‘Alfabe’ fanzinin sekizinci sayısı “raflardaki” yerini alırken bu sayıda bir tanışma çağrısı da bulunuyor. İşte editörün çağrısı:
“Hiçbir şeye dokunmadan ömür geçiren insancıklarız artık. Dostlarımıza dokunmayıp sanal görüşmeler yapıyoruz, paraya dokunmadansa alışveriş. Eskiden cereyanın gitmesi mahalle maçlarını kesintiye uğratmazdı, şimdi çocuklar bile sokaklarda oynamıyor. Kâğıda dokunmadan çizgiler çiziyor, kaleme dokunmadan edebiyat yaratmaya çalışıyoruz.
Edebiyat bu süreçte oldukça tahrip edildi, şimdi insanlar fanzin gibi eski usûl bir yayını tekrar sahipleniyor. Postmodern evrede anlama açılan savaştan edebiyat fazlasıyla payını aldı; sert olan her şey artık başparmağınızla bükülebilecek bir hâl aldı. Buna bir cevap olarak fanzin konuşulmayanı konuşulabilir hâle getirme çabasına girişti. Fiziksel olarak konuşulan, basılan, dağıtılan ve bu sırada aslında cebinize sığacak kadar da küçük bir nesne olan fanzinden söz ediyoruz. Ağırlığının azlığı bu çağda hâlen var olabilmesini, hızla değişip, kendi diyalektiğini kurmasını sağladı bence. Buzul çağında iri olan canlıların yok olması gibi.
İlk sayıda yapılan benzetmeyi yedi ay sonra hâlâ geçerli görüyorum: sessiz bir çığlık fanzin, cıvık zemin üzerine atmaya çalıştığımız taş, modern alandan yola çıkıp bulmaya çalıştığımız virtüel bir nesne.
Biz, kent içinde içi sıkılanların ikinci nesliyiz. Bir iç sıkıntısının içine doğduk. Şimdi toplanalım, sonra olaysız dağılırız.”
edebiyathaber.net (27 Ocak 2014)