Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık.Yazar Nesrin Baytok’u, kardeşi Nuran Durmaz ile konuştuk.
Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Ablamın evinde kitaplarla donanmış çok keyifli bir çalışma odası vardır. Aslında bir kütüphane. Borges’in cennet tasviri gibi. Yazılarını orada yazar. Yazı yazmak için atmosfer çok önemli biliyorsunuz. O odaya girdiğinizde, adeta farklı bir dünyaya adım atıyorsunuz. Tek başına o odaya kapanmak dünyadan tamamen izole olmak demek. Ablamın akıllı telefonla, sosyal medyayla da hiç arasının olmadığını biliyorum. Dolayısıyla yazdığı sırada çok iyi odaklanabiliyor. O anda kimse onu bölemez, dikkatini dağıtamaz. Hatta kendisi bile. Bir çay ya da kahve içsem dedikten sonra yerinden kalkmadan saatlerce yazmaya devam ettiğini söyler. Bu konuda onu çok iyi anlıyorum. Çünkü ben de yazıyorum ve insanın yazacakları zihnine düştüğünde onları kâğıda aktarmaktan başka bir şey düşünmek mümkün olmuyor. O anı iyi değerlendirmek çok önemli. Ablamın okurken ve yazarken yoğun konsantre olabilmesi daha çocukken beni etkilemiştir. Bizim aramızda dokuz yaş var. Ben ilkokuldayken o lisedeydi. Kitap okurken kendini öyle kaptırırdı ki ona seslendiğimizde duymazdı. Onu öyle görmenin çocuk yaşta bana heyecan verici geldiğini hatırlıyorum. Kitap okumak, inanılmaz güzellikle bir şey olmalıydı. İnsan kitabıyla baş başa kaldığında bu dünyadan kopabiliyor, farklı farklı deneyimler yaşayabiliyordu. Onun kitap sevgisi belki de bana bu yolla bulaştı ya da benim kitap sevgimi bu olay perçinledi.
Kardeşinizle yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Her konuşmamızda neler okuduğumuzdan neler yazdığımızdan mutlaka birbirimize bahsederiz. Nasılsın, hayat nasıl gidiyor, sorusunun cevabında önemli bir detaydır bizim için. Her görüştüğümüzde mutlaka bir kitap değiş tokuşu olur. Okuyup sevdiğimiz kitaplardan bazılarını birbirimize ödünç veririz. Ayrıca bazı dönemler yazdıklarımızı birbirimize gönderip fikir alırız. Bu fikir alışverişleri yazdıklarımıza yön verecek şekilde değil, genelde okur görüşü almak veya anlatımı güçlendirecek öneriler kapsamında olur.
Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Ablamla ortak pek çok yönümüz var. Okuma ve yazma alışkanlığı bunların başında gelir. Üstüne üstlük yaklaşık aynı zamanlarda yazmaya başladık. İlk romanlarımız yakın zamanlarda yayımlandı. Roman üzerinde çalıştığımız bilgisini birbirimizle paylaştığımızda ikimiz de çok şaşırmıştık. Sene 2011 olmalı. İkimiz de yaklaşık aynı zamanlarda yazmaya başlamışız. O zaman henüz yazma serüveninin başında olduğumuz için daha fazla paylaşımımız oluyordu. Her yazdığımızı birbirimize gönderip fikir alıyorduk. Zamanla yazma yetkinliği geliştikçe paylaşımlar seyrekleşti, ama devam etti. İlk romanlarımız birbirine yakın zamanlarda yayımlandı. İlk kitap fuarı için İzmir’e aynı zamanda gittik. İlkleri birlikte deneyimlemek müthiş bir şanstı ikimiz için de. Fikir, öneri anlamında birbirimize editörlük yapıyoruz diyebilirim. Yazıların fikirsel yapısına müdahale etmeden neyi nasıl daha iyi anlatabilirsin noktasına odaklanıyoruz.
Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Yazarın vazgeçilmez ihtiyacı yalnızlık. Kendine ait bir odada kitaplarıyla baş başa olmak. Kâğıt, kalem veya bilgisayar ekranı yeterli. Öncesinde bol bol okumak gerekiyor. Bir barajın suyla dolmasına benzetiyorum. Okudukça zihnimizde düşünceler birikir. Hikâyenin parçaları belirmeye başlar. Sonra öyle bir an gelir ki barajın kapılarını açtığınızda suyun coşkuyla akması gibi zihindeki düşünceler, hikayeler, karakterler, olaylar hızla kâğıda akmak ister. Ben yaklaşık böyle bir deneyim yaşıyorum. Ablamın da bana anlattıklarından benzer şeyler yaşadığını biliyorum. Dışarlarda dolaşırken gözlem yapmak ya da bir kafede oturup yazmak pek bize göre değil. Kendimize ait odada kendi başımızayken odaklanıp yazıyoruz genelde.
Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Ablamın kütüphanesi benimkinden oldukça farklı. Onda çok daha fazla tarih kitabı var. Antik Mısır ve Hitit dönemine ait çok kitap var bende pek olmayan. Özellikle Hitit dönemini çok okudu. O döneme dair ne var ne yoksa okuyup bitirmiş olabilir. En son elinde gördüğüm antik dönem kitaplarından örnek vermek gerekirse şunları sayabilirim: Toby Wilkinson – Eski Mısır, Prof Dr Ahmet Ünal – Puduhepa ve Zamanı, İlknur Taş – Hitit Kralı IV. Tudhaliya, Prof Dr Muzaffer Demir – Lidyalılar Mythos’tan Logos’a. Ayrıca yakın dönem popüler kitaplarından Yılmaz Özdil’in Gaslight’ını ve Ahmet Ümit’in Elveda Vatanım’ını okuduğunu biliyorum.
edebiyathaber.net (12 Aralık 2024)