Ali Hulki Cihan: “İnsanın en önemli iki özelliği duygularının yanında aklının da olması”

Ocak 13, 2025

Ali Hulki Cihan: “İnsanın en önemli iki özelliği duygularının yanında aklının da olması”

Söyleşi: Serkan Parlak

Ali Hulki Cihan ile Herdem Kitap etiketiyle okurla buluşan “Dublin’e Gece Uçağı” adlı ilk öykü kitabı hakkında konuştuk.

Ali Hulki Bey, “Dublin’e Gece Uçağı” adlı ilk öykü kitabınız Herdem Kitap etiketiyle okurla buluştu. Kurmaca ve kurmaca dışı türlerle ilişkiniz ve ilk öykü kitabınızın ortaya çıkış sürecini anlatabilir misiniz?

Kurmaca dışı bana hep ihtiyaç olduğunda başvurduğum bir ilaç gibi gelir. Başım ağrıdığında aldığım ağrı kesici gibi. Oysa kurmaca tabiri caizse oksijendir benim için. Bir insanın ne hayal ettiğinin ne düşündüğünün de bir yansımasıdır kurmaca. Yazarın zihnine girmek ayrı, bambaşka bir dünyanın içine girmek ayrı heyecan verir.

İlk öykü kitabımın çıkış süreci az çok diğer yazarlara benzer. Çeşitli dergilerde öykülerim yayımlanmış hatta bir iki yarışmada finalist olup, mansiyon almıştım. Zaman içinde birikmiş öykülerin içinden seçerek bir dosya hazırladım. Bunlardan kimisi bazı dergi ve mecralarda yayımlanmış öykülerdi, kimisi hiçbir yerde yayımlanmamıştı. Bu noktada iki önemli ve kıymetli isimle yolum edebiyat vesilesiyle kesişti ve zaman içinde dostları olma onuruna eriştim. Bu iki ismin de çeşitli eserlerini okumuş ve hayranlarından olmuştum.

Değerli yazar Füsun Menşure ve değerli polisiye yazarı Çağatay Yaşmut’un eleştirileri ve göstericilikleri çok ufkumu açtı. Metinler üzerinde tekrar tekrar onların eleştirileri çerçevesinde çalıştım. Yazarları ve yayın kurulu üyeleri arasında olduğum Mavi Gök Sanat ve Edebiyat Dergisi’nin basım ve dağıtımını yapan Herdem Kitap’a dosyamı gönderdim.

Herdem’den de titiz bir değerlendirmenin ardından olumlu yanıt aldım. Kısaca ilk öykü kitabım bu şekilde ete kemiğe büründü.

Her ne kadar okuma ve yazma deneyimleri, işçilik ve gözlem gücü önemli olsa da taslaklarınızı nasıl oluşturdunuz, çalışmaya başlarken ilham kaynaklarınız neler oldu?  Elinizdeki malzemeyi kurgu için yeniden üretip dönüştürürken nasıl bir süreç işliyor; mekânlar, atmosfer, diyaloglar ve özellikle öykü kişileri söz konusu olduğunda.

Taslakların oluşmasında belli ve kesin bir yöntemim olmadı aslında. Önce temayı belirledim genelde. Bazı kırmızı çizgi konularım var, kafama taktığım şeyler. Şiddet, adalet, intikam, aldatma, çelişki, merhamet gibi… Bunların üzerinde durdum. Hala da duruyorum. Bazense sadece bir kişi, olay, bakış, koku, kıyafet gibi olguların çağrıştırdığı yolun peşine düştüm.

Sizce romanda, öyküde, şiirde döneme göre bazı konular, izlekler ön plana çıkıyor mu? Son dönemde ilişkiler, kadınlık ve erkeklik durumları, geçmişteki travmalarla hesaplaşma, aile ve bireysel yabancılaşma mesela. Sizin de bu anlamda zamanın ruhundan etkilendiğinizi söyleyebilir miyiz?

Evet söyleyebiliriz tabii ki. İnsanın en önemli iki özelliği duygularının yanında aklının da olması. Duygularla aklı harmanladığınızda dönemsel olarak öne çıkan bazı izleklere duyarsız kalamıyor ve hatta bunları mesele ediniyorsunuz. En azından bende böyle oldu.  Bir de şu var; ilişkiler, kadınlık ve erkeklik durumları, geçmişteki travmalarla hesaplaşma, aile ve bireysel yabancılaşma gibi izlekler insanlık var oldukça ama az ama çok, hep gündemde olacak. Çünkü insanın olduğu yerde bu konuların olmaması mümkün değil.

Ali Hulki Bey, öykülerinizin merkez izlekleri: kent-köy-kasaba ile ilişkili olarak cinayet, hırsızlık ve cinsel saldırı kaynaklı suç hikâyeleri, dostluk, aşk, aile, evlilik ve geçmişle hesaplaşma… Bu izleklerin içerdiği etik meseleler hakkında neler söylemek istersiniz, günümüzün temel yakıcı dertlerini öykü türü aracılığıyla görünür kılmaya çalışırken ne gibi hassasiyetler gözetiyorsunuz?

Bu izleklerin içerdiği etik meseleler, insanın iç mahkemesi diye tâbir ettiğim vicdanıyla çok ilgili. Ama bunları bir öykünün içinde anlatırken herhangi bir yargıya varma ya da “Hmmm bak burada birisi suç işlemiş hadi bakalım çeksin cezasını” gibi mantık gütmedim. Ben sadece durumu göstermek istedim. Yani bu öykülerdeki gibi şeyler oluyor, ve bu okurda nasıl bir etki bırakıyor? Benim ilgilendiğim bu. Öyle zannediyorum ki, dünya dört dörtlük bir yer olsa, suç olmasa, etik meseleler olmasa, hikaye anlatıcılığının çok önemli bir besin kaynağı kesilmiş olur. İnandırıcılık sekteye uğrar. Varsın dünya o kadar güzel ve kusursuz olsun, gerisini o zaman düşünelim!…

Hikâyeler iç evrenimizin, kozmik yapımızın yansımaları olarak dünyayı daha katlanılabilir hale getiriyor. Hikâyeler ötekilere yazılıyor, öznel alana hitap ediyor, okurları etkilemeleri gerekiyor. Günlük hayatta katlanamayacağımız gerçekler hikâyede, romanda katlanılır hale geliyor. Odaklandığınız temalardan hareketle özellikle öykü türünü seçmenizin nedeni nedir?

Öykü türünü seçmemin başlarda pek de bilinçli olmadığını ancak zaman içinde bunun sebebini anladığımı söyleyebilirim. Yani, sebebini tam anlamadan aslında kendime uygun bir edebi tür seçtim. Bir kere bazı konularda pek de sabırlı birisi değilim. Bir meselenin can damarını bulmayı ve ona odaklanmayı severim. Biraz da mesleki deformasyonun etkisidir bu. Sürprizleri severim. Ters köşeleri severim. Az ve öz, vurucu anlatımı severim. Elbette her edebi tür çok değerli. Romanla çok kıyaslanır öykü türü ve adeta üvey evlat muamelesi görür. Bana da çok sık sorulan bir soru; “Roman ne zaman gelecek? Bu iki tür birbirinden çok farklı olduğu gibi birbirine bir üstünlükleri de yok elbette. Ancak öykü adeta romana bir hazırlık aşaması gibi görülüyor yanlış olarak.

Öykü yazarı saklanamaz, tabiri caizse top çeviremez. Bu anlamda romanı futbola, öyküyü basketbola benzetirim. Futbolcu maçta oyundan düştüğünde bu belli bir ölçüde tolere edilebilir ama basketbolda bu hemen sırıtır. Öyküde de gereksiz ya da metnin akışını bozan cümleler, okuru hemen o metinden uzaklaştırırken bu romanda genelde böyle olmaz. Roman okuru daha toleranslıdır ve metnin açılacağı yere kadar sabredebilir. Zaten daha toleranslı olmalıdır da. Öyküde böyle bir ihtimal pek yok.

Hem ne demiş Cortazar; “Roman sayıyla alır, öykü nakavtla.”

Türk ve Dünya edebiyatında başucu yazarlarınız kimler? Sizi çok etkileyen polisiye roman ve film karakterlerini de sormak istiyorum.

Başucu yazarları olarak ilk aklıma gelenler; Çehov, Maupassant, O. Henry, Edgar Allan Poe, Agatha Christie, Sait Faik, Çağatay Yaşmut, Celil Oker, Ahmet Ümit, Adnan Özyalçıner, Pınar Kür, Ayşe Erbulak, Füsun Menşure, Mahir Ünsal Eriş, Yalçın Tosun…Daha çokça var kuşkusuz. 

Beni çok etkileyen polisiye roman ve film karakterleri Başkomiser Galip, Dedektif Remzi Ünal, Başkomiser Perihan Uygur, Agâh Beyoğlu, Dedektif Kerim Ülkü, Başkomiser Nevzat, Dedektif Pepe Carvalho, Komiser Montalbano, Hercule Poirot, Dedektif Harry Hole.

Bir yanda robotlar, yüksek hızlı trenler, drone otomobiller, sürücüsüz araçlar, kuantum bilgisayarlar, gen editörleri, yapay organ üreticileri, veri dedektifleri gibi yeni meslekler… Öbür taraftan iklim krizi, savaşlar, salgınlar, göçler, felaketler, her geçen gün daha da artan temel eşitsizlikler… Yazarların, yayıncılığın ve okur kitlesinin geldiği son noktayı da göz önünde bulundurarak sizin hem dünya genelinde hem de Türkiye özelinde roman ve öykü türünün bugününü ve gelecekte neler olabileceğini değerlendirebilir misiniz?

Bence bu soru özelinde değişen pek bir şey olmayacak. Çünkü teknoloji yazarın hareket alanını daralttığı gibi, öte yandan genişletiyor da. Bunun yanında dünyanın derdi olan iklim krizi, savaş, göç gibi olgular da yeni hikayeleri doğuruyor. Yani bardak bir yandan boşalıyor ama diğer yandan da dolmaya devam ediyor. Edebiyat dünyanın sonuna dek devam edecek, en azından kişisel temennim bu.

Ali Hulki Bey, son günlerde neler okudunuz? Önümüzdeki dönem için yeni üretimleriniz  olacak mı?

Aynı anda birden çok eser okuma gibi bir eğilimim var. Genelde bir öykü kitabıyla bir roman hep elimde olur eşzamanlı olarak. Roman da genelde polisiyedir. En son Pınar Kür’ün Akışı Olmayan Sular öykü kitabı ile Manuel Vazquez Montalban’ın Merkez Komitesi’nde Cinayet romanını bitirdim. Şu an okumaya devam ettiklerim ise Jo Nesbo’nun Kıskanç Adam adlı öykü kitabı ile Adnan Özyalçıner’in Gözleri Bağlı Adam adlı öykü kitabı.

Önümüzdeki dönem için de üretimler devam ediyor elbette. Yeni öykü dosyası üzerindeyim. Sürekli yazıyorum. Son dönemde Dedektif Dergi’de birkaç öyküm yayımlandı ve zaten yazarlarından olduğum Mavi Gök için iki ayda bir yeni öykü yazıyorum. Yazmak benim için bu anlamda başı ve sonu olmayan bir eylem. 

edebiyathaber.net (13 Ocak 2025)

Yorum yapın