Lev Şestov ülkemizde pek de göz önünde tutulan bir feylesof değil. Fakat artık bu tavrın değişmesi gerektiğini düşünüyorum. Şestov hakkında yazılan ve çizilen neredeyse hiçbir şey yok. Yedinci Kat Yayınları’ndan yayımlanan Anton Çehov – Boşluktan Yaratım isimli yeni Şestov kitabıyla sıfırdan bir atak yakalanabilir diye düşünüyorum. Şestov üzerine başka bir yazının hayallerini kurmayı bir kenara bırakarak, şimdilik ismini andığım eserden bahsetmek daha iyi olacak gibi. Nihayetinde ilk basamağa basmak gerekiyor, değil mi?
Şestov, Anton Çehov – Boşluktan Yaratım isimli eserinde, Çehov’un yazınını “umutsuzluğun sanatı” olarak tanımlıyor ve Çehov’un eserlerini analiz ederken onun yaratıcı gücünü, insanın umutlarını kırma eylemiyle ilişkilendiriyor. Şestov, Çehov’un eserlerinde insana dair tüm umutların, ideallerin ve değerlerin sistematik olarak yıkıldığını savunuyor ki böylesi bir Çehov yaklaşımının ilginç olduğunu söylemek gerek. Fakat bu savunu, yalnızca bir eleştiri değil, aynı zamanda Çehov’un sanatına duyulan bir hayranlıkla dile getirilmiş gibi de görünüyor. Şestov’a göre Çehov, eserlerinde bir anlamda “boşluktan yaratım” gerçekleştirir; umut, anlam veya ideal olmaksızın, edebi bir dünya kurar. Genelde herkes böyle yapmaz mı diyebilirsiniz. Devam edelim.
Şestov, Çehov’un umutsuzluk temasını işlerken, onun eserlerindeki trajik kahramanları narin bir detaycılıkla resmediyor. “Sıkıcı Bir Hikâye” ve “İvanov” gibi eserlerdeki karakterlerin, hayatın anlamını yitirmiş bireyler olarak karşımıza çıkmasını, umutsuzluk temasının açık örnekleri olduğunu belirtiyor. Şestov, Çehov’un kahramanlarının bir “boşluk” içinde yaşadığını ve tüm insani çabaların bu boşluk karşısında beyhude bırakıldığını söylüyor. Ona göre, bu durum Çehov’un sanatıyla, çağdaşlarından ayrı bir yerde konumlanmasına neden oluyor. Bu açıdan, özellikle öykücüler tarafından incelenmesi gerektiğini düşünüyorum bu kitabın…
Şestov’un değerlendirmelerinde, Çehov’un eserlerindeki en çarpıcı unsur, karakterlerinin modern dünyanın ideallerine, değerlere ve sistemlerine karşı duyduğu tiksinti. Çehov’un kahramanları, toplumun dayattığı normlara, ideallere veya kutsal kabul edilen değerlere alaycı bir mesafeden yaklaşıyor. Şestov, bu yaklaşımı Dostoyevski’nin karanlık realizmiyle karşılaştırıyor fakat Çehov’un eserlerinde, Dostoyevski’nin ahlaki veya dini çözüm önerilerinden bile kaçınıldığını vurguluyor.
Lev Şestov’un Anton Çehov – Boşluktan Yaratım adlı kitabı, sadece bir edebi eleştiri eseri değil bence, aynı zamanda insanlık durumuna dair felsefi bir sorgulama metni olarak da değerlendirilebilir. Şestov, Çehov’un yazınını anlamak için alışılmış normların ötesine geçerek, onun üreticiliğini, insan varoluşunun temellerine inen bir araç olarak yorumluyor. Çehov’un eserlerini, Şestov’un rehberliğinde okumak, yaşamın anlamına ve anlamsızlığına dair farklı bir yolculuk sunacaktır diye düşünüyorum zira şahsen ben, Çehov’a hiç de böylesi bir bakış açısıyla bakıldığını önceden görmedim.
edebiyathaber.net (10 Aralık 2024)