Cehennemin hükümdarı kim?/En güçlü kim/Sizce kim görmüş tanrıyı/Sadece? /Ama herkes görmüştür /Şeytanı (*)
9/11’den sonra Somebody Blew Up America (Birileri Amerikayı Havaya Uçurdu) şiiri ile dikkatleri üzerine çektikten sonra 2014 yılında vefat eden Amiri Baraka, Everett Le Roi Jones adıyla doğmuş ve oldukça tanınmış bir sanatçı. Türkiye’de eserlerine bu kadar az rastlanması şaşırtıcı olmakla birlikte bu durum daha çok şair olarak anılmasından kaynaklanıyor olabilir. Oysa Baraka tek yönlü bir sanatçı değil: Şair olmanın yanı sıra çok önemli bir oyun yazarı, eleştirmen ve aktivist. 1960’lardaki The Black Arts Hareketinin en önemli temsilcisi.
Baraka’nın en önemli özelliği, belki de, sanatı ve politikayı birbirinden ayırmaması ve eserlerinin gerçekten bir değişim aracı olmayı başarmasıdır. Sanat onun için toplum içindir, özelde Afrikalı Amerikalıları uyandırmak, gerçeklerle yüzleşmelerini sağlamak ve harekete geçirmek için. Bu gayeyi sadece sanatıyla değil tüm varlığıyla benimsemiş ve hayatı boyunca birincil önceliği haline getirmiştir.
Baraka 1964 yılında The Revolutionary Theatre (Devrimci Tiyatro) adlı bir makale yazar. (**) Makalede, Devrimci Tiyatronun ne yapması gerektiğini gerekçeleriyle dile getirir. Bu esnada hem aktivizmi hem de eserleriyle tanınmış bir kişiliktir. Sıradan bir tanınmışlık değildir bu; kendisine yeterince düşman yaratabilecek kadar tanınmıştır. Makalesini 1964 yılının Aralık ayında The New York Times’a gönderir. Ancak The New York Times editörlerin makaleyi anlamadıkları gerekçesiyle metni reddeder. Aynı makale The Village Voice tarafından da reddedildikten sonra Black Dialogue adlı yayında okurla buluşabilecektir. Amiri Baraka, Devrimci Tiyatro’da ne söylemiştir de onu anlamayacak(!) ya da reddedeceklerdir?
Baraka keskin dilli bir yazardı. Hem şiirlerinde, hem oyunlarında hem de halk karşısında olduğu her anda sözünü bir silah olarak kullandı. Yüzyıllardır Beyaz Amerikalıların baskısı altında yaşamış, Beyaz yöneticiler tarafından yönetilmiş, Beyaz olmaya zorlanmış, Beyaz olmadığı için dışlanmış bir halkın kalemi kılıçtan keskin bir temsilcisiydi. Elbette adı bile sıkıntılı olan bu makaleyi The New York Times gibi, özellikle o yıllarda, beyaz aklın temsilcisi ve destekçisi bir kurum yayımlamak istemeyecekti.
Baraka, Devrimci Tiyatro’nun temel amacının değişim olduğunu söylüyordu ve hatta değişimin kendisi olmalıydı tiyatro. Afrikalı Amerikalıların yüzyıllardır katlanmak zorunda olduklarını göz önüne sermeli, açığa çıkarmalıydı. Beyazları suçlayarak ilerliyordu makale. Beyazlar nefret edeceklerdi bu tiyatrodan “Çünkü onlara nefret etmek öğretildi.” Amiri Baraka, beyazların yaşanan her şeyi görmezden gelmesine karşılık tüm bunları açığa çıkarmalı, gözlerine /neredeyse/ sokmalı diyordu.
Makalesinde “Devrimci Tiyatro suçlanıp saldırılabilecek ne varsa Suçlamalı ve Saldırmalıdır.” diyordu çünkü bu tiyatroyu Kurbanların Tiyatrosu olarak adlandırıyordu. Bu nedenle kendi eserlerinde de kurban olarak gördüklerini karakterleştirip halkına eğer özlerini unutup asimile olurlarsa, sisteme karşı çıkmaz kendilerini savunmazlarsa kurban olarak kalmaya devam edeceklerini gösteriyordu. Dutchman adlı oyundaki Clay karakteri bu duruma net bir örnekti. Siyahi bir genç olan Clay, bir metroda kendisine elma uzatan ve flört eden Lula adındaki beyaz bir kadın tarafından bıçaklanarak öldürülür. Oyunun adından, Lula karakterinin kendisine elma uzatmasına, tüm oyunun bir metroda kurgulanmasına kadar her ögesine önem verilmiş, karakterlerin davranış biçimleri, diyalog esnasında birbirlerini etkilemek ve kışkırtmak için kullandıkları tüm kelimeler özenle örülmüş bir metindir Dutchman. Clay, beyaz aklın bir kurbanıdır çünkü siyah kalmak yerine asimile olmayı seçmiş, onlara benzemeye çalışmıştır. Bunun cezasını çeker. Beyaz kadın tarafından bıçaklanır, beyaz yolcular tarafından dışarı atılır. Posası çıkarılmıştır. Oyunun sonunda metroya başka bir siyahî genç biner. Lula yeni kurbanını bulmuştur.
Baraka, Devrimci Tiyatro adlı makalesinde bu kurbanları dile getirir bir bakıma. İzleyicinin empati kurmasını ve aslında her birinin kurban olduklarını anlamasını ister. İnsanları etkilemek ve harekete geçirmek için ne gerekirse yapılacaktır : “Çığlık atacağız, ağlayacağız, öldüreceğiz, acı içinde sokaklarda koşacağız.”
Bu sırada popüler edebiyat ürünlerine de saldırır ve onları suçlar. Çünkü onlar beyaz tarihini dile getirir, beyaz adamın acısını anlatır, beyaz akıldır.
Elbette yayımlamayacaktır New York Times, elbette eleştirmenler Amiri Barakayı “agresif” ve “beyaz-karşıtı” (***) ilan edecek oyunlarını “nefret dolu” ve “hiddetli” (****) olarak tanımlayacaklardır.
Biz yine de ona kulak verelim. Hatta eşlik edelim;
Maden kimin/Kim burktu zihnini/Ekmek kimde/Barışa kimin ihtiyacı var/ Sence savaşa ihtiyacı olanlar kim
KİM?
* Çevirmen: Mustafa Burak Sezer. Tamamı için https://karayaziedebiyat.wordpress.com/2012/04/22/birileri-amerikayi-havaya-ucurdu-amiri-baraka-cev-mustafa-burak-sezer/
** The Revolutionary Theatre metnine ulaşmak için http://nationalhumanitiescenter.org/pds/maai3/protest/text12/barakatheatre.pdf
*** Kumar, Nita N. “The Logic of Retribution: Amiri Baraka’s ‘Dutchman.’” African American Review
**** Baraka, Amiri. The Autobiography of LeRoi Jones. 1984
Sultan Komut – edebiyathaber.net (19 Aralık 2018)