Abdülhak Şinasi Hisar‘ın 1941’de yayımlanan ilk romanı Fahim Bey ve Biz‘i okurken belki de zihnimizi en çok meşgul eden konu, Fahim Bey’i tanımaya çalışmaktır.
Roman boyunca anlatıcı değişmese de değişik kişiler üzerinden görülen, okur tarafından bir bütünlük ve kimlik verilmeye çalışılan Fahim Bey için romanın bitiminde akılda şu soru kalır: Kimdir Fahim Bey?
Kitabın hemen başında yer alan “İnsanlar, birbirlerinden uzun mesafelerle ayrılmış yıldızlar gibi, kendi hususi boşlukları içinde dönen, hepsi yalnız, hepsi mahrem ve başkalarına kapalı birer dünyadır” (Hisar, 7) cümlesi daha en baştan kitabın özüne dair bir şeyler verir. Öyle ki Fahim Bey de bu kapalı dünyalardan biridir ve aslında kim olduğu, benliği bize yabancıdır. Romanda Fahim Bey birkaç yönden aktarılır. Romanın anlatıcısı konumundaki Fahim Bey’in arkadaşının oğlu bunlardan en temeliyken, onun babası, eniştesi ve diğerleri (hala, kapıcı, kadınlar, vs.) de Fahim Bey’in parça parça olan benliğinin anlatımını sağlarlar. Anlatıcının gözünden aktarılan Fahim Bey de zamanla değişimlere uğramıştır. Böylece sürekli değişip farklılaşan, bir bütünlük kazanamayan Fahim Bey’i tanımaya çabalarız.
Peki bu değişik anlatımlara bakacak olursak ne söyleyebiliriz? Anlatıcının babasının sözleri bizde iyimser, alçakgönüllü, hayalperest ve bilgili bir kişilik izlenimi yaratır. Anlattığı hikâyelerle bu desteklenir. Babasını üzmemek için bir konak kiralayan (Hisar, 13), en yoksul zamanlarında bile kimseden yardım istemeyen, evlilik hayatında oldukça mesut ve her gün pek çok gazete okuyan bir Fahim Bey görürüz. Bu alçakgönüllü, hayatı derinden anlayan adam kendine özgü duruşuyla toplum içinde ayrılır. Babanın gözünden Fahim Bey’e dair hikâyeler hep neşeli ve naif öğeler üzerinden anlatılırken, aynı hikâyeler başkalarınca çeşitlenip bize başka Fahim Beyler sunarlar. Babanın aktarımında eşine içtenlikle bağlı, eşiyle ilişkisi mükemmel olarak gösterilirken, “Hanımların Söyledikleri” tamamen başkalaşır ve beceriksiz, pısırık, sadakatsiz bir Fahim Bey ortaya çıkar. Bir yandan kültürel anlamda birikimli olarak anlatılan Fahim Bey, diğerlerince delinin teki diye anılır. Bir taraftan alçakgönüllü bir kişilikle karşılaşırken, diğer yandan gösterişçi bir insan portresi ile karşı karşıya kalırız. Bir yandan hayalci, diğer yandan öngörü sahibi bir insan görürüz. Bu değişen kimlikler kitap boyunca aralıksız bir şekilde devam eder.
Sabit bir yapı yerine giderek çoklaşan, değişen, parçalanan ve sonuçta okura kesin bir kimlik bırakmayan bir roman kahramanı olarak Fahim Bey edebiyatımızın önemli karakterlerinden biri olarak aklımızda kalır. Sonuçta, aslında bir ölünün arkasından aktarılanlarla baş başayızdır ve hepimiz de bir gün bu değişik aktarımlardan ibaret kalacağızdır. Öyleyse elimizde kalan biraz da nafile bir sorudur: Fahim Bey’i nasıl bilirdiniz?
Şenay Çınar – edebiyathaber.net (27 Şubat 2013)