Amin Maalouf’un “labirent”ten çıkış pusulası | Burak Soyer

Temmuz 23, 2024

Amin Maalouf’un “labirent”ten çıkış pusulası | Burak Soyer

Amin Maalouf, son kitabı “Labirent”te, “kadim” süper güç Batı’yla, oyuna ortak olmakta kararlı olan hasımları Japonya, Rusya ve Çin’in çatışmaları arasında yolunu bulmaya çalışan insanlık için hem yol gösteriyor hem de harekete geçme çağrısında bulunuyor.

Malumu ilan etmeye gerek yok. Hepimiz dünya denilen çimenliğin kısalı uzunlu parçalarından biriyiz. Üzerimizdeki “filler”, mızmız çocukların mahalle maçına takım kurup maçın oynanacağı topun sahibi olduğu için sözü geçen o uyuz “çocuk” gibi insanların “tek tıkla” yönettiği bir dünyada yaşıyoruz. “Tek tık”ı bilerek kullandım zira geçen hafta tüm dünyada uçak seferlerinden bankacılık işlemlerine kadar tüm “sistem”i alt üst eden vaka bunun ispatı.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra iki kutba ayrılan dünya düzeni, yirmi birinci yüzyılın başlarında araya giren iki yeni aktörle artık dörde bölünmüş durumda. Ayağımızı attığımız her adım, aldığımız her nefes “poker masasının” bu dört “kare ası”nın iki dudağının arasına bakıyor. Onlar eli artırıp restleşerek “tepinirken” olan biz, çimen tanelerine oluyor. Peki bunun bir çıkış yolu yok mu? Dünya denilen ormanın “labirent”inde tepinen “filler”e nasıl engel olabiliriz? Adı herhangi bir sıfata sığmayacak olan Amin Maalouf, Yapı Kredi Yayınları’ndan Ali Berktay çevirisiyle yayımlanan “Labirent” adlı deneme kitabında bu konuya el atıyor ve ormanın derinliklerindeki labirentte dönüp durmaktan aklı uçmuş insanlık için çıkış yollarının yönünü gösteriyor.

Dünyanın mevcut haleti ruhiyesini Batı’nın -ABD diyeyim siz anlayın- yüz yıllık hegemonik politikasının karşısına İmparatorluk Japonya’sı, Sovyet Rusya ve Çin’i koyarak durumu değerlendirmeye tabi tutan Maalouf, bu üç devletin Batı karşısındaki tutumunu, yaklaşan ve giderek yükselen “ayak sesleri”nin nasıl kulaklarımızda çınladığını tarih ve günümüz arasında bir köprü kurarak masaya yatırıyor. Üç devletin izlediği politikalar, dünya sahnesindeki rollerin yeniden dağıtımında üç “yeni” süper gücün izlediği yol haritaları ve tüm bunların karşısında -Maalouf’un deyimiyle- “küme düşmüş Batı’nın pozisyonunu karşılaştırıyor.

Amin Maalouf, “Labirent”te, çıkmazın girdabında debelenen insanlık için harekete geçme çağrısında bulunuyor esasında. Tarihin kılavuzluğundan yola çıkarak çözüm için bir an önce yola koyulmayı salık veren Maalouf, son söz niyetine şöyle sesleniyor okura: “Zira insanlığın başında mutlaka hegemonik bir gücün bulunması gerektiğini sanmak ve bu gücün kötünün iyisi olmasını, bizi en az küçük düşürüp boyunduruğu en hafif gelecek güç olmasını ummakla yetinmek doğru bir yol değildir. Hiçbiri -ne Çin, ne Amerika, ne Rusya, ne Hindistan, ne İngiltere, ne Almanya, ne Fransa, hatta ne de birleşmiş Avrupa – bu kadar ezici bir konumda bulunmayı hak etmiyor. İstisnasız hepsi, ne kadar soylu ilkelere sahip olurlarsa olsunlar, kendilerini kadir-i mutlak bir konumda bulurlarsa, kibirli, yırtıcı, zorba, nefretlik bir çehre takınacaklardır. Tarihin bize verdiği büyük ders budur ve belki de, dünün ve bugünün trajedilerinin ötesinde, bir çözümün ilk adımları bu noktadan başlayacaktır.”

edebiyathaber.net (23 Temmuz 2024)

Yorum yapın