Caner Alper’in Doğan Kitap etiketiyle yayınlanan son kitabı ‘Şeref Motel’ geniş bir aile üzerinden okuru insan ruhunun karanlık dehlizlerinde dolaştırıyor.
Aile denilen ve toplumun çekirdeğini oluşturan kurum her ne kadar genelde sevgi ve saygı içerisinde birbirilerine bağlanmış olsalar da insan denilen yaratığın ruhunun kılcal damarlarına işlemiş davranışlar bütünü bu kurum içerisinde de kendini her zaman gösterir. Sırlar, entrikalar, küçük hesaplar, çekiştirmeler… Liste uzayıp gider. Bunların kimisi ölene kadar sır olup kalır kimisi de ‘her gerçek bir gün ortaya çıkar’ lafını doğrular. Caner Alper’in Doğan Kitap etiketiyle yayınlanan son kitabı ‘Şeref Motel’ de birbirine geçmiş karmakarışık aile ilişkilerini anlatan bir çalışma.
Roman namazına niyazında bir baba, yemeğinin yanında rakısını eksik etmeyen bir anne, küfürbaz bir abi ve kendi halinde bir çocuk olan dört kişilik bir ailenin İzmir’in tenha kasabalarında dolaşarak yaptığı bir tatille açılıyor. Ailenin en küçük üyesi Cem’in ağzından 1994 yılında ailecek yapılan tatille başlayan hikaye, bu tatilden memnun kalmayan annenin, bir zamanlar şaşalı günlerinin geçtiği ancak sonunda yıkımla sonlanan aile moteli Şeref Motel’i görmek istemesiyle devam ediyor. Ve biz de bu aileyle beraber 1970’li yıllara bir geri dönüş yapıyoruz.
Kağıt üstünde otelin sahibi Cem’in dedesi Mehmet gibi görünse de tüm aile otelin asıl sahibinin Şeref olduğunu bilir. Şeref, o yıllarda ne yapıp etmiş, babasını kandırıp Ağrı’dan çıkmış ve birçok yer gezdikten sonra İzmir’e gelerek o yıllarda bomboş olan otelin bulunduğu araziyi satın almış. Üzerine de gerekli yerlere ‘gerekli işleri’ usulüne göre yaptırıp Şeref Motel’i kondurmuştur. Şeref Motel’in yapımında çalışanından aile bireyinin en küçüğüne kadar herkesin çabası vardır. İlk yıllar gayet verimli geçer ve Şeref Motel iyi para kazandırır. Ancak bir gün Şeref’in ölmesiyle aile içi çekişmeler başlar. Yengeler, üvey yengeler, dayılar eteğinde ne kadar taş varsa ortaya döker ve aile içindeki herkes birbirileri hakkındaki gerçek düşüncelerini ortaya döker. Sekiz bölümden oluşan ‘Şeref Motel’in her bölümü oda numaralarına göre ayrılmış ve her odada Cem ile beraber aileyle ilgili ayrı bir entrikaya şahit olarak otelin odalarında dolaşıyoruz.
“Her ailede bir yaşlı, tarihe geçmiş mucit ağabeyinden, onlarca dile çevrilmiş yazar amcasından, sanat akımlarını etkilemiş ressam teyzesinden, hastalıklara şifa bulmuş doktor halasından ya da etkileyici yapıların mimarı kuzeninden değil de daha çok bir zamanlar ne kadar zengin olduklarından, gürül gürül para kazanırken nasıl har vurup harman savurduklarından ya da bir dönem herkesçe nasıl tanındıklarından filan bahsedip övünür. Bizimki de öyle bir sülaleydi işte,” diye yazıyor kitabın arka kapağındaki tanıtım yazısında. Bu övünmenin yerini zamanla birbirilerini gırtlaklama noktasına getiren olaylar zincirini okurken Cem’in de çocukluktan başlayarak ilk gençliğine kadar gelen süre zarfında kendi kimliğini keşfetmesine de tanık oluyoruz. Fonda ise Türkiye’nin buğulu bir cam gibi görünen atmosferini izliyoruz.
Caner Alper’in ‘Şeref Motel’ kitabı yazarın kendi deneyimlerinden de yola çıkarak anlattığı gerçek bir ‘insan’ öyküsü. Böyle; zira çıkarları üzerine nereye kadar gidebileceği bilinmeyen insanoğlunun gerçek bir ‘kapalı kutu’ olduğunu da çok iyi yansıtıyor. Paranın nelere kadir olabileceğini, en yakın akrabaların çıkar meselesi yüzünden birbirilerine neler yapabileceğinin trajik bir anlatısı. ‘Şeref Motel’ günahıyla sevabıyla – ama daha çok günahıyla – geniş bir aile üzerinden insan ruhunun karanlık dehlizlerine dalıyor.
Burak Soyer – edebiyathaber.net (24 Haziran 2020)