Sonunda uyanma vakti geldi: “Beni Geri Dönüştür” | Burak Soyer

Mart 25, 2025

Sonunda uyanma vakti geldi: “Beni Geri Dönüştür” | Burak Soyer

Sude Gizem Öner’in kaleminden çıkan “Beni Geri Dönüştür”, yazarın erken yaşta atlattığı türlü badirelerden sonra kendi kendini bizzat kendi eliyle nasıl toparladığını, toparlandıktan sonra yoluna nasıl emin adımlarla ilerlediğini ve en önemlisi de her birimiz için farklı akan yaşamı nasıl keşfettiğini anlatan bir kitap.

Hayatın karşımıza çıkaracağı şeyler sonsuz olmakla beraber bizim bu sınırsız seçenek içerisinde kendimiz için seçebileceklerimiz de bir o kadarla sınırlıdır. En nihayetinde insan ne yaparsa yapsın mutlu olmak için değil, huzurlu olmak için yaşar. İkisinin arasındaki farkı yakalayıp da birine tamah edip ona “Eyvallah” demeyi öğrendiğinde, tutmayan dikişler, kapanmayan fermuarlar, akmayan sular, içinden hiçbir zaman çıkamayacakmışız gibi gelen çukurlar bir anda gözden kaybolur. Ve unutmamak gerekir ki; her insan hayatı farklı algılar, yaşar, tökezler, düşer, kalkar, yürür veya yürüyemez. Ama ne olursa olsun iş insanın kendisinde biter. Tıpkı Sude Gizem Öner’in tüm samimiyetiyle, kendi hayat tecrübesinden yola çıkarak geçirdiği dönüşümü anlattığı, A7 Kitap etiketiyle yayımlanan “Beni Geri Dönüştür” kitabındaki öyküsü gibi.

Suda Gizem Öner, 4 Mart 1997 yılında Almanya’da, Marktoberdorf’ta dünyaya gelmiş. Tüm eğitim hayatını Almanya’da tamamlamış. 2018 yılından beri hemşirelik yapan Öner, diğer yandan da zumba ve yoga dersleri veriyormuş. “Entdecke den goldenen Funken in dir” adlı Almanca bir kitabı bulunan Sude Gizem Öner, yeni kitabı “Beni Geri Dönüştür” çok genç sayılabilecek bir yaşta kaybettiği ya da gerçekten aramak istediği yolu bulamayan biri olarak tükenmişliğin dibine vurduktan sonra tekrar nasıl ayağa kalktığını, hayatla nasıl barıştığını, bu barışıklığının çevresine olan yansımasını içten bir dille anlatırken, yaptığı onca araştırmanın, okuduğu, deneyimlediği onca şeyi de okurla paylaşarak, bir anlamda kendisini okuyanlara rehberlik ediyor.

Kitabının açılışını yaşadığı sıkıntıları, yorgunluğunu, hezeyanlarını yapan Sude Gizem Öner, üstüne dökülen yaşamın zorluklarından kendi kendinin farkına vararak, ufak adımlarla başladığı yeni sulara yine bizzat kendi eliyle açtığı yelkenlerle açılıp ince ince aldığı yolları belirli başlıklar altında sunuyor. Her biri farklı bir yöne açılan ancak sonunda aynı yolda buluşan bu başlıklarla asla bir “kişisel gelişim” kanadına girmeyen Öner’in bu yaklaşımı, okurla arasındaki bağı ortadan kaldırıyor ve sadece kendi yazdıklarıyla onları okuyacakları baş başa bırakarak organik bir ilişkinin temellerini atıyor.

Çok fazla detaya girmeden okurun merakını kitaba bırakmasını salık verip sonsözü Sude Gizem Öner’e bırakalım: “Sonunda uyanma vakti geldi. İçinde bulunduğumuz sahte hayatın uykusundan uyanmanın ve hediyemizi, hediyelerimizi, “orada olmamızı” dünya ile paylaşmak için çağrıldığını hisseden her birimizin zamanı geldi. Bilhassa biz kadınlar, kendimizi küçük görerek en derindeki varlığımızı dünyayla paylaşamayarak, yüreğimizin konuşmasına izin veremeyerek kendi gözümüzü korkuttuk. Hepimiz içinde, mükemmel bir varlık olarak dünyaya gelmek isteyen eril ve dişil enerji vardır; bu şekilde diğer insanlara el uzatarak dünyamıza daha da hayat veririz. Zengin olmanın, başarılı olmanın peşinden koştuk ve hayatta gerçekten neyin önemli olduğunu unuttuk. Zaman ve yaşam; burada şimdi…” 

edebiyathaber.net (25 Mart 2025)

Yorum yapın