I
Nehir söyleşi kitapları, dünyada ne kadar yaygın bilmiyorum ama Türkiye’de bu türden kitapların, iyisiyle kötüsüyle epeyce örneğinin olduğunu söyleyebilirim. Türkiye’de doğmuş, yaşamış insanların yaşamlarının anlatıldığı biyografi ve otobiyografi türündeki kitapların nadirliğinin oluşturduğu boşluğu bu kitaplar dolduruyor sanırım.
Biyografi yazarının, yazma sırasında karşılaşabileceği zorlukları tahmin edebiliyorum. Anı, mektup türündeki kitapların azlığı düşünüldüğünde bu türde bir kitap yazmaya çalışan kişi, temel olarak kaynak sorunuyla karşılaşacaktır.
Otobiyografisini yazmayı düşünen kişi içinse en büyük sorun yine kaynak olacaktır. Düzenli günlük tutmayan, kendisi veya çevresiyle ilgili arşiv çalışması yapmayan birisinin tek kaynağı hafızası olacaktır. Bu kişi, eğer olağanüstü bir belleğe sahip değilse hatırladıkları “olmuş” bir otobiyografi yazmasına yetmeyecektir. Bu duruma bir de eşi dostu kırma korkusu, tembellik, üşengeçlik, önemsememe gibi temel davranış kalıpları eklenirse kendi yaşam öyküsünü yazmayı düşünen kişi kolaylıkla bu işten vazgeçecektir.
Sonuç olarak, Türkiye’de biyografi ve otobiyografi kitaplarının azlığına rağmen nehir söyleşi kitapları yazılıyor, basılıyor ve satılıyor. Okurlar da nehir söyleşileri seviyor ve kitapları satın alıyor olmalılar ki her yıl az ya da çok sayıda bu türden eserler yayımlanıyor.
Nehir söyleşi kitaplarıyla ilgili yazmaya çalıştığım düşüncelerimden bu tür kitapları küçümsediğim sonucu çıkmasın. Otobiyografisini yazmayı aklından bile geçirmeyecek onlarca kişinin hayat hikâyelerini bu kitaplar sayesinde okuduğumuzu unutmayalım. Çok iyi hazırlanmış sorular sayesinde kitabın odağındaki kişi hakkında özgün ve yeni bilgileri de yine bu tür kitaplar sayesinde öğreniyoruz. Ayrıca, nehir söyleşi kitaplarının ileride biyografi yazmaya niyetlenenler için önemli bir kaynak haline geleceğini unutmamak gerekir.
II
Girişi biraz fazla uzatmama neden olan kitap, Aslıhan Lodi tarafından hazırlanan ve Ali Nesin’i merkezine alan Matematik Köyü’nün Delisi.
Bu kitabı diğer nehir söyleşi kitaplarından ayıran temel nokta, kitapta yayımlanan söyleşilerin yazılı olarak yapılmış olması sanırım.
Lodi, “Proje Hakkında” adını verdiği giriş yazısında, Matematik Köyü’nün Delisi’nin ortaya çıkış serüvenini ve söyleşinin yazılı olarak nasıl yapıldığını şu cümlelerle anlatıyor:
“İki koldan yürüttüğüm bu projeye dair ilk kıvılcımlar, Bayburt’ta bir dağ köyünde bulunan Baksı Müzesi’ni haber yapmak üzere ziyaret ettiğim 2014 yazında parladı zihnimde. (…) Ardından, 2015’in bahar aylarında Koç Vakfı’nın Özel Ödülü’nü alan Prof. Ali Nesin’le bir röportaj yapmamı istedi Habertürk gazetesi. Hoca tahmin edebileceğiniz gibi çok yoğundu ama “Olur, yapalım” dedi. Ben röportaj yapmak için hazırlanırken, konuşmayı hiç sevmediğini ama soruları yazılı olarak yollayabilirsem cevaplayabileceğini söyledi. Çok netti, alternatifi yoktu. Meslek hayatımda ilk kez birinin yazılı röportaj şartını, kafamda soru işaretleri olsa da, kabul ettim. İki gün sonra yanıtlar geldi. (…)Röportajı gazeteye yollamak üzere çalışırken, Baksı Müzesi ile Matematik Köyü’nün hikâyesi çakıştı kafamda bu kez. İki sonsuz adanmışlık, tüm hayata yayılan iki mücadele. Ders vermekle yetinmeyen, inşaatlarda taş taşıyan, öğrencilere, gençlere, ülkesine en iyisini verebilmek için sabahlara kadar uğraşan iki hoca. Hemen arayıp asistanından randevu istedim. Heyecanlı bir tipim; kapıdan girer girmez, “Bu kez bir kitap çalışması için geldim. Ülkeye inancımızı sorguladığımız günlerden geçiyoruz; hikâyenizi anlatıp herkese ilham ve enerji vermek istiyorum” dedim. Baksı Müzesi’nde Prof. Hüsamettin Koçan’ın yaptıklarından bahsettim. Ali Hoca her zamanki gibi çok netti, “Peki, ne zaman başlıyoruz?” dedi. Sonraki hafta ilk buluşmamıza bilgisayarımla gitmemi istedi. Çalışmamız süresince hep karşılıklı masalarda oturduk; ben soruları sırayla e-posta ile yolladım, o cevapladı. Arada konuştuğumuz da oldu elbette.”
Matematik Köyü’nün Delisi sayesinde Ali Nesin’in yaşamı hakkında birçok önemli detayı öğrenme fırsatı buluyoruz.
Lodi, kitabın “Başlarken” adını verdiği bölümünde Ali Nesin’in tüm yaşam öyküsünü anlatmayı hedeflemediğini şu cümlelerle ifade ediyor:
“…Fakat niyetim biz büyürken geri planda bırakılmış yakın tarihimizi anlatan o külliyatın bir kopyasını çıkarmak değil. Bu nedenle yazarken, hocanın A’dan Z’ye hayat hikâyesinin değil; onu bunca başarıya götüren şeylerin ve aklında en çok yer eden anıların izlerini sürdüm.”
Matematik Köyü’nün Delisi’nde, güncel konulara ve siyasete de fazla girilmemiş. Eminim, Aslıhan Lodi, Ali Nesin’e gündeme/güncele dair sorular sorsaydı Nesin, lafını esirgemez ve tartışma yaratabilecek sözler söylerdi. Böyle bir tutum hiç kuşku yok ki kitabın daha fazla gündeme gelmesini sağlardı ama diğer yandan da nehir söyleşi kitaplarının omurgasını oluşturması gereken biyografik detayların geri plana itilmesine neden olurdu. Yıllar sonra geriye dönüp bu kitabı eline alan okurlar, söyleşinin yapıldığı dönem için önemli fakat zamanla gündemden düşmüş konularla ilgili satırlara zaman ayırmak zorunda kalabilirdi. Kitaplaştırılması düşünülerek yapılmış bir söyleşiyi, bir günlük değeri olan gazete haberinden ya da röportajdan ayıran bu tutum bana kalırsa yerinde bir tercih olmuş.
Bu tercihin bilinçli olduğuna dair açıklama da yine “Başlarken” isimli bölümde yapılmış:
“Biliyorsunuz hoca sözünü sakınmayan biri. Röportajlarında ve sosyal medyada kimi zaman verip veriştiriyor, tepki çeken açıklamalar yapıyor. Aslında belki biraz da farklılıkların özgürleşmesi için kendini özellikle feda ediyor. Artık onu çok iyi tanıyorum, kafası böyle çalışıyor. Amacım iyiliklerle ve günde 16-20 saat çalışmayla dolu bu hayatı anlatmak değil de spekülasyon yaratmak olsaydı, kesinlikle yaratırdık. Hem belki çok daha kolay olurdu. Ben kolay olanı tercih etmedim. Söz konusu olan hocayı ve dünyada eşi benzeri olmayan Matematik Köyü’nü görmeyenlere anlatmak ve içerden bilgi vermekti.”
Matematik Köyü’nün Delisi “Çocukluk Anıları ve Aile”, “İlk Gençlik Yılları ve İlk Aşk: Funda”, “Hayat, Merak Ve Matematik”, “Matematik Köyü Hakkında”, “Orada Neler Oluyor?”, “Köyde Yaşam ve Dersler”, “Eğitim Sistemi Ne Kadar Sistemli?”, “İçine Dert Olmuş Konular”, “Farklı Renkler”, “46 Yıl Sonra Sigaraya Veda ve Tekrar Başa Sarma”, “Nesin Vakfı’ndan” isimli bölümlerde sözü Ali Nesin’e bırakıyor. Bu bölümlerin ardından kitabın kapanışı Aziz Nesin’in kaleme aldığı ve Nesin Vakfı’nın tanıtım kitapçığında yazılı ilkelerle ve bir albümle yapılıyor.
Ali Nesin; soruları cevaplandırdığı bölümlerde annesi ve babasının ilişkilerinden tutun da kardeşleriyle yaşadıklarına kadar, Nesin ailesinin yaşamındaki en önemli kırılma noktalarını, eğitim hayatını, Avrupa’da geçirdiği yılları, hayatına giren kadınları, evliliklerini, çocuklarını, akademik kariyerini, Nesin Vakfı’yla ilgili çalışmalarını, Matematik Köyü’nün dününü ve bugününü, sigara bağımlılığını, Sevan Nişanyan’la dostluklarını fazla detay vermeden, dedikoduya kaçmadan içten bir şekilde anlatıyor.
Ali Nesin’in cevapları, Aslıhan Lodi’nin gözlemlerini aktardığı paragraflar ile Aziz-Ali Nesin arasındaki mektuplardan yapılan kimi alıntılarla tamamlanıyor.
III
Matematik Köyü’nün Delisi, beklenmedik bir gelişme olmazsa, önünde yaşanacak uzun yıllar olan ve yaşamını yalnızca üniversite ile sınırlamayan bir akademisyenin hayatının 2015’e kadar olan kısmını anlatıyor. Bu özelliğiyle ileride yazılabilecek bir Ali Nesin biyografisinin de en önemli kaynaklarından birisi haline geliyor.
Kitabı bu yönüyle ele alıp Sevan Nişanyan’ın yazdığı “Aslanlı Yol” ve “Şirince Meydan Muharebelerinin Mufassal Tarihçesi” isimli kitaplarla beraber okumak, Ali Nesin’i daha yakından tanımamız için tutulacak yollardan birisi olabilir.
Onur Uludoğan – edebiyathaber.net (13 Eylül 2017)