“Gerçekleri söyle, böylece insanlar seni dinlerler.”
Clara Shavelson
Sarah Knott’un Mundi’den yayımlanan kitabı Anneliğin Sıra Dışı Tarihi, yazarın kendi annelik deneyimlerini, anneliğe dair duygu ve düşüncelerini, başka anneler ve bakım hizmeti verenlere dair yaptığı kazı çalışmalarıyla birlikte anlatıyor. Eser, kimi zaman erken modern döneme dek uzanabilen tarihsel-mekânsal bağlamdaki anekdotların yanında değişen dönüşen annelik ve bebek bakım süreçlerine dikkat çekiyor.
Tarihçi-akademisyen Knott ihtiyaç duyduğu malzemeleri nerelerde bulacağını biliyor. Mektuplar, seyahat anlatıları, antropolojik saha çalışmaları sonucu yazılmış raporlar, sözlü tarih ya da sosyolojik anket tanıklıkları. Bunların hepsi anekdotlara dayanak teşkil ediyor. Metnin içerik sunumu, tanıklıklar üzerine kurgulanan belgesellerin diline yakın duruyor; kaldı ki bu dile lezzet de katıyor. Elindekilerle oluşturduğu önemli düşüncelerini öylece ortaya bırakıveriyor yazar. Sözünün buharı tütüyor, sonrasında şu ya da bu masaya yavaşça konuveriyor.
Ne, nerede, ne zaman
Kayıtlar elvermediğinden çok eskilere gidemiyor Knott. Yine de eserine kaynaklık eden belgeler, kitaplar, raporlar vs. 17. Yüzyılın ortalarına değin uzanıyor. Yazarın bize taşıdığı kadınlar daha çok Kuzey Amerika ve Britanya’dan. Bunların arasında köle kadınlar, Amerikan yerlisi kadınlar, Batı Avrupalı ve Amerikalı işçi kadınlar, ev hizmetçileri, orta sınıftan ticaret erbabı eşleri var. Üstelik kitap sayesinde Clara Shavelson*, Maidi Nickele** gibi kadın aktivistler de belleğimize yerleşiveriyorlar. Şöyle diyor Knott alt sınıflardan gelen bu kadınları anlatmayı niçin gerekli gördüğünden bahsederken: “…köle kadınlar ya da yerli halklar veya kendi geçmişinin işçi sınıfı için anneliği canlandırmak çok daha zor. Köleler arasında okuryazarlık çok katı biçimde yasaklanmıştı, yani geriye, kendi el yazılarıyla kaleme aldıkları çok az belge kalmıştır. Her türden Kuzey Amerika yerli grubu kültürlerini ..sözlü olarak iletmişti. Her ırktan ve etnisiteden işçi sınıfı üyeleri uyanık oldukları saatlerin çoğunu zar zor idare ederek geçiriyordu. Ama ben sebat edebilirim. Onlar olmadan görüntü yanıltıcı, güdük ve yanlış olur.”
Anneliğin 21. Yüzyıldaki biçimleriyle genişlemeyi sürdürmesi, yazarın dikkatimizi çektiği noktalardan bir diğeri. Nitekim günümüzde lezbiyen, gay, trans bireyler bebek sahibi oluyorlar, bebek bakımıyla aktif olarak ilgileniyorlar. Burada ben de kendi kişisel tarihimden bir anekdota yer vereyim: Ergenliğe adım attığım sıralardaydı. Annemin Sema Abla’yla konuşmasını dinliyordum. Sema, eşinin ısrarla çocuk istediğini (üçüncü çocuk), kendisinin ise bu fikre sıcak bakmadığını söylüyordu. Sonunda karı-koca bir anlaşmaya varmıştı. Bebek memeden kesildiğinde bakımıyla kocası ilgilenecekti. Gerçekten de bu plana uydular. Okul çağına gelene kadar baba kızına bakmış, onu büyütmüştü.
Piyasa ekonomisi antropoloji, arkeoloji, sosyoloji gibi çalışma alanlarından; sınıf öğretmenliği, bahçe tarımı, öğrencilik, çöplerin toplanması gibi iş ve uğraşlardan; sokak performansları, politik aktivizm gibi temsil-ifade biçimlerinden pek hazzetmez. Hele hele annelik veya bakım işinin statüsü iyiden iyiye düşüktür. Halbuki annelik-bebek ilişkisi değiştirici, dönüştürücüdür. Kızımın bebeklik zamanlarına bakıyorum da hayatımın hiçbir döneminde hissetmediğim kadar çeşitli duygularla dolup taştığımı hatırlıyorum: Kaygı, mutluluk, heyecan, yorgunluk, biteviyelik, sebat. Günler hastane ziyaretleri, reçeteler, ilaçlar, bebek bakım malzemeleri, pusetler, araba koltukları arasında geçiyordu. Derin uykularım gitmiş, yerine hafifleri gelmişti. Gündelik zihinsel uğraşlarımdaki sürekliliği kaybetmiş, her ne yapıyorsam aceleye getirir olmuştum. Acele yiyor, acele giyiniyor, acele yemek hazırlıyordum. Tüm bu aceleler, bebeğinizle sürekli yalnız değilseniz bile geçerlidir. Sokak sizden uzaklaşır, dünyanın geri kalanıyla aranız açılır. Bunları kendi bakış açım üzerinden anlatmamın sebebi bana özgü düşünceler olması. Başka bir anne bebek bakımını çok farklı yanlarıyla ele alabilir. Ama yine de gece ve gündüz fark etmez bebeğinizle ilişkinizde mesai yoktur. Emzirme döngüsü, pışpışlama, bez değiştirme, cilt bakımı, banyo, uyutma. Büyüdükçe yemek yeme becerisi kazanmasını teşvik, tuvalet eğitimi, oyun, sokak gezileri, yaşıtlarıyla ilk karşılaşmalar… bunların hepsi bakımın katmanlı öğeleridir ve günümüzün mesai odaklı çalışma pratiğine uymaz.
Sınıf farkları, görmezden gelinenler
Knott çalışmasında “emzirme”, besleme ve sütten kesmenin bebek bakımının birincil alanlarını teşkil ettiğini belirtiyor. Seçtiği pek çok anekdotta, sınıfsal farkların yol açtığı acılara dikkat çekmekten geri durmuyor. Mary- Fanny Workman örneği bu bakışın en etkileyici yansımalarından biri. Bu iki kadının karşılaşmalarını ve akabinde olanları şöyle anlatıyor bize Knott: “İzm”lerin her eşitsiz toplumda yaptığı gibi duygusallık da adil değildir…
Artık ev içi emeğin tamamlayıcı bir biçimi olmayan sütannelik, sütanneleri kendi çocuklarından ayıran geçici bir ev hizmeti haline gelmişti. Tek yapabileceğimiz bu olduğu için, 1880’lerde Worcester Massachusetts’te yaşayan İrlanda doğumlu Mary’nin emek ve hissiyatını tahayyül edelim. Kayıt tutan işvereni Fanny Workman, dağlara -hem de buzullara- tırmanabilen ve dergilerdeki makalelere katkıda bulunabilen bir üst sınıf Victoria dönemi insanıydı. İyi eğitimliydi ve beyaz üst sınıf toplumunun Anglo-Amerikan medeniyetinin farklı renk ve kökenden gelenlerin dünyalarından daha üstün olduğuna dair “eğitilmiş” inançlarına gayet aşinaydı.
İrlandalı göçmen Mary’nin kendi bebeğinin olması, sütanneliğin onun için mümkün bir gelir kaynağı ve uğraş olabileceği anlamına geliyordu. Mary, Workman hanesinde çalışmaya gelmişti, yeni kıyafetler giymişti, aşçı tarafından el altından verilen çay, soğuk su ve turşulardan faydalanmıştı (Workman böyle şikâyet ediyordu). Kendi çocuğundan uzakta ev işlerinde çalışmak ise sürdürülebilir olmadığını kanıtlamıştı. Çocuğu, belki bir akrabanın ya da bakım zincirinde daha aşağı seviyede olan bir sütannenin elinde hastalandı ve Mary altı haftanın sonunda istifa etti. Kendi bebeğinin sağlığı hususunda telaşlı olan Workman, Mary’nin çocuğunun getirilmesini ayarladı ve daha sonra bebeğin bakımı için pek güvenilir bir ortam olmayacağı ortaya çıkacak bir yeri organize etti. Endişeler Mary’ye hem süt tedarikine hem de işine mal oldu: Sütü stres yüzünden kesildi ve hem işini terk etti hem de geriye dönük bakışımızdan kayboldu.
Emzirmek, kısmen parasal bir işlemdi. Mary ile bebeği arasındaki ve Mary ile Workman’in bebeği arasındaki duygu mübadelesi ya da Mary’nin işverenine karşı olan duygularını bilmiyoruz. Kesin olan şey ise, Fanny Workman’in, … Mary’nin duygularını görmezden geldiğidir. Rahatlıkla, duyguların yalnızca ayrıcalıklılar için olduğuna inanıyorlardı. İrlandalı kadınların ya da siyah kadınların yahut yabancıların duyguları daha azmış, hatta yokmuş gibi düşünülüyordu.”
Sorular, temalar
Kitabın içeriğini belirleyen sorulardan, temalardan bazılarına bakalım: Hamilelik ve bedendeki değişim. Farklı kültürlerde doğum süreci; bebeğin dünyaya gözlerini açtığı o ilk dakikalar. Kadın sütü bir nevi ilaç mıdır? Sütanneliğin yakın tarihteki seyri. Formel mamaların piyasaya çıkması. Annelik uykusunun tarihi. Meme mi, biberon mu? Kimin sütü? Anne sütünün çeşitli toplumlardaki alternatifleri. Halka açık alanda emzirmenin yaygın olduğu dönemler. Evdeki annelerle çalışan anneler arasındaki gerginlik. Anne işe dönerken kreş ve işlevleri.
Sarah Knott’un eseri Anneliğin Sıra Dışı Tarihi, anneliği duygusal boyutunun yanı sıra antropolojik, sınıfsal, geleneksel, politik, cinsiyet hatta aktivizm boyutlarıyla da düşünüp temellendirdiğinden özgün ve önemli bir çalışma.
***
Depremin anneleri, çocukları, 8 Mart
Ne kadar az yaşıyoruz. Hele de ağır ihmaller nedeniyle gelen ölümler yüzünden daha da az. Can kayıpları toplumsal travmalar yaratıyor. Ağıtla isyan birbirine karışıyor.
6 Şubat Depremleri’nden sonra bölgeye dördüncü gün ulaşan ve arama kurtarma faaliyetlerine katılan inşaat mühendisi ve KADAV gönüllüsü Özge Ozan kendi tanıklığını anlatırken şöyle diyordu: “Enkazlarda kadınların cansız bedenlerini çocuk odalarında bulduk, önce çocukları kurtarmaya yönelmişlerdi.”***
Dünya Kadınlar Günü’nde depremin annelerini ayrıca kucaklıyor, aramızdan ayrılanları ise sevgiyle, saygıyla anıyorum.
Notlar:
Alıntılar için bknz. Anneliğin Sıra Dışı Tarihi, Knott, Sarah, Çev: Merve Öztürk, Mundi, Şubat, 2023, 1.basım, sırasıyla syf.27, 179-180.
* Age. syf. 297: Clara Shavelson 1930’ların ABD’sinde hem bir anne ve hem de aktivisttir. O tarihlerde tüketim ve konut sorunlarıyla cebelleşen ev hanımlarının örgütlenmeleri için önemli uğraşlar verir. Ona göre “ev kadınları sendikası”, en az işçi sendikaları kadar gereklidir. Günümüzde pek bilinmese de, hareketin etkisi Amerika’nın her noktasına ulaşır.
** Age.syf.299: Maidi Nickele, Seattle’da, lezbiyenlerin çocuk yetiştirmeye uygun bireyler olmadıklarının düşünüldüğü 1980’li yıllarda lezbiyenlere ebeveyn olabilmeleri için yardım eder.
*** 20 Şubat 2023, Bianet.
edebiyathaber.net (8 Mart 2023)