İmzaladığım anlaşmalar gereği söylememem gereken şeyleri söylememeye özen göstererek, bizleri (Türkiye’nin önünde daha uzun bir yol var, burada biz’den kasıt batı) ne gibi gelişmelerin beklediğini anlatmaya çalışacağım. Alt metinlere üst metinlere bakarak devam etmenizi önermekten fazlası gelmiyor elimden. Uzun bir giriş olacak ama kimlerin nelere yatırım yaptığını bilmek istiyorsanız yanıtların bir kısmı o satırlarda.
Önce söyleyebileceğim kadarı: Bir süredir yazılım işindeki bir şirkete çalışıyorum. Şirket bilenin bildiği bir şirket. Yayıncılık, program ürettiğimiz ve teklif götürdüğümüz veya iş aldığımız onlarca alandan biri. Yani yayın gruplarına ve satış platformlarına yazılım ürettiğimiz oluyor. (Türkiye ile iş yapmıyoruz.) Kütüphaneleri dijitalleştirmek (kitapları al e-kitaba çevir’den çok daha başka bir şeydir bu), e-kitap yazılımlarını geliştirmek, senaryo yazma programları, küresel entegrasyon ve uluslararası ticarette döviz kuru sorunsalını çözmeye yönelik yazılımlar ilk akla gelenler.
Döviz kuru sorunsalı nedir?
2 ile 2’yi toplamanız gerekecek demiştim. Yine yazabildiğim kadarını yazıyorum. Amazon, Kickstarter gibi şirketler “önsatış” sistemiyle de çalışır. Amazon, kitabı daha basılmadan satar, bazen RR Martin örneğinde olduğu gibi o kitap her yıl satışa çıkarılır ve her yıl satış iptal edilir çünkü kitap yayınlanamamıştır. Sistem nasıl işliyor: Alımı yaptığınız anda kartınızdan o tutar, günün döviz kuru üzerinden çevrilerek bloke ediliyor. Örneğin geçtiğimiz Şubat ayında yeni Stephen King, Amazon’da önsatışa sunulmuş olabilir, Kasım’da çıkacaktır ama ucuza almak için şubattan sipariş verirsiniz. 20 dolar 22 tl etmektedir; kartınızdan 22 tl bloke edilir.
Derken kur değişir, kitap basıldığında belirlenen önsatış bedelinin karşılığı olur 40 tl. Bloke edilen paranın bir ehemmiyeti kalmaz çünkü o paraya malı satarsa şirket zarar eder. 40 tl çekerse siz küplere binersiniz. Parayı ilk etapta çekip dolara çevirip şirket hesabında tutarsanız, bu sefer de iade zamanı geldiğinde karşı tarafın parası değer kazanmışsa aldığınızdan fazlasını ödemek zorundasınız. (Sterlinle çok sık yaşanan bir sorun. Burada 1 milyon sterlin’deki oynamanın şirkete külfetini düşünün lütfen.) Kur değişimlerinden şirketimiz sorumlu değildir yazar ve uzun vadede müşteri kaybedebilirsiniz. Çözüm üretmeye çalışan yüzlerce yazılımcı var, daha herkesi tatmin eden bir yanıt bulunamadı.
Amazon.com; amazon.de ve amazon.fr gibi sitelerin küresel entegrasyonundaki engellerden biri bu. Bunun için iyi bir yazılım üretilmesi, gerekli yasal kontratların hazırlanması gerekiyor. Gerçek bir küreselleşme farklı para birimleriyle çok zor, belli bir para birimine dayandırdığınızda da oynamalar ciddi bir sorun. Özellikle de günde 15 000+ kontratı işleme alıyor, 1.000.000 avro üstü paraları her gün bir döviz kurundan diğerine çeviriyorsanız. (Amazon.de ‘de kindle’dan kitap almak isteyen o günün kuru üstünden ödeme yapıyor. Ama kitabın ödemesi ABD’deki bir yayınevine gidecekse o paranın ne kadar amazon’da kalacağı, kur değişimi vb gibi meseleler büyük sorunlara dönüşebiliyor. Bankalar ve Visa gibi şirketler de bunun için özel yazılımlar tasarlattırıyorlar. Ama bu, giremeyeceğim konulardan.)
Hepsi aklınızın bir köşesinde bulunsun.
AMAZON YAYINLARI veya www.apub.com
Hedef küreselleşme ve her şeyin otomatiğe bağlanması. Aracıların olabildiğince ortadan kaldırılması. Hız.
Amazon’un dağıtımdan yayıncılığa da geçeceği haberi 3-4 yıl önce duyulmuş, Amazon zamanla sektörden önemli editörleri ve yayın yönetmenlerini toplamış ama onca gürültüye rağmen gözle görülür bir giriş yapmamıştı.
Meğer yapmış ama haberimiz yokmuş –en azından benim yoktu. Fuarlarda Amazon Çocuk Kitapları stantlarını gördüğümde niye yetişkin kitapları yok ki diye düşünürdüm.
Derken Actua Litte’den bir gazeteci bana Fransa’daki Amazon krizini ve Amazon yayınlarını anlattı.
Meğer satış devi, yayıncıları korkutmamak için (veya göstermeden vurmak için, hangi teoriyi beğenirseniz) adını taşıyan Amiral gemisi dışında, bir sürü orta ve küçük ölçekli yayınevi kurarak veya bu tur yayınevlerini satın alarak sektöre girmiş. www.apub.com adresinde bu alt yayınevlerinden bir kısmını görebiliyorsunuz.
Kendi kitabını kendi yayınlamak isteyenler için “kindle direct publishing” var. Fransa’da dâhil Amazon’un var olduğu bütün ülkelerde bu sistemleri yavaş yavaş oturtuyorlar. Yazılımcılar ve çevirmenler dışardan tutulabiliyor. Özellikle in house veya exclusivity diye bir şey yok. Hepsi için şirket kendi eleman havuzunu (referansla ve küresel boyutta) kuruyor.
Küresel yayıncılık derken çeviri sorunsalını atlamak imkânsız tabii. Amazon Crossings belki de en ilginç projelerden biri. Uluslararası yayıncılıkta böylece aracılar –kısmen- devreden çıkarılıyor. Saygın çeviri sendikalarına/kuruluşlarına üye olan veya editörler aracılığıyla davet edilen çevirmenler cv’lerini translators.amazon.com ‘a bırakabiliyor. Böylece Amazon doğrudan size ulaşabiliyor, biri değil, “sistem” iş paslıyor. Böylece amazon.com ‘un kendi kitabını kendin yayınla bölümünde sistemin okunma oranına ve puanlarına bakıp işaretlediği bir kitabın hakları yine sistem tarafından yazara götürülen teklifle alınabiliyor, sistem tarafından otomatik olarak bir çevirmene paslanıyor, Fransızcaya çevrilip amazon.fr ‘de piyasaya sürülüyor. (Hedef bu, henüz bu aşamada değiliz.) Yeni yazar da çevirmen de puan sistemiyle değerlendiriliyor, üretkenliğine, okuyucuların beğenisine göre listede alçalabiliyor, yükselebiliyor, ona paslanacak kitaplar da otomatik olarak buna göre belirleniyor. Örneğin okuyucular “hatalı çeviri” olarak işaretlerse ve bu oranlar yükselirse yetkili her kimse çevirinizi inceleyip sizi havuzdan çıkarabiliyor. (‘Hedef, yukarıda yazdıklarımı en doğru şekilde yapacak yazılımı üretmek olabilir’ dediğimi varsayın. Daha insan kontrolüne yer bırakmadan bu kadar başarılı değerlendirme yapan bir yazılım yok. Uğraşanlar var.)
Yön bu. Elbette yazılımlar şimdilik kusurlu, bir sürü eksik ve açık bulunabilir, ama işletme biçimi hıza yönelik. En tepedekiler, yaratıcılık gerektiren kararlar verecek olanlar işin en iyileri. Geri kalanı zaten yazılımların çözecek. (Dohle’nin ‘hız değil kalite’ deme ihtiyacı duymasını, bu yazdıklarımın ispatı olarak görebilirsiniz.)
Kitabın redaksiyonu, editörlüğü ne olacak diyeceksiniz. Sanırım Penguin Random House’un başına getirilen Markus Dohle’nin “biz edebiyatla, kaliteli içerikle ilgileniyoruz” demesinin altında yatan neden bu. Amazon’un odağı satış. Elbette bünyesinde butik yayınevleri de var, ve muhtemelen onlar da belli başlı yazarlara çok detaylı hizmetler sunacaktır, ama içeriğin kalitesi şirketin önceliği değil. Kitap çok kötüyse ne olur? Kimse okumaz. Amazon’a bir zararı yok. Yapıt zaten “kendi kitabını kendin yayınla” başlığında, kindle’da çıkmış. Yazarın eşi dostu alsa Amazon hiç iş yapmadan yine kârda. Ama kitap ilgi çeker ve belli bir satış oranını geçerse –bunun tespit edilmesini sağlayan yazılımlar software pazarının gözde ürünlerinden- bunu ilk tespit edecek olan yine sistem. Teklif götürülebiliyor, elden geçirilip yayınevi etiketiyle kâğıt baskıya dönüştürülebiliyor.
Bir de telif ajanslarını devreden çıkaran telif tekliflerinin dijitalleşmesi mevhumu var. (apub.com ‘da rights bölümüne bakabilirsiniz.) Adam diyor ki, kitabıma teklif vereceksen formu doldur. Şu andaki işleyiş nasıl bilmiyorum, telif hakkı alım satımı bizim işimiz değil, ama program optimizasyonu benim çalıştığım insanların da ilgilendiği bir alan. (Dikkat edin Amazon’a benim çalıştığım yazılımcılar da teklif götürüyor demiyorum). Hedef, 72 ülkeden yüzlerce yayıncıyla tek tek uğraşmaktansa sistemin en yüksek 5 teklifi (sayıları atıyorum) bulup konunun uzmanı olan kişiye iletmesi. Kayırmaca yok. Şirketler de güvenilirliklerine göre puanlanacak. İlginç bir detay, (yorumu size kalmış), Frankfurt Kitap Fuarı öncesi, birkaç yayıncıya James Franco’nun Adsız Aktörler kitabını önermiştim. Yayınevi ismen Amazon değil, ama o da hakları www.apub.com/contact/foreign-rights üzerinden satışa sunulan kitaplar arasında.
Amazon’un “kendi kitabını kendin yayınla” bölümüne günde 7000 kitap girişi yapıldığı söyleniyor. (Yayınevlerinin amazon’a her ay girdiği on binlerce kitabı saymıyorum.) Zaten o kadar editörü, redaktörü tutmaya kalksanız şirket batar. O boyutta bir kadro sağlıklı da olamaz. Düzgün yazayım şansım artsın diyenler eskiden bu hizmetleri satın alabiliyordu, artık İngilizcede o hizmetler de yazılımlarla. Ticari kitaplarda yayıncılar elinize kılavuz tutuştururdu, şurada kahramanla obje arasında bir bağ oluşsun, şu sayfada o objeyi kaybetsin, obje sevdiği kadınla yaşadığı bir anıyla özdeşleşsin vb. Artık Dream Writer’ı takıyorsunuz, o size hangi sayfada ne yazacağınızı söylüyor, dilbilginizi düzeltiyor, öneri bile getiriyor.
Yukarıda okuduklarınızın bir bölümü şimdilik demo projeler. Yorumlaması, incelemesi size kalmış. İnsansızlaşma bugün gelir demiyorum ama personellerinin yetkinliği ve marka değerleriyle öne çıkamayan yayınevlerini zor günler bekliyor batıda. (Türkiye’ye yasalar böyle oldukça bu sistemler giremez. Öncelikle sansür, vergi, döviz kuru meseleleri var. Ama o çizgi geçildi mi bu sistemin Türkçeye entegre edilmesi ve içinin doldurulması 1 yıllık iş. Kârı böylesine yüksek bir oluşumdan ne kadar zaman uzak kalınabilir?)
Amazon’un ABD’den Almanya’ya, Fransa’ya bütün Amazonları birbirine bağladığını görüyoruz. Filmden kâğıt baskıya her hizmet var. Penguin Random House bile uzun vadede bununla nasıl baş edecek? (Sürekli iyi kitap yakalamak, belli başlı yazarları yüksek teliflerle elinde tutmak zorunda. CEO Markus Dohle de bizzat bunu söyledi zaten.) Neler olacağını hep birlikte göreceğiz.
Zeynep Heyzen Ateş – edebiyathaber.net (10 Ekim 2013, Washington)