Çocuklar okuma-yazmayı öğrendikten sonra ilk öğütlediğimiz günlük tutmaları oluyor sanırım. Okulla tatillerinde öğretmenleri de bunu istiyor. Olabilir. Yararlı bir etkinlik ne de olsa. Yazdıkları günlüklerle zamana ait anılarını korumuş oluyorlar. Çocuklar, kendileri ile konuşmayı seven varlıklardır. Bundan dolayı bir paylaşım aracı da olabiliyor yazdıkları günlükler. Bir zaman sonra geri dönüp okuyunca sevimli birer anı olarak önümüze de çıkıyor. Zaman zamana evde yapıyoruz bunu. Elimize geçtiğinde açıp okuyoruz birlikte. Neler yaşanmış neler… Ne heyecanlar, ne ilkler… Zamanı donduramasak da elimizde, bir şekilde dönüp tutabiliyoruz böylelikle. Düzenli olarak yazılan günlüklerin bir disiplin kazandırdığına da inanıyorum.
Nerden çıktı bu günlük konusu diyenleriniz varsa, hemen söyleyeyim. Dinozor Çocuk etiketli, Hazal Uzuner imzalı “Arkadaşım Olur musun?”dan. Uzuner, Çarşamba söyleşilerim dolayısıyla karşılaştığım bir isim. Kitap masama geldiğinde farklı bir merak hissettim bundan dolayı. Genç yaşına rağmen de epey yol aldığını görebiliyoruz.
Kitapta Sude’yle karşılaşıyoruz ilk olarak. “Sevgili Günlük” diye başlayan satırların sahibidir kendisi. Okulun ilk gününden itibaren günlük tutmaya başlıyor. Son sayfada da okulun son gününü okuduğumuza göre bir eğitim- öğretim yılına tanıklık ediyoruz baştan sona. Sude’nin günlüğü aracılığı ile Ilgın’ı tanıyoruz sonra. Ilgın için yeni bir başlangıç söz konusu. Yeni bir okul, yeni arkadaşlar. Bir de genel anlamda İstanbul’dan İzmir’e ya da başka sakin kentlere, sahil kasabalarına göçü okumaya alışkınız ya kitaplarda, bu defa tersi durum şaşırtıyor.
Ilgın, İzmir’den göç ediyor ve katılıyor hikâyeye. Sude, Ilgın’ın sıra arkadaşı olur fakat Ilgın diğerlerine pek benzemiyordur. Sınıfın geneline göre biraz dağınık, biraz daha çekingendir. Bir de harfleri tersten yazıyor Ilgın. Gizemli ve ilgi çekici bir yanının varlığından söz edebiliriz. Okur da bu gizemin, farklılığın peşine düşecektir kitapta. Ilgın niçin böyle, harfleri niçin ters yazıyor? Ve niçin bunun doğru olduğu konusunda iddialı? Okudukça Ilgın’ı tanımaya başlıyoruz. Sayfalar daha çok onu tanımak, gizemini çözmek adına çevriliyor. Ayça, Arda, Sude’nin dayısı, kitaba renk katan diğer isimler.
Günlük okumayı seven birisi olduğum için bu kitabı da keyifle okudum. Hazal Uzuner keyifle okunacak bir günlük koymuş ortaya. Deniz Avcıer’in çizimleri de klasik yapıda kalmış olsa da kitabı renklendirmiş.
*Küçük Adımlar
Hazal Uzuner’le başladık, onunla devam edelim. Çocuk Hakları Öyküleri başlığı altında “Küçük Adımlar”la karşılaşıyoruz. On madde on öykü.
İlk madde; “bütün çocuklar eşit haklara sahiptir. Hiçbir çocuk ayrıma tabi tutulamaz” diyor. Kesinlikle böyle de olması gerekir. Fakat bunlar kâğıt üzerine yazıldığı kadar kolay olmuyor ne yazık ki. Bu madde için bir köy öğretmenini konu etmiş yazar. Daha önce köyde görev yapmış ve şimdilerde kentli öğrencilerine o yıllardan yüreğine iz bırakmış anlarını/anılarını anlatıyor. Kentli çocuklar için, her istekleri anında yerine getirilen çocuklarımız için bir ibret öyküsü aslında.
İkinci madde ise; “çocuklar sağlıklı yaşama, duygusal yakınlık ve güvenlik içinde olma ve hiçbir yoksulluk çekmeme hakkına sahiptir” diyor. Üzerinde biraz düşününce gerçekliği olmayan ya da altyapısı sağlam olmayan bir madde olduğunu herkes görebilir. Keşke her şey yazıldığı kadar kolay olabilseydi. Biz de en güzel ve en güvenilir dünyayı çocuklarımıza sunabilseydik.
Dördüncü maddede Nehir’in hikâyesini okuyoruz. Yaz tatili gelmesine, okullar kapanmasına rağmen tatile gidemeyen Nehir, ailesi ile karşı karşıya kalır. Bu durumdan kaynaklanan travmayı okuyoruz bu öyküde. Peki, ne yazıyor dördüncü maddede? “Çocuklar oyun, dinlenme, eğlenme, boş zamanlarını değerlendirme ve sanatsal etkinliklere katılma hakkına sahiptir.” Aklıma sokaklarda el arabaları ile çöp konteynırlarının başında gördüğüm, pazara gittiğimde tezgâhların başında gördüğüm, oto sanayide, berber dükkânlarında gördüğüm çocuklar geliyor hemen. Böyle bir haklarının olduğundan haberleri var mı acaba? Bu hakkı onlara kim verecek ya da onlar bu hakkı nasıl alacak ve savunacaklar? Kim bilir evde doyması gereken kaç nüfus var?
Ve diğer maddeler için de birer öykü okuyoruz kitapta. Hazal Uzuner “Küçük Adımlar” atmış bu maddeler için. İpek Okyar da resimlemiş.
edebiyathaber.net (15 Haziran 2020)