri ve hep yanındadır. O an, o gün okumayacaksa bile yanına bazı kitapları alır eşlik etmeleri için. Onlar yanındayken yazarken daha güç buluyor sanırım.
Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
En son elinde Han Kang’ı gördüm. Sanırım Vejetaryen’di. Çok sık biricik dergimiz Post Öykü’yü görürüm elinde, geçenlerde de son sayısını okuyordu. Sık sık dolaşıp döndüğü kısım kısım yeniden okuduğu birkaç kitap var, bunlardan ikisi: Marquez’in Anlatmak İçin Yaşamak ve On İki Gezici Öykü’sü.
edebiyathaber.net (28 Kasım 2024)