Adı unutulan Alman edebiyatı yazarı Marlen Haushofer ve distopik romanı “Duvar” (1963) | Gökçe Tokatlıoğlu

Ocak 11, 2024

Adı unutulan Alman edebiyatı yazarı Marlen Haushofer ve distopik romanı “Duvar” (1963) | Gökçe Tokatlıoğlu

Doğada yalıtılmış halde tek başınıza ne kadar süre yaşayabilirsiniz?

İnsani özelliklerimizi, yeteneklerimizi, neşemizi, sağlıklı düşünceyi kaybetmeden var olabilir miyiz? Kimseyle bağımızın olmadığı bir dünya mümkün mü? 

Sevdiklerimiz, yakınlarımız olmadığında varoluşa verdiğimiz anlam kaybolur mu?

Bir köpek, bir kedi ve bir inek gibi farklı türden canlılar varlığımıza dayanak olup bizi hayatta tutabilir mi? 

Yeniden hayatta anlam yaratmanın yolu kahramanımız için sizce ne olabilir?

İşte bu soruları sorduran, distopik özellikli kurgusal roman Avusturya Alplerinde geçer. Orta yaştaki kadın, kısa bir ziyarete gittiği kuzeninin evinde kaldığı ilk günün ertesinde, doğada geçit vermeyen şeffaf bir duvarla karşılaşır. Kahramanın fiziksel ve duygusal yalnız dünyasını, hayvanlarıyla kurduğu ilişkileri ve zorlukla geçen, mücadele dolu iki yıllık bir sürecini okuyacaksınız.  Duvarın arkasında gördüğü korkutucu gerçeklik, taş kesilmiş insanlardır. Artık sınırlandırılmış, duvarın aşılamayacağını kabule geçen kadının bu yeni evrenindeki konuşmaları sadece iç sesi, kendisi, hayvanlarıyladır. Bunların günlüğüne yansıması, tüm roman boyunca 1.tekil kişi anlatımındadır. Marlen H. kahramanının tuttuğu günlük-yazmak ile kişinin hafıza, mekân, zaman ilişkisini nasıl koruduğunu anlamamızı sağlıyor. Kahramanın hikâyesi; yaşam deneyiminde kendi bedensel gücüyle ve zihinsel direnciyle, hayvanları üzerinden kurduğu sevgi, şefkat, merhamet gibi dişil duygu, dil ve hayatın özellikleriyle bütünleşmiş anlatıyla sunuluyor.

Roman kahramanı ona seslenen olmadığı için isimsizdir, yanındaki her bir canlının ise adı, özellikleri, insani karakterler gibi belirtilir. Kadın vadideki ormanda, umutsuzca duvarın sınırlarını aşmaya ve anlamaya çalışırken, geçidin sert, soğuk, nemli havası içinde şeffaf, görünmez duvara yakın olduğunu hisseder ve bu yerden ürker, gecenin yayılmasından önce köpeği Lynx (kitapta vaşak olarak çevrilmiş) ile kuzeninin kulübesine geri döner. Korku içinde, duvar nereye kadar gelecek düşüncesiyle gökyüzü, yeryüzü, ağaçlar, yapraklar, dumanlı sisli vadiyle çevrelenen yerde yalnızlığı ile baş başa kalır.  İki yıl boyunca yazdığı günlük süreklilik içermese de zamandan kopmadan, mevsimleri, yaptıklarını, hayvanlarının ne zaman karşısına çıktıklarını, tohum-ekim-dikim -ot biçme -saklama zamanlarını hatırlamasına yardımcı olur. Bedensel kuvvet göstererek erkeklerin yaptıkları işleri ormanda, merada, vadide yapar, aç kalmamak için geyik avlar. Açık havada ormanda, yayladaki her çalışması hem zorunlu hem de duygularını hissizleştirmek içindir. Yaşamın anlamını sorgulatan halini her satırda görürüz. Ormanda karşısına çıkan adam ve insana olan güvenin yitimi korkunun ve öfkenin yer değiştirmesi romanın tepe noktasını gerilimli bir yere taşır. En son sevgiyle beslediği ise ormanda onu bekleyen beyaz kargasıdır.

Kitabın çevirisini de yapan Prof. Ersel Kayaoğlu makalesinde, kitabın farklı yorumlara olanak sağladığını, sakin, berrak, süslemesiz bir anlatıma sahip olduğunu belirtir. Alman Edebiyatında M. Hausehofer’ın metinlerinin yazınsal değerinin anlaşılması 2.Dünya Savaşı sonrasında olmuştur. Yeniden keşfini ise; 1977’lerdeki tüm dünyadaki savaş, nükleer bombaların kullanımı, çevre ve barış hareketlerine verilen önemin artışı ve 1980’lerdeki kadın hareketinin hızlı yükselişi gibi bağlama sahip olmasıyla açıklıyor. (1)

Yazarın, kahramanın yaşadığı açlık ve yemek bulma dürtüsü ile avcı köşkünün sahibi kuzeni Luise ve kocası Hugo’nun avcı kulübesinin kilerinde yiyecek depolamasına yaptığı vurgu 2. Dünya Savaşına da bir göndermedir. (2)

Doris Lessing’in kitapla ilgili tespiti ise Daniel Defoe’nun 1917’de yazdığı Robinson Crusoe romanı kadar sürükleyici bir feminist bilim kurgu başyapıtı olduğudur. (3)

Önemli bir tespit de Anna Richards’a ait. (Londra Üni. Almanca öğr. gör.) Duvar’ın Soğuk Savaş döneminin doruk noktası ve Berlin Duvarı’nın inşa edilmesinden sonra yazımı, nötron bombalarının yaşamı yok etmesi, Marlen Haushofer’in romandaki anlatıcısı duvarı bir gecede inen silah gibi kabul eder.  Kadın ve erkek arasındaki farklılık da yansıtılır. İki insani nitelik duvardan önce ve sonra sabit, değişmezdir: yaşamın koruyucusu kadın ve yok edicisi erkektir. Patriyarkanın(ataerkilliğin) işleyişinde sevgi ve bakım kadına ait niteliklerken, yok edicilik, saldırganlık, avlanma ideolojisi ve ölüm odaklılık, diğerleri üzerindeki üstünlük erkeği çağrıştırır. Bu rol paylaşımının cinsiyetçi doğası romanın baş karakterinin şu ifadesinde yerini bulur: İnsanlar benim gibiler, diğerlerine bakım veren, özen gösteren, yaşamı yaratanlar ve diğerleri; kadının üreme kapasitesini kıskanan yaşamı yok etmeye motive olanlar. Duvar’ın anlatıcısı bir çeşit kadın Sisyphos’tur.  A.Camus’nün tersine insan yaşamını sevinç ve neşeyle tasdik etmez fakat bir çeşit katlanma, tevekkül  olduğunu kabul eder.(4)

Duvar’da ormandaki kayranda, ıssızlıkta, belirsiz gelecek içinde sadece hayvanlarını düşünen, umudu sadece besledikleri olan, yaşamını; iradesini kaybetmeden sürdürmenin yolunu arayan, dış dünya ile irtibatı kesilmiş bir kadının hayvanlarıyla olan yakınlığını, insan doğasının hikâyesini bulacaksınız.

Bir yazarı eserleriyle anlamaya çalışırken; neyi, nasıl yazdığının arkasında biyografisini de incelemek faydalıdır. O nedenle kısa olmasa da bir tanıtım yazısı ekledim.

Marlen Haushofer Kimdi? (1920-1970)

Kuzey Avusturya’da doğar, babası ve annesinin ailesi ormancıdır. Marlen, çocukken canlı, hareketli, neşeli bir kızdır; dışarıda, açık havada olmanın ve ormanlarda dolaşmanın özgürlüğünün tadını çıkarır. Daha sonra 10 yaşına kadar olan yıllarını huzur dolu yıllar, cennet diye tanımlayacaktır. Annesi, ormancı aile soyunun kaderinden uzaklaşmak için zengin, asil bir kadına uşaklık yaparak kaçmaya çalışır, dünyayı gezer. Marlen ise 10 yaşında rahibe okuluna gönderilir. Sınıfındaki en parlak kız öğrencilerden biridir, evine özlem duyar ve depresyona girer. Çalışmaları sanatoryuma yattığında yarıda kesilir. Okul bitiminde, Alman İmparatorluğunun doğu sınırında bir yıl kamu hizmeti yapar.(5)

1940’ta Almanya’da felsefe okumaya başlar, Viyana’da ise tarih. Burada tıp okuyan Manfred Haushofer ile tanışır, 1941’de evlenirler. Marlen’in evlenmeden önce Alman bir öğrenciden oğlu olur, Manfred bu gayrimeşru çocuğu kabul eder fakat 1942’de kendi oğulları olduktan sonra bile uzun süre yanlarına almazlar, yukarı Avusturya bölgesine yerleşirler. Eşi para kazandıran bir dişçi açsa da bir daha hiç iyi olmazlar. Marlen’in eşi para, zenginlik ve diğer kadınların peşinden koşmaya başlamasıyla umutsuzluğunu ispatlar. Boşanır fakat sonra tekrar evlenirler. Marlen arkadaşlarına eşinin hatalarına karşı kör olmadığını ve aşk yaşamadığını söylerken STEYR adlı kasabada boşanmış olamazsın der ve neden tekrar evlendiğini açıklar.

Marlen’in Kişiliği: Biyografi yazarı Daniela Strig, aile üyeleri ve Marlen’in arkadaşlarıyla yaptığı röportajlarda Marlen’in birkaç küçük olan dışında sistematik olarak günlüklerini yaktığını öğrenir. Neyse ki, mektup arkadaşlarının gönderdikleri mektuplara ulaşabilmiştir. Ancak o zaman bile arkadaşları onun neyi kastettiğini anlamakta zorluk çekerler çünkü onların gözünde bu yerleşik burjuva ev kadını var oluşuyla tezat oluşturan alaycı üslupla maksimum etki yaratmak için yazmıştır.

Nasıl Yazar Oldu?: Marlen yazmaya başladıktan sonra Viyana’da birincilik derecesi aldı. Ama genel olarak Viyana edebiyat çevresinde ciddiye alınmadı ve çok kez reddedildi. İngeborg Bachman, Thomas Bernhard ile aynı çevrelerde hareket etmesine rağmen taşraya ait olmasıyla ilgili alaysı yorumlar yapıldı. 

Yazarlık ve aile hayatı: Yazmaya zaman bulamamaktan, aile içi ev düzenlemelerinin kurbanı olduğundan şikâyet eder. Yine de zincirlerinden kurtulmak istemez. Arkadaşları onun tavrını şöyle özetler. “Marlen kocan senden bir dilim tereyağlı ekmek istese sen üç dilim hazırlarsın”. Viyana’nın kültürel yaşamına yaptığı geziler ve hayatındaki diğer adamlar da onu hayal kırıklığına uğratır.

Hastalık ve Yaşlılık Dönemi: 1960’ların ortasında ihmal ettiği kalça ağrısının ardından 1968’te kemik kanseri teşhisi kondu. Fakat olabildiğince bu durumu aile ve arkadaş çevresinden sakladı.50. doğum gününden birkaç hafta sonra 1970’te öldü. (6)

Notlar: “Duvar” “Die Wand” 2012 yılında Avusturya-Alman ortak yapımı olarak Julian Pölsler tarafından filme uyarlandı.  

Kayran: Orman içindeki ağaçsız, düz alan.

(1) http:// dergipark.org.tr Marlen Haushofer ERSEL KAYAOĞLU

(2) A Cult Classic of Extreme Isolation, The Wall, James Wood, The Newyorker, 2022

(3) redfernbookseller.com

(4) Anna Richards Feminism and animal families in M.Hauhofer’s Die Wand http://eprints.bkk.ac.uk Birbeck İnstitutional Research online

(5) 1938’de Hitler’in Almanya’yı genişletme ihtirası sonunda Avusturya ilhak edilir” Ancschluss”

(6) findingtimetowrite.wordpress.com biyografik bilgiler bu siteden çevrilmiş, italikle belirtilmiştir. 

edebiyathaber.net (11 Ocak 2024)

Yorum yapın