Ali İpek’in “Gidelim Buralardan Muhlis”i üzerine: Malulen yolculuk | Ali Can Bayhan

Haziran 30, 2022

Ali İpek’in “Gidelim Buralardan Muhlis”i üzerine: Malulen yolculuk | Ali Can Bayhan

Ali İpek’in “Gidelim Buralardan Muhlis” isimli eseri –kitabın tanıtım yazısında da vurgulandığı gibi- kalmak-gitmek; yersizlik yurtsuzluk-yabancılık, eğretilik ikilemlerinin romanı olarak okunabileceği gibi, maluliyet seviyesindeki bir yalnızlıkla “sağlıklı bir birlikteliğin” imkânları, imkânsızlığı üzerinden de okunabilir. Kitap ilk bakışta Nurgül’ün aniden gerçekleşen talebi üzerine buralardan (Körekem) gitmekte karar kalmış iki insanın, iki âşığın hikâyesi gibi görünse de aslında yalnızlığın hâlleri ve bir şekilde bununla ilişkilendirebileceğimiz maluliyet kavramıyla yakın temas içerisindedir. 

Karakterlerimizden Muhlis; yalnızlığı bir kader kesinliğinde kabullenmiş, yalandan bile olsa kimsenin rüyasına girmemiş, istasyonda herkesi uğurlayan, herkesin arkasından el sallayan birisi olarak nitelendirilir. (68.s) Bu anlamda onun yalnızlığının bir tür fiziksel maluliyet kadar kesin ve belirgin olduğunu söyleyebiliriz. Kitapta farklı yerlerde değinilen kasabanın isim sahibinin (Kör Ekrem> Körekem) hikâye-si de bununla ilintili olarak anlatılmış olmalı. 

Körekem kasabası ismini farklı biçimlerde anlatılsa da sağır bir kıza âşık olan Ekrem’in denk olmadıkları gerekçesiyle kızın ona verilmemesi üzerine gözünü kör etmesinden dolayı kör olarak anılmasından alır. (Kör Ekrem. Hikâyenin anlatılan versiyonlarından birinde Ekrem zaten önceden görmeyen gözüne zarar vermiştir.)  Muhlis’le Nurgül’ün hikâyesi de bazı farklılıklar barındırsa da Körekem öyküsüyle oldukça benzerdir.

Nurgül hakkında bildiğimiz çok az bilgiden en önemlisi “Gidelim buralardan Muhlis.” cümlesidir. Bir bağlama tam olarak oturtulamayan, bir çırpıda söylenmiş bu söz Nurgül’ün içinde yaşadığı yere tahammülünün kalmadığını anlatmaya yeter. Fakat büyük olasılıkla Nurgül’ün kurduğu “Gidelim buralardan Muhlis.” cümlesindeki en önemli öge Muhlis değil, “gitmek”tir. Bu yüzden hikâyenin ilerleyen kısımlarında Süleyman’ın ölümünden sonra Muhlis’in farkına vardığı bir yerlerde belki benzer bir bağlamsızlıkta Nurgül tarafından aniden söylenmiş olunabilecek “Gidelim buralardan Süleyman.” cümlesi bunu destekler niteliktedir. Süleyman’ın Nurgül’le buralardan giderken kaza yapıp ölmesi –terlik detayı da Körekem hikâyesinin versiyonlarından birinde vardır.–  sonucu Nurgül’le Muhlis maluliyet seviyesindeki yapayalnızlıkta eşitlenmiş olurlar ve gitmelerinin önünde herhangi bir engel kalmaz. 

Muhlis’in gitmek için alacakları topladığı esnada, Nurgül’ün belki de Süleyman’la gidiyor olması akla Âşık Veysel’in hikâyesini de getirir. Muhlis’in aceleciliğinde; konuşurken dinlerken kesilmesi gereken ayağına bakmasında yeni bir maluliyet hâlinde denkliğin bozulacak olmasının bilinci, kesik bacağın, “gidelim” çağrısının karşıtlığını; bu karşıtlığın da –karşıtlık kalmayı, gidememeyi ifade eder.- yalnızlığı ifade ediyor oluşu var gibidir. 

Belki de okuduğumuz bu yetmiş sayfalık roman bu yüzden yetmiş beş sayfadan fazla değildir.

edebiyathaber.net (30 Haziran 2022)

Yorum yapın