Aidiyetin Peşinde: ‘İsimsiz Kafe’ ve Bize Ait Olan Mekânlar | Adalet Çavdar

Ekim 24, 2024

Aidiyetin Peşinde: ‘İsimsiz Kafe’ ve Bize Ait Olan Mekânlar | Adalet Çavdar

Bir yerlerin müdavimi olmaya bayılırım. Müdavimi olduğum mekânların çalışanlarını tanırım, sohbet ederim, işlerini bırakan çalışanlarla dışarıda muhabbete devam ederim. Bütün çalışanlarına tek tek sarıldığım yerler bile var. Bu, kendimi oraya ait hissetmenin bir yolu. Aidiyet de galiba bu dünyaya dair temel meselelerimizden biri.

Bu yazının konusu olan İsimsiz Kafe’nin meselesi de aidiyet. Önce yazarından, Robert Seethaler’dan bahsedeyim. Avusturyalı yazar, senarist ve aktör Seethaler, 1966 yılında Viyana’da doğmuş. Son yıllarda pek çok uluslararası ödüle aday gösterilen Seethaler, sakin ve minimalist anlatımıyla, karakterlerinin gündelik hayat mücadelelerini konu edinen eserleriyle tanınıyor. Bütün Bir Ömür, Toprak ve Son Senfoni gibi kitapları Türkçeye çevrildi ve Timaş Yayınları tarafından yayımlandı. Bu ay ise yazarın yeni romanı İsimsiz Kafe, Regaip Minareci çevirisiyle bizlerle buluştu.

İsimsiz Kafe, 1960’lı yılların Viyana’sında, şehrin kenar mahallelerinden birinde geçiyor. Hikâyenin merkezinde Robert Simon var. Robert, hayata yeni bir başlangıç yapmak için küçük bir kafe açıyor. Bir türlü ad veremediği kafe, zamanla İsimsiz Kafe olarak anılmaya başlıyor ve toplumun farklı kesimlerinden gelen insanların buluştuğu, zorluklarını, umutlarını ve hayal kırıklıklarını paylaştığı bir yer haline geliyor. Seethaler, karakterlerin yaşamlarına duyarlı bir şekilde odaklanarak, bu kafenin nasıl bir toplumsal mikrokozmos oluşturduğunu gösteriyor.

Roman, 1960’ların ekonomik ve toplumsal dönüşümünü detaylarıyla yansıtarak, dönemin Viyana’sını olanca canlılığıyla tasvir ediyor. Savaş sonrası toparlanmaya çalışan Viyana’nın kenar mahalleleri zorlu hayat mücadeleleriyle uğraşan insanların hikâyeleriyle şekilleniyor. Seethaler, bu karmaşık mücadele atmosferini incelikle yansıtıyor. Kafe, bir yandan Viyana’nın hızla değişen yapısı ve modernleşen dünya karşısında bir sığınak, diğer yandan ve yine aynı nedenle, toplumsal ve kültürel değişimlerin insanların günlük hayatlarını nasıl dönüştürdüğünü yansıtan bir sahne edasıyla Seethaler’in hikâyesinin merkezinde yer alıyor.

1960’ların Viyana’sı, İkinci Dünya Savaşı’nın yarattığı yıkım ve travmaların etkilerinden sıyrılmaya çalışan, yeniden inşa ve modernleşme çabalarıyla önemli bir değişim sürecinin orta yerinde. Bu dönem, kenar mahallelerde yaşayan işçi sınıfının gündelik yaşam mücadelesini ve şehrin modernleşme sürecine ayak uydurma çabasını da beraberinde getiriyor. Sosyal ve ekonomik eşitsizliklerin, sınıfsal çatışmanın damgasını vurduğu bu sokaklarda, geleneksel yaşam tarzı ile modernleşme dinamikleri herc-ü-merç içinde. İşte kafe kültürü, bu değişen toplumun en önemli buluşma noktalarından biri olarak insanların yalnızlıklarını paylaştığı, umutlarını ve hikâyelerini birbirine açtığı bir sığınak işlevi görüyor.

Robert Simon, büyük beklentileri olmayan, sakin ve dürüst bir karakter. Kafe açarken öyle çok büyük hayal kurmuyor aslında. Ama zamanla bu küçük kafe hem onun hem de çevresindekilerin hayatına anlam katan bir ortak yaşam mekânına dönüşüyor.

Romanın kurgusu, kafeye gelen müşterilerin hayat hikâyelerinin, tıpkı mahallede olduğu gibi birbiriyle ilişkisi çerçevesinde gelişiyor. Her biri farklı geçmişlere sahip ve kendi yaşam mücadelesiyle meşgul. Aralarındaki etkileşim ve paylaştıkları zorluklar farklılıklarını da vurguluyor. Seethaler, sıradan insanların hikâyelerini öyle sade ve dokunaklı bir dille anlatıyor ki, karakterlerin yaşamlarındaki küçük detaylar bile derin anlamlar kazanıyor.

Seethaler’in anlatısının en güçlü yönlerinden biri minimalist anlatımı ve duyarlı gözlemleri. Viyana’nın değişen yüzünü, sokaklarını, küçük esnaf dükkânlarını ve kenar mahallelerin yaşamını detaylı bir şekilde betimleyerek adeta o hayata dahil ediyor okuyucusunu. Tıpkı önceki romanlarında yaptığı gibi. Anlatı boyunca İsimsiz Kafe, yalnız insanların buluşup birbirlerine tutundukları manyetik bir çekirdeğe dönüşürken, okuyucu da bu sade ama etkileyici yaşamlara gözlemci olarak katılıyor adeta.

edebiyathaber.net (24 Ekim 2024)

Yorum yapın