Donald Ray Pollock’ın Knockemstiff adlı öykü kitabı İthaki Yayınları tarafından Avi Pardo çevirisiyle yayımlandı.
Tanıtım bülteninden:
“İlk olarak, her ne kadar bu kitaptaki öyküler gerçek bir yerden, Ohio’daki Knockemstiff ’ten esinlense de söylemeliyim ki tüm karakterler kurgudur. Ben o çukurda büyüdüm ve ailemle komşularımız ihtiyaç duyanlara yardım etmekten asla çekinmeyen iyi insanlardı. Benim ilk kitabım olduğundan dolayı teşekkür etmem gereken çok insan var…” diyor ABD’li yazar Donald Ray Pollock, Ohio, Knockemstiff’te büyüme deneyimlerine dayanan kısa öykü koleksiyonu “Knockemstiff” adlı kitabında…
Geç başlamış yazmaya Pollock, Ohio’daki Knockemstiff kasabasında doğup büyüdükten ve yıllarca kâğıt fabrikasında işçilikten kamyon şoförlüğüne pek çok iş yaptıktan sonra, emekliliğine yakın Ohio Üniversitesi’nde edebiyat eğitimi alıp övgülere ve ödüllere mazhar olan Knockemstiff öykü kitabını 2008’de yayımladığında 54 yaşındaymış. Pen America’nın ilk yapıtıyla sıradışı yetenekli kurgu yazarlarına verdiği Robert W. Bingham Ödülü’yle karşılanmış Pollock; bu ödülü alanlar arasında Jonathan Safran Foer, Paul Harding, Monique Truong, Birt Bennett gibi isimler olduğunu görünce, dikkat kesilmek gerektiği anlaşılıyor. Daha sonra bir de bir üniversite tarafından matrak isimli Şeytan’ın Mutfağı Ödülü veriliyor. Şeytan, Pollock’un aslında yakasından düşürmediği dostu: 2011’deki ilk romanı Düş Yakamdan Şeytan (İthaki Modern’den daha önceden Emirhan Burak Aydın çevirisiyle yayımlanmıştı) Guggenheim Bursu’ndan Fransa’da en iyi polisiye roman ödülüne kadar pek çok başarı getiriyor. Son romanı şimdilik The Heavenly Table 2016’da yayımlandı ve yine İthaki Modern programında.
Kendi kasabası Knockemstiff, Amerikan taşrasının, hillbilly olarak bilinen, genelde Apalaşlar’ın çevresinde yaşayan eğitimsiz, “hödük” diye karşılanagelen köylülerinin yaşadığı sert bir endüstri diyarı. Ohio’nun petrol yatakları, maden işletmeleri toprakla geçinen köylüleri birer işçiye dönüştürürken içlerindeki her türlü habis ruhu açığa çıkarmış. Pollock, kasabasının insanlarının şiddet dolu, küfürbaz ama matrak öykülerini anlatırken, çok değişik bir taşra sıkıntısının insanları neye dönüştürdüğünü gösteriyor. Güney Gotiği diye bilinen bir türün ustaları Cormac McCarthy’nin ya da Flannery O’Connor’ın yapıtlarındaki yoğun şiddetli ve sapkın detayları, öykülerine bol bol yedirmiş ama garip bir ince mizah duygusu ve şefkat, okuru acımasız yargılar vermekten uzak tutuyor. Hıristiyan inancının yoğun nüfuzuna rağmen sıradan insanların arzularının peşinden gitmekten çekinmediği, her türlü narkotikle cinsel arayışın baskın çıktığı, insanların önlerine geleni küçük görmekten, istismar etmekten, hırpalamaktan kendilerini alıkoyamadığı ama bu yaşamdan kaçınmak için her şeyi yapmaya niyetlenip bir türlü beceremedikleri bir bunaltı diyarı ortaya çıkıyor. Pollock buradan çıkabilirken kalemine doladıkları, yeraltı edebiyatının büyük ustası Chuck Palahniuk’un bile şapka çıkarmasına ve “yeni edebiyattaki herhangi bir yazardan kat be kat daha ilgi çekici” bulup “Önümüzdeki on yılda, herhangi bir yazar için, Pollock’un eserlerini geçmek kolay olmayacak” övgüsüyle yolunu açmasına sebep olur.
Altmışlı yıllardaki çocukluğundan doksanlı yıllardaki hâline kadar kasabasının küçük insan öykülerine serpiştirdikleri arasında babaları tarafından kavga dövüşe, anneleri tarafından seri katil taklitleri yapmaya teşvik edilen çocuklar, yıllar boyunca savaşa gitmemek için dağlarda saklandığından sapıtmış asker kaçakları, evden kaçanlar, kasabadan kaçamayanlar, hayatlarını birbirlerine zehir etmeye çalışanlar Knockemstiff’i görülebilecek en psikopat taşra diyarı hâline getiriyor.
“Belki umutlu ve yaşam enerjisi yüksek bir Raymond Carver ya da tanrısız bir Flannery O’Connor – ama Pollock hiç kimsenin gölgesi değil. Güçlü bir yetenek iş üstünde.” — KATHERINE DUNN
“Ürkütücü, kasvetli, tavizsiz ve matrak… Amerikan kurgusu ne kadar çiğ olabilirse. Unutulmaz bir deneyim.” — SAN FRANCISCO CHRONICLE
edebiyathaber.net (5 Temmuz 2024)