1948 yılında Fransa Verneuil-sur-Avre’da doğan; dilbilim ve müzisyenlerin olduğu bir aileden gelen, felsefe öğrenimi görüp dilbilim çalışmalarında bulunmuştur. Yazarlığın dışında müzikle de uğraşmıştır. Monaco edebiyat, Fransız akademisi büyük roman ve daha da önemlisi Goncourt ödüllerini kazanmıştır. Hatırlıyorum evet adı dilimin ucunda, neydi sahi?
Şimdi aklımdaydı halbuki. Unutulmayacak kadar güzel bir ismi ve hatırda kalacak onca eseri vardır. Buldum evet, yazar Pascal Quignard.
İlk kitabı 1969’da yayımlanmıştır. 1969-1994 arasında Gallimard yayınevinde editörlük ve diğer kademelerde çalıştı. Deneme, roman, opera, masal, inceleme türlerinde eserler vermiştir.
Denemeler : l’être du balbutiement, 1969; alexandra de lycophron, 1971; la parole de la délie, 1974; le voeu de silence, 1985; une gêne technique à l’égard des fragments, 1986; la leçon de musique, 1987; petits traités, tomes i à viii, 1990; le sexe et l’effroi, 1994; rhétorique spéculative, 1995; la haine de la musique, 1996; la frontière, 1998.
Roman ve öyküler : le lecteur, 1976; carus, 1979; les tablettes de buis d’apronenia avitia, 1984; le salon du wurtemberg, 1986; les escaliers de chambord, 1989; tous les matins du monde, 1991; vie secrète, 1998; albucius, 1990; le nom sur le bout de la langue, 1993; l’occupation américaine, 1994; terrasse a rome, 2000; Tondo, 2002.
“Dünyanın Bütün Sabahları”, Quignard’ın en çok tanınan, en sevilen eseridir.
“Dünyanın bütün sabahları bir daha geri gelmez. Yıllar bir bir geride kaldı.” Alain Corneau tarafından sinemaya uyarlanmıştır.
Goncourt Ödülü sahibi Quignard’ın Sel Yayıncılık tarafından hazırlanan, çevirisini Esra Özdağın’ın büyük emek ile hazırladığı, ismini sevdiğim kadar muhteşem bir kapağa sahip olan “Adı Dilimin Ucunda” duruyor masamda. Hayata dair bir çok arayışı beraberinde naif bir ruhun kaleminden düşen kelimeler karşılıyor sizi kitapta. Aslında çok kolay okunmayacak derinlikte karşılıyor sizi Quignard.Bir kez daha okununca daha yoğun anlam veya farklı anlamlar çıkarabilecek derinlikte.
Kitap üç bölümden oluşuyor:
“Okuyucunun Dikkatine” diye ikaz ettiği ilk bölüm. Birkaç arkadaşın bir araya gelerek eşsiz bir sohbette bulunduğu ve okuyucuyu bu sohbete dolaylı olarak çağırdığı hissedilebilir şiddette.
“Elimdeki bıçak bükülüverdi. Boulez, elinde yeni bir bıçak, ayakta dikilip dondurmayı hedefledi. Koca parça yere yuvarlandı da bana mısın demedi. Götürüp suyun altına tuttuk.”
Ardından düşünceleri üzerine yoğunlaşmış bölüm.
“7 Ekim 1922’de İzlanda’dan döndüm. Tam anlamıyla aydınlanmıştım: cehennemi, toprağın konukseverlilikten, pek de yakınına almadığı yaşam kadar uzak beldeleri görmüştüm.”
Kitaba ismini verdiği “Adı Dilimin Ucunda” kitabın ikinci bölümü diyebiliriz. Bir masal anlatıyor size Quignard yüzyıllar öncesine götürüyor sizi. Masala öyle güzel başlıyor ki kitabı kapatıp bir kaç saniye düşünmenizi istiyor sanki.
“Nerede cehennem? Her nefesin son nefesini verdiği derinlerdeki o kasvetli kıyı nerede?” Öyle lezzetli ve düşünceli bir cümle ile başlıyor Quignard.
İşlenmesi istenen bir kuşak, işlenirse sevdiği adama kavuşacak kadın tüm umudunu yitirmeye başladığını anladığında bir gece yarısı eve gelen pelerinli adam. Verilen bir söz. Masal öyle güzeldir ki sanki bir kış gecesi çocukluğunuza gidip dedeniz yahut ninenizin fısıldaması gibi huzurlu ve bazen gerilimli.
“Bir adı akılda tutmaktan kolay ne var? Kuşak sözcüğü uçup gidebilir mi aklından? Aşk sözcüğünü nasıl hatırlamaz insan? Ya senin adın, ölsem bile dudaklarımı tutuşturur. Yine de o adı unuttum gitti işte.”
“Medusa Üstüne Kısa İnceleme” adlı üçüncü bölüm ise; Dilinin ucuna gelen sözcüğü arar gibi yazıyor Quignard. Anne kelimesini kendi annesini anlatır gibi anlattığını hissediyorsunuz.
“Bir anda içindeki kutsal kalıntıların ayaklanıp kaçıverdiği bir sandıktan farkım kalmıyor, geri dönmeye razılar sanki ama kaçıyorlar. Hatırlamadığım bir şey belleğimde bir yerde. Elle kolun birbirine bağlanması gibi beni de anneme bağlayan bir hatıra var bir sahne.”
Orpheus’tan, Odysseus’tan, Medusa’dan, Perseus’tan bahsediyor yazar. Bellekten, unutmaktan ezberden, yer yer otobiyografi havasında ve bütün kitabı bir merkezde topladığı dilden aslında.
Dilinizin ve kalbinizin ucunda bir kitap isterseniz “Adı Dilimin Ucunda” şimdi okunmalı.
Onur Köybaşı – edebiyathaber.net (15 Aralık 2014)