Kırmızı Kedi Yayınevi’nden Alberto Manguel okurlarına yaz mevsiminde tatlı bir sürpriz. “Dönüş”, aynı zamanda Türkçede bir ilk.
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hatırı sayılır bir okur kitlesine sahip olan usta yazar Alberto Manguel’in daha önce İspanyolca, İtalyanca, Fransızca, Almanca, Portekizce ve Arapça gibi dillere çevrilen ustalıklı novellası Dönüş, Ülker İnce’nin çevirisiyle ilk defa Türkçede.
Manguel’in diğer novellası Ayrıntılara Âşık Adam da yakında yine Ülker İnce’nin çevirisiyle Kırmızı Kedi etiketiyle okurlarıyla buluşacak.
Arjantin kökenli Alberto Manguel’i okurları ilk olarak Borges’e kitap okuyan çocuk olarak tanıdı. Henüz 17 yaşındaydı, Buenos Aires’te Pygmalion adında bir kitabevinde çalışırken Borges çıktı karşısına. Ondan kendisine evinde kitap okumasını istedi. Manguel de kabul etti ve böylece 1964’ten 1968’e kadar aralıksız kitap okudu büyük yazara.
O günden sonra kitaplardan hiç kopamadı Manguel. Tüm yaşamını, gerçek ya da düş, tüm evrenini kitap üzerine kurdu; okumak başlıca uğraşı ve hatta geçim kaynağı oldu. Çevirmenlik, redaktörlük ve yayıncılık yaptı, antolojiler hazırladı.
Alberto Manguel, belki hayatta kalmaktan da önce, okumak, okuyabilmek uğruna, doğup büyüdüğü kenti terk etmek zorunda kalmış, askeri diktatörlük zamanı artan “kayıp” vakalarının yarattığı dehşetle, Mayıs 68 olaylarından birkaç gün sonra soluğu Avrupa’da almıştı. Yıllar geçtikçe başka toprakları yurt edinecek, başka ülkeleri, başka kentleri memleket bilecekti. Öyküde dediği gibi: “Bütün çocukluğu ve gençliği süresince kendisinin olan kent, artık geçmişte kalacaktı; bir zamanlar yaşanmış olan ama artık yaşamayan bir yere, denizin yuttuğu bir yere ait olacaktı.”
Türkçede ilk kez yayımlanan Dönüş, yıllar sonra ülkesine dönerek Arjantin Ulusal Kütüphanesi’nin başına geçen Manguel’in kendi geri dönülmez eşiğine de dönüş bir bakıma.
“Arka Kapak” yazısı
Hayatını Roma’da sürdüren, sürdürmekten mutlu olan bir adam, yıllar önce terk etmek zorunda kaldığı ülkesine, kendisi için artık yaşamayan bir yere ait o kente geri dönüyor. Uçaktan iner inmez şehrin geri kalmışlığını ele veren çirkinlikler bir süre sonra yerini tarifsiz bir eğretiliğe, hayal ile gerçek arasındaki çizgiyi bulandıran tuhaf tersliklere bırakıyor. Ve ortaya geçmişin kayıplarıyla malûl bir kent manzarası çıkıyor.
edebiyathaber.net – (20 Ağustos 2018)