Amin Maalouf’un yeni romanı “Empedokles’in Dostları”, Ali Berktay çevirisiyle Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlandı.
Tanıtım bülteninden
Türkiye’de geniş bir okur kitlesine sahip Amin Maalouf yeni romanı “Empedokles’in Dostları”yla okurlarını selamlıyor.
Romanlarıyla olduğu kadar deneme kitaplarıyla da ilgi çeken Maalouf, “Empedokles’in Dostları”nda bu kez geleceğe yönelik bir kurguyla dönüş yapıyor. “Ölümcül Kimlikler” ve “Uygarlıkların Batışı” kitaplarında yer verdiği eleştirel gözlemlerin izinde yarı distopik bir dünya çiziyor. Platon’un mağarasından çıkıp “Empedokles’in Dostları”yla tanışmaya davet ediyor bizi.
Atlas Okyanusu kıyısındaki küçük Antioche adasının yalnızca iki sakini vardır: Orta yaşın verdiği olgunlukla sessiz bir hayat sürmek isteyen Alec ile yazdığı ilk romanının yakaladığı başarı sonrası her şeyi ardında bırakan esrarengiz Ève. Birbirlerinden uzakta, kırılgan yalnızlıklarının tadını çıkaran bu iki insanın yolu bir gün elektriğin, telefonların, televizyon yayınlarının, internetin, kısacası her türlü iletişim aracının etkisiz hale gelmesiyle kesişir.
Gerçeğe ulaşma imkânı kalmayınca fısıltı gazetesi işlemeye başlar: Gezegen bir nükleer felaketin eşiğindedir, Amerika küresel ölçekte bir terör saldırısına maruz kalmıştır, insanlığın hayatını kolaylaştıran teknolojik gelişmeler artık insanlığın sonunu getirmiştir…
Tüm dünya bu söylentilerle çalkalanırken, kendilerine “Empedokles’in Dostları” diyen, son derece gelişmiş bir teknolojiye ve tıp bilgisine sahip bir grup gizemli insan bu karmaşaya son vermek üzere çıkagelir. Alec bu insanların kim olduğunu öğrenmeye çalışırken, içinde yaşadığımız dünyanın çelişkileriyle de yüzleşmek zorunda kalır. Hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacaktır.
“Hayal kırıklığı içeren bu satırları yazarken hikâyenin sonuna geldiğim izlenimindeyim. Geldiler, üstünlük kurdular, dünyada hem kaygı hem de umut rüzgârları estirdiler, sonra da gittiler.”
Yazar hakkında
1949’da Lübnan’da doğdu. Ekonomi ve toplumbilim okuduktan sonra gazeteciliğe başladı; 1976’dan beri Paris’te yaşıyor. Çeşitli yayın organlarında yöneticilik ve köşe yazarlığı yapmış olan Maalouf, bugün vaktinin çoğunu kitap yazmaya ayırmaktadır.
Çok iyi bildiği Asya ve Akdeniz çevresi kültürlerinin söylencelerini yapıtlarında başarıyla işleyen Maalouf, ilk kitabı “Les Croisades vues par les Arabes” (1983, “Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri”, YKY) ile tanındı ve bu kitabın çevrildiği dillerde de büyük bir başarı kazandı. 1986’da yayımlanan ve aynı yıl Fransız- Arap Dostluk Ödülü’nü kazanan ikinci kitabı (ilk romanı) “Léon l’Africain” (Afrikalı Leo, YKY) ise bugün bir “klasik” kabul edilmektedir.
Maalouf’un 1988’de yayımlanan ikinci romanı “Samarcande” da (Semerkant, YKY) coşkuyla karşılandı ve pek çok dile çevrildi. “Les Jardins de Lumière” (1991, Işık Bahçeleri, YKY) ve “Le Ier Siècle après Béatrice” (1992, Beatrice’ten Sonra Birinci Yüzyıl, YKY) adlı romanlarının ardından, 1993’te yayımlanan romanı “Le Rocher de Tanios” (Tanios Kayası, YKY) ile Goncourt Ödülü’nü kazanan yazarın, “Les Echelles du Levant” (Doğu’ nun Limanları, YKY) adlı romanı 1996’da, “Les Identités Meurtrières” (Ölümcül Kimlikler, YKY) adlı deneme kitabı 1998’de çıktı. Maalouf 2000’de “Le Périple de Baldassare”ı yayımladı (Yüzüncü Ad – “Baldassare’nin Yolculuğu”, YKY). Finlandiyalı müzisyen Kaija Saariaho’nun bestelediği opera için yazdığı “Uzaktan Aşk” (2002, YKY) Maalouf’un ilk librettosudur. 2004’te “Origines” (Yolların Başlangıcı, YKY) adlı romanı, 2006’da ikinci librettosu “Adriana Mater” (YKY) 2009’da ise ikinci deneme kitabı “Le dérèglement du monde” (Çivisi Çıkmış Dünya, YKY) yayımlanmıştır. Amin Maalouf 2011 yılında Académie Française’e seçilmiştir.
edebiyathaber.net (9 Şubat 2021)