Galakside pastoral senfoni | Can Öktemer

Aralık 18, 2024

Galakside pastoral senfoni | Can Öktemer

Sonsuz uzay boşluğunda yalnız mıyız? Işıl parlayan yıldızlar içinde, bize benzeyen güneş sistemlerinde yer alan gezegenlerde de bize benzeyen yaşamlar var mı? Cümle her ne kadar Speilberg filmi gibi dursa da insanoğlu olarak bu soru zihnimizin hep bir tarafında. Yalnız olma ihtimalimizin melankolisiyle uzayın bir köşesinde unutulmuş olmamızın yarattığı tuhaf izolasyon da varoluşumuz adına başka soruların kapılarını aralıyor her daim. Bu sorularla hemhal olmak sonu olmayan kozmostaki varlığımızı ve kendimize dert edindiğimiz nice şeyin aslında önemsiz olduğunu hatırlatan ağır da bir gerçek. Bilimkurgu edebiyatının en önemli isimlerinin arasında yer alan Clifford D. Simak’ın Hugo ödüllü İthaki Yayınları tarafından yayımlanan Ara İstasyon adlı romanı bu merkezine bu soruları alan bir yapıt.

Ara İstasyon, Amerikan İç Savaşı dahil modern dünyadaki tüm savaşlara ve trajedilere şahit olan Enoch Wallace isimli ABD’nin güney bölgesinde yaşayan münzevi bir karakterin tuhaf ve olağanüstü hikâyesine odaklanıyor. Enoch Wallace, doğanın içinde babadan kalma bir kulübede inzivada yaşayan, insanlarla ilişkisi sınırlı gizemli bir münzevidir. Dünya üzerindeki varlığı o kadar eskidir ki, onun ne kadar süredir bu hayatı sürdürdüğü bilinmemektedir. Günlerini hep aynı rutin içinde ve aynı şekilden geçiren Enoch Wallace, paranoya ve şüphe konusunda kendi ihtisas alanını yaratmış CIA’nin bir şekilde dikkatini çeker. CİA, bu tuhaf adamın hayatını araştırdıkça onun hayatının da kulübesinin de sıradan olmadığının keşfine varır. Wallace, uzun yıllardır yer yüzündedir. Bu tuhaf adamın zamanı alt etmesinin tek bir sırrı vardır o da kulübesinin Galaktik Merkezi’nin ara istasyonu olmasıdır. Wallace, galaksideki tüm yaşam formlarının geçiş yolundaki dinlenme istasyonun bekçisidir. Kulübenin içi bunun içi yeniden tasarlanmıştır. Wallace bu sayede yaşlanmaz ve zamana yenik düşmez. Wallace, dünya dışından gelen bu ‘yabancılar’ en iyi şekilde ağırlar, misafir eder ve dostluk kurar. Ucu bucağı görülmeyen kozmosun sakinleriyle dünyanın bir şekilde yan yana geleceği günlerin olasılıkları üzerine kafa yorar. Wallace’ın hayalindeki bu ütopya elbette dünya adlı gezegenin saçma kavgalarına ve savaşlarına toslayacaktır. İşte, tam bu noktada insanlığa ve dünyanın ahvaline dair derin bir sorgulamayla karşı karşıya kalacaktır Enoch Wallace.

Pastoral bir bilim kurgu

Clifford D. Simak, bilim kurgu edebiyatının yıldızı geç parlayan yazarlarından biri. İlk öyküleri çeşitli dergilerden yayımlansa da, esas haklı şöhretini emekliliğinden sonra edinebilmiş biri. Simak, bilim kurguyu doğrudan sert bir gerçeklik hatta pozitivist bir yaklaşımla ele almıyor. Tam tersine Simak’in doğaya ve insanlığa dair neredeyse saf bir inancı var. Yazarın külliyatındaki en iyi işlerden biri olarak kabul edilen Ara İstasyon da tam olarak böyle bir yapıt. İnsanoğlunun varoluşunu, ebedi yalnızlığını ve geleceğini hümanist bir perspektifle sorguluyor. Simak, Ara İstasyo’da üçüncü türle yakın ilişkiler mevzusunu uzayı hiç göstermeden ABD’nin güneyinde pastoral bir dünya içinde doğa, insan, kozmos ilişkisi üzerinden ele alıyor. Yazar doğanın pastoral sukunetiyle kozmosu uçsuz bucaksızlığını yan yana getirip, insanlığın edebi yalnızlığına dair yeni patikalar açıyor. Dünyanın bitmeyen savaşlar, kıyımlar ve öfkesiyle kendi varoluşunu bu denli kolay tehdit altında bırakması yazarın hikayesinin en önemli hümanist mesajlarından biri sanırım. Simak, elbette bunu elinde megafonla “Dünya Barışı” şeklinde ucuz bir yöntemle yapmıyor. Enoch Wallace gibi oldukça sıradan sayılabilecek bir karakterin dünyasıyla bir sorgulama yoluna gidiyor. Yalnızlık, kimlik, devlet, sınırlar, Wallace’ın misafir ettiği “yabancılar”la yeni yeniden sorgulanır hale geliyor. En çok şiddete olan meyilli genetik kodlarımız, uygarlaşma konusundaki bir türlü bitmeyen buluğ çağımız Simak’ın projeksiyon tuttuğu alanlar olmuş.

Simak’ın sade, yalın ama güçlü imgelem kurabilen bir yazarlık zanaatı var. Sahneleri ve anları ustalıkla kurmuş. ABD’nin pastoral dünyasıyla, evrenin tekinsizliği ve uçsuz bucaksızlığını sıradan bir tek mekan üzerinden anlatmak, varoluşuma dair yeni sorgulamalar geliştirmek ustalık isteyen manevralar kanımca. Ara İstasyon, bilim kurgu ciddiyetinden uzak, insancıl ve hümanist bir roman. Nükleer kıyımın ucunda gezdiğimiz şu çağda, hâlâ başka bir dünya ihtimali umudunu koruyanlar için…

edebiyathaber.net (18 Aralık 2024)

Yorum yapın