Yavuz Yiğit’in yazdığı, Gül Sarı’nın resimlediği “İyilik Şampiyonası”, çocukları erken yaşta görev ve sorumluluklara hazırlamanın önemine değinen, ekip olmak, dostça yarışmak, paylaşmak üzerinde duran, eğlendirirken öğreten bir kitap.
Çocukların öğrenme sürecinde onlara verilen ödevler, görevler bir anlam taşıdığında, bu durum hem çocukları hem de onların yaptıkları şeyleri daha önemli hale getirir. Bu durum sadece amaca yönelik bir gidişat gibi görünse de aslında çocukların aldıkları sorumlulukları neden, ne için, kimin için yaptıklarını kafalarında bir yere oturtur ve ulaşılan hedef onlara ayrı bir motivasyon sağlar, hayatlarının geri kalan kısmında akıllarından çıkmayacak bir yere oturur. Yavuz Yiğit’in yazdığı, Gül Sarı çizimleriyle hayat verdiği, Timaş Çocuk Yayınları etiketiyle yayımlanan “İyilik Şampiyonası” adlı kitap da tam olarak bu konu etrafında şekilleniyor.
Otuz yıldır şiir gecelerinden tiyatroya, münazaralardan televizyon programlarına kadar binlerce kez sahneye çıkan, kendini bu konular üzerinde eğiten, deneyimsel öğrenme sistemleriyle çocukları ve gençleri hayatın içine dahil etmek için elini taşın altına koyan Yavuz Yiğit’le, çocuk kitaplarında gördüğü resimlerin kendisini resim çizmeye götüren yolda en büyük yardımcısı olan Gül Sarı’nın beraber ortaya çıkardığı “İyilik Şampiyonası”, kitabın ana karakteri Duru’nun okuluna üniversitede okuyan abi ve ablaların gelip “İyilik Şampiyonası” adı altında bir turnuva düzenleyerek çocukların yaptıkları işlerin haybeye gitmediğini, gitmeyeceğini ve sonunda da iyiliğin kazandığı kıran kırana geçen bir yarışmanın öyküsünü anlatıyor.
İlkokul çağındaki Duru, “çocukluk başımda duman” haliyle okulla ev arasında sıkışıp kalmış, arkadaşlarına çok da bayılmayan, her şeyi “hadileyerek”, “bakarızcılık”la, “bana mı kaldıcık”la geçiştirmeye çalışan bir çocuktur. Derslerden fazlasıyla sıkılmaktadır. Etrafında olup bitenleri dalgaya alıp önemsememekte, arkadaşlarıyla da yakın bir ilişki kuramamaktadır.
Bir gün Duru’nun okuluna üniversite öğrencilerinden oluşan bir ekip gelir. Gözleri fıldır fıldır dönen bu abi ve ablalar, okuldaki öğrencilere düzenleyecekleri bir yarışmadan bahsederler. İlk başta dersten yırtmak için bu yarışmanın düzenleneceği konferansa katılan Duru, ekibin fikrini duyunca sevinçten havalara uçar. Zira bu yarışma vesilesiyle nispeten derslerden uzaklaşacak ve konu bir yarışma olduğu için haliyle işin içine oyun da dahil olacaktır. Yarışma basittir. Herkes dörderli gruplara ayrılacak ve ekibin onlara verdiği iyilik görevlerini yerine getirecek, en yüksek puanı alan da yarışmayı kazanacaktır. Bu şartlar Duru’ya ağır gelmiştir çünkü daha baştan grup kurmak, kıyasıya bir yarışmaya dahil olmak onun “bana mı kaldıcılık” tarafını harekete geçirir ve Duru’yu bu yarışmadan soğutur. Ancak ortaya atılan yarışma konularının kolaylığı sonucunda Duru bir nebze olsun rahatlar. Üstelik yarışma sonucunda kazananı Avrupa turu beklemektedir. Tüm bunlar Duru’nın heyecanlanmasına yetmiştir. Hemen bir grup kurmak için harekete geçer.
Duru, nispeten en yakın arkadaşı Bilge, bir bilgisayar dehası Doruk, yardımsever Ömer’le bir araya gelerek Organize Deliler grubunu kurar ve ilk görevleri “En çok kişiyi gülümseten kazanır” için yarışmaya başlarlar. Dört kafadan da ayrı ayrı sesler çıkar. Duru eve gidince tam bir kitap kurdu olan bilge insan dedesine yarışmadan bahseder. Dedesi de torunun böyle bir yarışmaya katılacağından çok memnundur ve ona yardım etmeye söz verir. “En çok kişiyi gülümsetir” görevi için çalışmalarını sürdüren Duru, sonuçtan pek memnun kalmaz. Bunu dedesine anlatır. Dedesi de ona, “insanları harekete geçirmek için onlara bir ‘neden’ vermesi” gerektiğinden bahseder. Vaziyeti anlayan Duru bu kez taktik değiştirir ve başarılı bir sonuca ulaşır. Organize Deliler her ne kadar ilk bölümü kazanamasa da yol haritaları belli olmuştur.
İkinci görev olan “Değerli Hediye Porjesi”yla gruplar tekrar yarışmaya başlar. Bu göreve göre; herkes kendisi için en değerli olduğunu düşündüğü bir eşyasını sevdiği birine verecektir. Bu görev ilkine nazaran daha zordur çünkü kimse en sevdiği eşyasını birine vermek istemez. Duru yine dedesine danışır. Dedesi de burada önemli olanın feragat olduğundan dem vurur. Duru görevi böylece daha iyi kavrar ve yarışmanın niyetini, yarışma dışında da daha iyi anlamaya başlar.
Son görev ise “Aktif Vatandaşlık”tır. Bu görevde öğrenciler şikayetçi oldukları, eksikliğini gördükleri, başkaları için handikap olan bazı aksaklıkların düzeltilmesi için gerekli mercilere ileteceklerdir. Organize Deliler bu işin altından da alınlarının akıyla çıkarak birincilik ödülünün sahibi olurlar. Ancak yarışmanın genel manasını çözdükleri için ödülü tüm sınıf arkadaşlarıyla paylaşarak ekip olmanın böyle bir şey olduğunu gösterirler.
“İyilik Şampiyonası”, ekip olmayı, ekip ruhu oluşturmayı, sadece kendileri için değil başkaları için de iyilik uğruna birçok şeyden vazgeçebilmeyi, bu vazgeçmeyle beraber gelen farkında olma halini ve çocukların erken yaşta sosyal sorumlulukla ilgilenmelerinin getireceği faydalar üzerinde duran eğlenirken öğreten bir kitap…
edebiyathaber.net (9 Aralık 2024)