Söyleşi: Serkan Parlak
A. Yasemin Eren’le A7 Kitap etiketiyle yayımlanan “Güç Mevsimi” romanı hakkında konuştuk.
Güç Mevsimi, dünyayı yönetenlerin güç savaşları ve bu savaşın taraflarının aşkının romanı dersek özet olarak, neden böyle bir roman yazmayı istediğinizi sorarak başlayalım söyleşimize…
Güç Mevsimi, dünyanın en güçlü ve zengin aileleri arasındaki güç ve iktidar savaşlarının entrikalarla dolu dünyasında yeşeren büyük bir aşkın hikâyesi öncelikle; bununla birlikte günümüzde çok popüler konulardan biri olan, dünyanın uzun yıllardır küresel sermayeyi elinde bulunduran en güçlü aileler tarafından yönetilip yönlendirildiği iddiasından yola çıktım. Çocukluğumdan itibaren Türkiye’nin farklı bölgelerinde yaşayarak ve dünyayı gezerek değişik coğrafyaları ve kültürleri tanıdıkça kadim zamanlardan bugüne değin gerek insanlar gerekse ülkeler arasında eşitsizliğin hüküm sürdüğünü idrak ettim. Adil ve eşit bir dünya idealinin önündeki en büyük engelin, insanın güç ve iktidar iştahı olduğu hakikatinden esinlenerek Güç Mevsimi romanımıyazdım.
Romanın bir tarafı Rusya, bir tarafı Amerika… Soğuk savaştan bu yana türlü romanlar, incelemeler yazıldı bu iki dünya lideri ülke ile ilgili. Güç Mevsimi ötekilerden farklı olarak sizce ne veriyor okura?
Güç Mevsimi birçok anlamda öbür romanlardan farklılaşıyor. Bildiğiniz gibi İkinci Dünya Savaşı sonrası dünyada iki güç ortaya çıktı. Biri Amerika öteki ise Rusya’dır. Birçok inceleme kitabı soğuk savaş dönemi Sovyet bloğuyla ABD arasındaki çatışma sayesinde Amerika’nın Rusya’nın komünizmini dünyaya bir tehlike olarak göstererek “süper güç” haline nasıl geldiğini anlatır. Komplo teorisyenlerine göre; ABD’nin kapitalizmi tez, Rusya’nın komünizmi anti tez olarak kurgulanmıştır. Senteze ise küreselleşme ya da Yeni Dünya Düzeni denilmiştir. Savaşırlar ya da aralarında büyük bir anlaşmazlık varmış gibi gündem ve sorun yaratarak dünyayı yönetirler. Komplo teorisyenleri bu soğuk savaş dönemini Sovyet bloğuyla ABD arasındaki çatışma bilinçli olarak yaratılmıştır diye analiz ederler.
Yakın dönem siyasetine baktığımızda ise dünyayı yeniden inşa etmek ve yönetmek için ülkeler arası yeni bir kavga başlamıştır. Günümüz dünyasında kavganın özü dünyayı hangi ülkelerin yöneteceği meselesidir. ABD kendileriyle birlikte bir medeniyeti temsil ettiklerini düşündükleri Avrupa’yla birlikte mi ilerleyecek yoksa Avrupa’nın güçlenmesini kendine bir tehdit olarak görüp, Rusya ile birlikte yeni bir dünya düzeni mi inşa edecek? Her zaman büyük ilgi konusu olan güçlü, zengin ailelerin dünyayı yönettiği teorisinden yola çıkarak silah baronları ve paranın efendilerinin kavgasını bir aşk hikâyesi eşliğinde kurguladım.
Kitabın ayrışan bir tarafı da; alt metinde güç, iktidar insanı bozmaz; bozuk olan insandır önermesiyle insanın doğuştan kötücül bir varlık olduğu gerçeğini anlatıyorum. Felsefi yapısıyla Thomas Hobes’un insan insanın kurdudur düşüncesinin işlendiği, insanın doğasında var olan rekabet, şan şöhret istenci ve güvensizlik gibi duyguları olay örgüsü içerisinde göstermeye çalıştım. Bir taraftan da Varoluşçuluk felsefesinin temeli olan insan var olduktan sonra özünü ve doğasını kendisi belirler söylemini kitabın başkahramanı Daniel Raymond üzerinden işleyerek; insanın yaşadığı çevre, aile, ortam kişilik özelliklerinin oluşmasında etkendir savına dikkat çekiyorum. Romanımda okura dünyayı yöneten güçler üzerine siyasi bir bakış açısı sunarken öbür yandan da farklı felsefi yaklaşımları popüler kültür içerisinde harmanlamaya çalıştım. Ayrıca sinematografik bir dil kullanarak okuyucuyu sıkmayacak şekilde anlatmaya da özen gösterdim.
Komplo teorileri üzerine romanlar vardır fakat piramidin en tepesindeki ailelerin hayatı hiçbir zaman odağa alınmamıştır. Ayrıca komplo teorileri hep erkekler tarafından kaleme alınmış macera ve polisiye romanlardır. Kadın yazar gözüyle olaylara bakılınca odağa aşkın gelmemesi kaçınılmazdı. Güç Mevsimi romantik, aksiyon ve macera türünde bir kitap olarak benzerlerinden farklılaşıyor.
Siyasal Bilgiler ve Kamu Yönetimi mezunu olduğunuz için Güç Mevsimi’nde kurgu nerede başlıyor, nerede gerçeğe dönüşüyor sorusunu sormadan geçemeyeceğim.
Romanımı yazarken karakterlerim sözleri aracılığıyla verdiğim mesajların gerçeğin bir izdüşümü olmasına özen gösterdim. Siyasi alt yapısındaki kurgu ve söylemler Prof. Dr. Mahir Kaynak ve Amerikalı siyasetçi ve diplomat Henry Kissinger ‘dan esinlenerek yazılmıştır. Bugün kitabımda anlattığım birçok konu Türkiye’nin televizyon kanallarında, açık oturumlarda konuşulmaktadır. Eğer açık oturumlarda söylenenlere inanırsanız o zaman bu kitap içerisinde anlatılan birtakım olaylar gerçektir. Güç Mevsimi siyasi bir inceleme kitabı olmayıp, bir roman olduğu için hayal gücüne dayalı olarak kurgulandı. Fakat enteresan olan konu şu ki tamamen kurguladığım uzay tabanlı lazer ışınlı teknolojik bir silahın benzerinin Pentagon tarafından geliştirilip, 2020 yılında denenmesi için bütçe talep edildiği haberini gördüğümde çok şaşırdım.
Güç Mevsimi üç kitaplık serinin ilk kitabı. İkinci kitap uzay baronlarının savaşını anlatacak değil mi? Biraz seriden söz edebilir misiniz?
Doğrudur. Serinin ikinci kitabında yeni kahramanım bir uzay baronu. Serinin birinci kitabında petrolün dünyadaki stratejik öneminden bahsederken, ikinci kitabımda yeni dünya düzeninin jeopolitikten jeoteknolojiye evrildiğini göreceksiniz. Yeni dünya düzenini yöneten güç artık petrolün sahipleri değil. En yeni ve gelişmiş teknolojiyi elinde bulunduran bir teknoloji ve uzay baronu. Yenilenebilir enerji, uzay madenciliği, dijital para, en gelişmiş teknolojik silahlar üzerinden dönen güç ve iktidar oyunları ve tabii ki aşk.
Savaş ve komplo teorileri kitaplarının erkekler tarafından daha çok yazıldığını düşünürsek bir kadın olarak yazma sürecinizden ve size gelen tepkilerden söz edebilir misiniz?
Günümüzde komplo teorileri üzerine ülkemizde ve dünyada binlerce araştırma kitabı yazılmış ve yazılmaktadır. Kurgu roman tarafında ise dünyada ses getiren Umberto Eco ve ondan esinlenen Dan Brown’ın eserleri mevcuttur. Her ikisinin beslendiği alan Ortaçağ Avrupa’sını odağına alarak ezoterik örgütler etrafında bir gizem yaratırlar ve sembolizmle günümüze taşırlar. Güç Mevsimi kitabını yazarken dünyada yapılmış örneklerden farklı bir bakış açısı ile yazmak istedim. Bu alanda yazılmış birçok komplo teorisine dayanan kurgu kitaplar okudum. İçerikte işlenen konular hemen hemen aynı. Hatta yazarlar bir süre sonra kendini tekrar etmeye başlamış. Bu tür romanları okuyan birçok arkadaşımdan da aynı eleştirileri duydum. Bu nedenle kimsenin bugüne kadar yazmadığını yazmak istedim. Bir de komplo teorilerine yönelik kitaplar çoğunlukla erkeklerin ilgi alanına giriyor. Ben bu alana kadınları da çekmek istedim. Bu yüzden odağa aşk temasını aldım. Diğer taraftan siyaset bilimi eğitimimle ve iş hayatı tecrübelerimle de besleyebileceğim bir içerik üretmek istedim. Kitap içerisindeki birtakım örnekler, sözler bizzat iş hayatında severek kullandığım söz ve örneklerdir. Mesela Sun Tzu’yu iş hayatında çok defa kullanmışımdır. Günde on dokuz saat çalışıyordum. Gündüz farklı türden kitaplar okuyor, gece yazıyordum. Sadece okuyarak değil, roman yazım teknikleri üzerine eğitim alarak da kendimi geliştirmeye çalıştım. Çok yoğun bir dönem geçirdim. Fakat hiç çalışıyor gibi hissetmedim. Ne demişler sevdiğin işi yaparsan ömrün boyunca çalışmazsın. Bütün bu çalışmalarımın neticesinde de Güç Mevsimi okuyuculardan büyük beğeni aldı. Kitap ocak ayında piyasaya sunuldu. Bir buçuk ayda üçüncü baskıya girdik.
Son olarak da Yasemin Eren’in kendisi için koyduğu hedeflerden de söz eder misiniz?
Güç Mevsimi’ni yazarken büyük hayaller kurdum üzerine. Birinci hedefim Türk okurla kitabımı buluşturmaktı. Bunu gerçekleştirdim ve oldukça onore edici geri dönüşler alıyorum. Kitabımı okuyan birçok kişinin söylediği gibi “Kesinlikle film olmalı bu kitap,’’ söylemini hayata geçirmeyi çok arzu ediyorum. Öteki en önemli hedefim ise Avrupa ve Amerika’da Güç Mevsimi’ni yeni okuyucularla buluşturmak.
edebiyathaber.net (31 Ağustos 2020)