Mehmet Aygün’ün kaleme aldığı Duvarların Ardında Destek Yayınları etiketiyle tüm kitapçılarda yerini aldı.
Tanıtım metninden
Mehmet Aygün, yeni romanı “Akıl Hastanesindeki Kayıp Ruhların Çığlığı: Duvarların Ardında” ile okuyucuyu derin bir psikolojik ve duygusal yolculuğa çıkarıyor. Ruh ve sinir hastalıkları hastanelerinde yaşanan çarpıcı olayları konu alan bu eser, toplumsal adaletsizlikleri, akıl sağlığının kırılgan doğasını ve insanın içsel çığlıklarını gözler önüne seriyor.
Roman, travmatik yaşam deneyimleri sonucu akıl hastanesine getirilen Güvercin’in gözünden hastane hayatını ve içerideki zorlu koşulları anlatıyor. Yazar, hastaların içsel dünyalarını ve onlara dayatılan korkunç gerçekliği derinlemesine ele alırken, akıl hastanesinin hem fiziksel hem de psikolojik sınırları zorlayıcı atmosferini ustalıkla aktarıyor. Hastanenin karanlık koridorlarında, kayıp ruhların çığlıkları yankılanırken, hem hastaların hem de bakım verenlerin yıpranmış ruhları okuyucuyu derinden etkiliyor.
“Duvarların Ardında,” sadece bireysel hikâyeler anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda sağlık sistemindeki eksikliklere, toplumsal duyarsızlığa ve akıl hastalarına yönelik önyargılara da güçlü bir eleştiri sunuyor.
Arka Kapak Yazısı
HAYAT, EN GÜZEL ŞEYLERİ GÖSTERMEK İÇİN İNSANI BAZEN EN KORKUNÇ YERLERE ÇAĞIRIR.
Güvercin ve annesi Peri, İstanbul’un acımasız şartlarıyla savaşıyor, kurulan tuzaklardan kaçıyor, ayakta kalmaya çalışıyordu. Peri, imkansızlıkların, yoksulluğun ve dul olmasının yükünü tek başına sırtlamak istese de bunu başaramıyor, babasız büyüyen oğullarının açtığı zarar ziyanın tüm faturasının Güvercin’e kesilmesine engel olamıyordu. Büyük şehirde ayakta kalmak ve kimseye muhtaç olmamak adına günah yollardan para kazanma yolunu deneyen Peri’nin, yaptığı bu son derece tehlikeli işin kendisine sonradan ağır bedeller ödeteceğinden hiç haberi yoktu.
Yaşar, muhitinde sevilen yakışıklı bir gençti ama kaderi yüzü kadar güzel değildi. Babası Şehmuz ile yıldızları bir türlü barışmayan Yaşar, şiddet gören annesini yalnız bırakmamak adına bir yandan babasının türlü hakaretleriyle boğuşuyor bir yandan da şehrin kötülükleriyle başa çıkmaya çalışıyordu.
Eşinin ölümünden sonra zar zor toparlanıp şirketinin başına geçen Derviş, tekrar mutlu olmayı denemek adına, işe alındıktan kısa süre sonra azmi ve gayretiyle göze batan Jale ile hayatını birleştirerek tekrar dünya evine girmişti. Dünyalar iyisi bir insan olan Derviş, nasıl bir yanlış yaptığının farkında değildi.