Kaybettiği Dava Olmayan Bir Avukat | Öyküm Deniz

Aralık 24, 2024

Kaybettiği Dava Olmayan Bir Avukat | Öyküm Deniz

Yerli yazarlardan oldukça uzak, ailesinde avukatlıktan başka mesleği görmemiş hatta annenin koltuğunu bırakıp öyle emekli olmak istediği fakat kural tanımaz kızı avukatlığı değil de mühendisliği seçmiş biri olarak ben nasıl bu kitabı okumak istedim bilmiyorum. Kitabın cazibesini bundan daha iyi anlatamayacağımı düşünüyorum. Ergün Kazanır bu soyadında haklı, gerçekten kazanmadığı dava yok.

Mustafa Civelek’in Ergün Kazanır mahlasıyla çıkarmış olduğu Avukatı Mısın? adlı kitabı Timaş Yayınları’ndan yayımlanan üçüncü kitabı aynı zamanda. Ben kendisiyle ilk defa tanışıyorum fakat kısa bir araştırma yaptığımda okurlarının onun yazdıklarını çok beğendiği ve bir kitabını okuduktan sonra diğer kitaplarını okumak için koşarak kitapçıya gittiğini yazdıkları yorumları gördüm ve ne yalan söyleyeyim; gururlandım.

Rize’de bir Anadolu öğretmen lisesinde okuyan Ergün, devamlı arkadaşları arasında haklıyı savunmaktan, eşitliği ve adaleti korumaktan hiç kaçmayan bir çocuk. Çocukluğundan beri süregelen bu huyu adını ilk defa duyduğu bir mesleği sevdiriyor kendisine: Avukatlık. Bir gün, arkadaşını savunduğu için öğretmeninden “Sen avukatı mısın?” sorusunu duyduktan sonra demek ki avukatlar böyle yapıyor diyerek avukat olmak isteyen Ergün’ün İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazanıp işe atılmasını konu alıyor Avukatı Mısın adlı kitabı.

“Ben şahit olduğum hemen her olayda haksızlığın karşısında durdum ve bana hep ‘Avukatı mısın?’ diye soruldu. İhtiyacım olduğundaysa yanımda kimseyi göremedim. Bu avukat her neyse çok iyi bir şey olmalı. Ben avukat olmalıyım, belli ki herkesin yapabileceği bir iş değil bu. Evet, ben avukat olmalıyım!” (sayfa 8)

Hukuk fakültesinde eğitim görürken yanında kaldığı aile dostu Tahsin abinin çalıştığı inşaatta işe başlayan Ergün, bu şekilde kazandığı bir miktar parayla Tahsin abisine destek olmayı düşünür. Burada çalışan işçilerin haklarını alamadığı ve bu sebeple zor durumda kaldığını öğrenen Ergün hiç rahat uyur mu? Hem rahat uyuyamaz hem de çenesini tutamaz ve aklına gelen fikri işçilerle paylaşır: İstenilen hak işçilere verilene kadar süresinde teslim edilmesi gereken işi durdurmak. Ergün’ün soyadı yine yanılmaz ve işçiler haklı davasında kazanır. Haklarını alırlar. Üstelik “Ergün Kazanır İşçi Kazanır!” sloganıyla da bu haklı davalarını taçlandırırlar. “Doğru söylemek bana işimi kaybettirse de işçiler hakkını almış, ben de gönüllerini kazanmıştım. Kısa süren inşaat maceramda anlamıştım ki ekmek aslanın ağzında falan değil, çıkışa yakın yerdeydi artık.”

Avukatlığı her anlamda tecrübe edebilmek için her alanına ekmeğini banan Ergün Kazanır, staj dönemini bitirir ve memleketi Rize’ye dönerek kendisine bir yazıhane açar. Köyde ilk avukat ve dolayısıyla ilk yazıhaneye sahip gencecik biri olduğu için haliyle başlarda sineklerle, günle güneşle arkadaşlık eder. Fakat sonrasında bir, iki demeden toprak kavgalarıyla meşgul olur. Ta ki bir gün öğrencilik hayatında kendisine arkadaşlık, ağabeylik eden Tahsin abisinin çalıştığı fabrikada çıkan yangın haberini görene kadar. İstanbul’a giderek kendisinin durumundan haberdar olmak isterken bir anda hastanenin hemşiresiyle baş göz edilir. Tahsin abisi kötü olmayı bir kenara bırakın öyle iyidir ki kendisine göz kulak olan hemşire ile hasbihal ederken aklının ucundan da Ergün ile yakıştırır. Hızlı bir nişan ve evlilik sonunda bir yanlış anlaşılma ile birkaç ayda biter evlilik. Kendisini boşadığını söyleyerek alay eden Ergün böylelikle boşanma avukatı olmaya karar verir. Tabi sonrasında gerçek aşkı bulur hem de çocukluğundan tanıdığı biri ile ama anlaşmazlıkların olduğu evlilikleri sonlandırmanın son derece sağlıklı bir hamle olduğu gerçeği de şurada burada yazılı dursun. Belki birisine dokunur.

Akıcı, bazen çok komik, çoğu zaman hayatın olağan gerçekleriyle dolu Avukatı Mısın kısacık bir anınızı bile keyifli bir şekilde değerlendirebileceğiniz bir kitap. Mesela ben de kendime alıp sakladığım o konuşma ile bitirmek isterim yazımı.

“Abi iyi avukat nasıl olunur?” diye sordum.

“Bak Ergün, iyi avukat, iyi doktor, iyi mühendis diye bir şey yoktur. İyi insan vardır, insan iyi ise yaptığı işte de aile hayatında da ilişkilerinde de iyidir. Ben, düz bir avukatım. İyisini kötüsünü bilmem, tek bildiğim şudur ki senden yardım isteyen insanlara karşı dürüst olmak gerekir. Vatandaşa duymak istediklerini değil, doğruları söyle. Bu senin az para kazanmana sebep olacaksa bile her zaman doğruları söyle.”  

edebiyathaber.net (24 Aralık 2024)

Yorum yapın