“Yeryüzünde ne kötülük olacağını asla bilemezsin. Eğer bulutlar yağmur yüklüyse yeryüzüne boşalırlar. De ki bir ağaç devrildi, nereye devrilirse devrilsin, ister güneye ister kuzeye, orada kalır. Ne fayda? Ne gördüm? Neyi bildim? Tek bulduğum, Allah insanı doğru yarattı fakat onlar çok düzenler aradılar.”
2000’li yıllar gerek dünya sinemasında gerekse Türkiye sinemasında Bilal Yorulmaz’ın ifadeleriyle “din ve/veya inanç” temalarının hakim olduğu bir dönem olarak nitelendirilebilir. Sinemanın dini ele alış biçiminde değişiklikler yaşandığı ve dini bir figür olan “dışlanmış ve daraltılmış” din adamı tiplemesinin 2000’li yıllardan sonra toplum tarafından kabul görmesi dikkatleri üzerine çekmektedir.
Reha Erdem bir röportajında ise inançsızlığın insanı insanlıktan uzaklaştıran bir şey olduğunu ve inançsız insanın film yapmasının daha da çok zor olduğunu ifade eder. Erdem’e göre Kosmos bir inanç, daha doğrusu inançsızlığa ağlama filmidir. Erdem sadece bu filminde inanç ve aşk temasını kullanmamış, Beş Vakit ve Elde Var Hayat filmlerinde de inanç ve aşk temalarını izleyiciye sunmuştur.
Kars’ta çekilen Kosmos filmindeyse nereden geldiği belli olmayan olağanüstü güçleri ve hisleri olan, halkın her türlü ihtiyacını gidermeye çalışan hırsız bir ana karakterin aşkı arama serüveni anlatılır. Erdem filmlerinde öykülerini anlatacağı karakterleri her zaman olduğu gibi bu filminde de yavaş yavaş, dağınık biçimde ve önceden tanıştırır bizlerle. Filmlerinde karakterleri ve öykülerini anlatmaz. Tema olarak birey ve toplumsal ilişkiler irdelenmektedir.
Battal, filmin giriş sahnesinde nehirde sürüklenmekte olan kardeşini kurtarmak için koşuşturmakta olan “mavi atkılı genç kadın” ile karşılaşır. Boğulup nehirde sürüklenen çocuğun cansız bedenine can verir. Yerliler, Battal’ın nehirden cansız çıkardığı çocuğa can verdiğini duyar ve inanırlar. Bu olaydan sonra yerlilerin Battal’a inandıkları ve hikmetinden sual etmedikleri görülür. Battal yabancı değildir artık, tanrı misafiridir. Battal’ın sözleri de kerametleri de yabancı değildir aslında yerli halka; şamanik ögeler yaşadıkları din içinde, geleneksel inançlarında bulunduğundan olağanüstü görülse de garip karşılamazlar.
– Güzeller güzeli yüreğim şimdi bak, parmaklarımdan damlayacak. Şimdi bak, içimin oynaması benden rüzgar çıkaracak. Sen, sen, senin adın var mı?
– Adım, Neptün olsun.
– Senin adın Neptün olsun, benim de Kosmos. Sol elin başımın altında olsun, sağ da beni kucaklasın…
Battal ile “mavi atkılı genç kız” arasındaki tek konuşma budur. Daha sonrasında konuşmazlar, sadece garip bir şekilde içgüdüsel sesler çıkarırlar. Bu ilk bakışta saçma veya gülünç gelse de sonradan anlaşılır bir hal alır. Aşkın tüm bilindik tabularını yerle bir eder bu bağrışmalar. Aşk konuşmak değil, mantık hiç değildir. Aşk kelimelerden arındırılmış, ruhun en nahif ihtiyacıdır. Kosmos bunun peşindedir. Erdem’e göre Kosmos; çalışmak istemeyen, aşk istiyorum diyen; biriktirmeyen, parçaları toplasa da elinde tutmayan basit bir insan figürüdür.
Düzen ve uyumu simgeleyen Neptün isminin karşısında Kosmos olan Battal, evrensel düzen ve uyum karşısındaki uyumsuzluğun gösterilmesinin vesilesi olur. Sınır kentinde hem sınırın ötekisindekiler hem de sınırın aynı tarafındakiler arasında farklılıklar vardır.
edebiyathaber.net (28 Şubat 2023)