Melis Sena Yılmaz: “Kendi yuvamızı kurmak, kendi huzurumuzu bulmakla aynı yola çıkıyor”

Kasım 30, 2024

Melis Sena Yılmaz: “Kendi yuvamızı kurmak, kendi huzurumuzu bulmakla aynı yola çıkıyor”

Söyleşi: Pınar Yılmaz

Yeni romanınız Ba’nın Olağanüstü Kitabevi, “hayalses” kavramı üzerine kurulmuş bir roman. Hayalses, ilk defa duyduğum/duyduğumuz bir kavram. Böylesine farklı bir kavramı kaleme alma fikri nasıl ortaya çıktı?

“Hayalseslik”, yazın sürecinin ortasına kadar benim de haberdar olduğum bir olgu değildi. Hikâyelerle, söylemlerle kitleleri etkilemesi, sözcüklerle insanlara şifa vermesi edebiyatın en büyülü yanlarından biri bana kalırsa. Bu etki, binlerce kitabın olduğu Ba’nın Olağanüstü Kitabevi’nde hikâyenin ortasına doğru kendini çok farklı bir şekilde gösterdi. Sözcüklerin güçlü etkisine karşın onlardan korkulması ya da bastırılmaya çalışılması da yeni değil. Tüm bunlar, romanda hayalseslik kavramı üzerinden açığa çıktı.

Barış, son derece özgür ve “bağımsız” bir karakter. Ta ki hayatına Ece girene kadar… O an, hayatını sonsuza dek değiştirecek bir karar vermiş. Tüm gezileri, maceraları sonlanmış.” Barış’ın bir yolculuğu Ece’yle biterken başka bir yolculuğu da yine Ece sayesinde başlıyor, bulamadığı “yuvasını” Ece’yle tamamlıyor. Bu noktada aklıma, sizin de romanda yer verdiğiniz “yuva” kelimesinin anlamı geliyor. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz/siz neler düşünüyorsunuz?

Yuva, benim için huzurun eş anlamı. Kitapta yuvanın bir yer değil bir his olduğunu söylerken Ba da benim gibi düşünüyordu, ya da ben Ba gibi düşünüyordum. Kendi yuvamızı kurmak, kendi huzurumuzu bulmakla aynı yola çıkıyor. Hayattaki tüm stres kaynaklarını kapı dışında bırakabildiğin, en azından kısa süreliğine unutabildiğin yer aslında. Söylemek yapabilmekten kolay elbette, ama “yuva”nın inşa edilebileceğine inanıyorum. Bir insanın yuvasında hissedebilmesi için yuvasında doğmuş olması gerekmiyor, isterse kendisi, ailesi, dostları, ya da çevresi için o yuvayı yaratabilir. Buna inanmak ümitlendirici.

Ba’nın Olağanüstü Kitabevi, gerçekten de içinde pek çok duyguyu, macerayı ve eğlenceyi barındıran bir kitabevi. Romandaki ana mekânı kitabevi olarak kurgulamanızda özel bir neden var mı? Bu mekânı nasıl yarattınız?

Bu soruya kesin bir yanıt vermek zor çünkü birkaç yönden etkilendiğimi düşünüyorum. Bir kitabevini gezdiğinizde, rafların arasında dolaşıp normalde dikkatinizi çekmeyecek kitaplar bulduğunuzda yaşadığınız heyecan; algoritmanın size sunduğu kitapları sepete eklemekten çok farklı. Bence kitapların arasında, kitapçılarda geçen romanlar size o heyecanı bir nebze olsun verebiliyor.

Ayrıca Ba’nın Olağanüstü Kitabevi, geçen yıllar içinde kendi geleneklerini yaratmış, kendi rutinlerini oturtmuş; bunun sonucunda da kendi kitlesini bulabilmiş bir yer. Sanırım bu seçim biraz da benim topluluk arama ihtiyacımdan kaynaklandı. Sürekli gittiğin, kitaplar hakkında sohbet ettiğin, bir mekânın etrafında şekillenen bir topluluğun hayali de var çünkü hikâyede. Böyle bir yere yürüme mesafesinde yaşamayı kim istemez ki?

Roman, ailenin yalnızca evlilik ve kan bağı bulunan bireylerin oluşturduğu bir topluluk olmadığını, kan bağı olmadan da aile olunabileceğini gösteriyor bizlere. Çağımızda giderek çok daha sık karşımıza çıkan bir ilişki biçimi bu. Ailemiz ve seçtiğimiz ailemiz olanlar hakkında neler söylemek istersiniz/düşünüyorsunuz?

Ba, Ece’nin yanında olmuş; ona yıllarca bir çocuğun ihtiyaç duyduğu ilgiyi, şefkati ve anlayışı göstermiş bir karakter. Ece’yle paylaştıkları geçmiş onu hem “baba yarısı” hem de en iyi arkadaşı haline getirmiş. Ben günümüzdeki bireysellik vurgusunun aksine içinde bulunduğumuz topluluğun önemine inanıyorum. Bu topluluk ister ailemiz olsun ister seçilmiş ailemiz ya da belki mahallemiz, okulumuz olsun, aradaki ilişkiyi kuvvetlendirmek ve güzelleştirmek için harcanan eforu çok kıymetli buluyorum. Ba ile Ece biraz sıra dışı bir aile sayılabilir gerçekten ama bir ailede olması gereken sevgi ve saygı fazlasıyla mevcut. Onların hikâyesini bu kadar “anlatılmaya değer” kılan yanlardan biri de bu…

Romanda sık sık Barış Manço’ya, şarkılarına hatta şarkılardan hareketle küçük “sürpriz”lere yer veriyorsunuz. Neden özellikle Barış Manço’yu tercih ettiniz?

Ba’nın Olağanüstü Kitabevi, bugüne dek karakterlerin geçmişlerine en çok yer verdiğim romanım. Karakterlerin Barış Manço sevgisi, başından beri hikâyede olacağını bildiğim bir unsurdu. Barış Manço, Ba’nın Ece’den önceki hayatını andırıyor bence. Bolca seyahat ve müzik tutkusu, Ba’yı tanımlayan özellikler. O açıdan Barış Manço’yla büyük paralellik taşıyor.  Ba ve Ece’nin öyküsünü Barış Manço’dan ayrı düşünemem çünkü Barış Manço’nun kendi içinde hikâye saklayan şarkıları gibi kitabevi de içinde kendi hikâyesini saklıyor, anlatılmayı bekliyordu.

edebiyathaber.net (30 Kasım 2024)

Yorum yapın