Söyleşi: Serkan Parlak
Aşkım Akyıldız ile Oğlak Yayıncılık etiketiyle okurla buluşan yeni şiir kitabı “Sitemim Lal” hakkında konuştuk.
“Ardındaki bu tenhalık/ Sana bıraktığım en değerli hediyedir/ Giderken…”
Aşkım Hanım, son şiir kitabınız “Sitemim Lal” geçtiğimiz günlerde Oğlak Yayıncılık etiketiyle okurla buluştu. Ressam, şair ve deneme yazarı olarak öncelikle sizi yeni tanıyacak okurları düşünecek olursak, kurmaca türlerle olan ilişkiniz, yazma serüveniniz ve ek olarak son şiir kitabınızın ortaya çıkış sürecini anlatabilir misiniz?
İlk şiir kitabım Kör Mavi’yi 1990’da, yirmili yaşlarda İstanbul sokaklarını keşfetmeye başlamanın heyecanıyla yazdım. 2006 yılında sevgili Yüksel Pazarkaya’nın editörlüğünü yaptığı ikinci şiir kitabım Rüzgârın Gölgesinde Saklı Aşkım Cem Yayınevi’nden çıktı. Gül Soyunur Kokusu Bende Kalır adlı şiir kitabım ve Zaman İpektendi adlı öykü kitabım Kanes Yayınevi tarafından 2013 yılında yayımlandı. Yaz Aşkı Sorar (2015) ve Gitmeden Söyle (2017) adlı şiir kitaplarım ise Yasak Meyve’den çıktı. En son geçtiğimiz günlerde Oğlak Yayınları tarafından yayımlanan Sitemim Lal adlı şiir kitabımla aynı günlerde aynı isimle bir de resim sergisi açtım.
Her ne kadar okuma ve yazma deneyimleri, işçilik ve gözlem gücü önemli olsa da şiirlerinize başlarken ilham kaynaklarınız neler oluyor? Bu soruyla ilişkili olarak şunu da sormak isterim, şiir taslaklarınızı nasıl oluşturuyorsunuz?
Bazen bir sözcük, bazen bir hayvan kanadı, bazen de bir yaprak damarı başı çeker ve yürür. Şiir önce sudan geçer, yıkanır. Sırasıyla iç mintanından başlayarak giydirilir. En sonunda yakasına bir aksesuar takılarak dans pistine salınır. Böylece şiirin okur serüveni başlamış olur.
Elinizdeki malzemeyi kurgu için yeniden üretip dönüştürürken nasıl bir süreç işliyor; dil-anlatım, söz ve anlam sanatları (mecaz ve kişileştirme özellikle), imge dokusu, akış, tutarlılık, atmosfer gibi öğeler söz konusu olduğunda.
Önce elimdeki malzemeyi ne kadar tanıdığıma bakıyorum. Bana kendini ne kadar açtığını veya açacağını anlamam uzun sürmüyor. Dozu kaçırılan mecazlar bütün hikâyeyi bozuyor bazen, bıçak sırtı durumlarda durup bekliyorum.
Kitabınızın adı olan “Sitemim Lal”i nasıl belirlediniz?
Bir önceki kitapta “Gitmeden söyle, sitemlerim kime emanet,” derken “Sitemim Lal” yola çıkmıştı bile. Hep söyleyemediklerimiz vurur bizi, büyüsü bozulmasın diye boğazımızda bir yumrukla kaç kere ölmüşüzdür aslında.
Yalnızlık, doğa ve sessizlik, arkadaşlık ve dostlukların gücü, geçmişe özlem, hayatın geçiciliği, ölüm, aşk, sevgi, mutluluk, özlem, hüzün, ayrılık acısı, rüyalar, hayaller… Şiirlerinizde ön plana çıkan izlekler hakkında neler söylemek istersiniz?
Yalnızlık
Koca gökyüzü altında bile yalnız
Garip bir çocuk ne ile avunur ki
Bezgin de akşam
Her yan hüzündür neye baksa
Gözün üstünden düşmüşse o karanfil
(Yaz Aşkı Sorar)
Gözümün üstünden karanfilim düştüğünde yalnız olurum ben de.
Kış gecesi azdığı zamandır yalnızlığın
Yüzü bir demet nergis
Düşer beyaz yola
Üstüne kar yağar
Eğilip alamazsın
Dokunamadığı gibi serçe yuvalarına
(Gül Soyunur Kokusu bende Kalır)
Evet, serçe yuvalarına dokunamadığımda yalnızım bende.
Doğa ve sessizlik
Yalnızlığın elması gibi
Parladığı gecelerde
Öptüm köpeklerin gözlerinden
Bir film oynadı güneşe gerili perdede sitemi lal
Ve sevdim kırılması güç kalbimi
Öptükçe kulaklarından
Sessizlik
Sessizlik
(Sitemim Lal)
Çam ağaçlarının, bulutların ve kumun doğadaki bu muhteşem sessizliği karşısında suskunluğum bir hiç, sitemim lal olur.
Arkadaşlık ve dostluk
Onlar
İçinde esen tatlı bir rüzgar
Bir avuç fesleğen
Menekşeli neşelenmelerim
Onlar
Hiç korkmadan sevdiğim
(Rüzgârın Gölgesinde Saklı Aşkım)
Yanındayken hiç büyümek istemediğim az dostum; kalbine ,aklına güvendiğim çok dostum var.
Geçmişe özlem
Hatıralarım kıymetli, lakin özlemem geçmişi.
Hayatın geçiciliği ve ölüm
Resim ve şiirle geçeriz zamanın önünden
Hayata gösterdiğim özen, ölümü bildiğimden
Dedem giderken yanına
Birikmiş ay manzarasıyla
Karanfil kokusu aldı
Kalanlar en çok onun
gülmelerini hatırladı
Ardından babam gitti
Eksildi nem çimenden
Çatımız yıkık
Yalnızdık
İçimdeki mavi coştukça
Yüzer gemileri o günlerin
Beni seyrettiğini bilirim
Bir akşam üstü
Ölmüş büyüklerimin
Eskimeyen yok olan
Tek oyuncağımızdı
Alacalı Çomar
Ölüm kaybolmakta
Ölüm
Yeni dost aramak
(Gül Soyunur Kokusu Bende Kalır)
Aşk
Ukdelerle
Bezeliyse aşk
Nardan
Nakışlar işler güne
Kanar
Ala gündür artık ömür
Azalır
Çekilir
Deniz mavisinden
Umut günden çekilir
Ay haresinden
(Gül Soyunur Kokusu Bende Kalır)
Uzun zaman oldu sevdalanmayalı, o fırtınaya dayanacak kalbe sahip değilim artık.
Hüzün
Titrer gamzeleri hüznün
Beyaz zakkumlarda
(Rüzgârın Gölgesinde Saklı Aşkım)
Güneşin günden ayrılması, yazın bitmesi, bir köpeğin gitmesi, sırtıma değen hoşça kal eli, zorunlu vedalar, bu usul gidişler hüznümdü hep.
Ayrılık
Kendinden önce gelir
Ayrılığın gölgesi
Renkli günlerde görülür
Solgun yüzü
Vapur yolculuklarında
Dost deniz
Kulların köprüsü uzaktan sedasız
(Rüzgârın Gölgesinde Saklı Aşkım)
En sevdiğim misafirim ayrılık
Nasıl olmasın ki en sevdiklerimdi
ayrıldıklarım
(Rüzgârın Gölgesinde Saklı Aşkım)
Rüyalar
Tekirin patisi kadar sessizdi
Rüyamdan geçerken yüzün
(Yaz Aşkı Sorar)
Tamamlanmak için girer rüyalarıma sanki eksikler, yarım kalanlar.
Hayaller
Gerçeğin gölgesinden çok kendisiyle ilgiliyim şu aralar.
Doğa ve Hayvanlar
Bana saray yaptı karıncalar
Duttan elleri kan
Elbise dikti semender
Kendi gibi pembeden
(Gitmeden Söyle)
Gittikçe küçülürüm doğanın muhteşem duruşu karşısında. Beni kabul etmesini beklerken içindeki her şeyle dost olma isteği ve sonsuz huzur duyarım. Çıplak olma gururuna vardı mı bir kere insan, hayvanı ve doğayı kucaklamanın keyfini sürer.
Romanda, öyküde, şiirde son dönemde ön plana çıkan; geçmişle ve ebeveynle hesaplaşma, ilişkiler, kadınlık ve erkeklik durumları, aile ve bireysel yabancılaşma izlekleri hakkında neler düşünüyorsunuz?
Geçmişle hesaplaşma demeyelim buna, geçmiş benim için severek yolumu ayırdığım, kıymetli bir vedadır. Aile, deniz minarelerini dizip boynunuza taktığınız kolyeye benzer. Değeri doğallığından, kırılganlığından gelir, ucuna attığınız düğüm bir ömürdür. Bireysel yabancılaşmayı evliliğimin ve kızımın bebeklik yıllarında yaşadığımı çok sonra anladım. Bu süreci çok sevdiğimi fark ettim. İyi ki bütün kapıları kapatmışım, iyi ki onun gözlerine uzun uzun bakmışım. Zaten o büyürken kitabın sayfaları bir bir yazılıyormuş meğerse; onu emzirirken, evimi süslerken.
Şiir tutunmaktır, ben tutunmak istedim. Resim arı oldu, şiir ise tozu alınan çiçek, onları birbiriyle yarıştırmadım. Kendi kabuğumdan kanırta kanırta sıyrıldığım dönemin kitabıdır Yaz Aşkı Sorar. Ben göğsümde bir top karanfille kaldım, şehirdeki kar gibi sessiz. Rutubetli bir duvarın dökülen boyası yapmışım kendimi, sapı kırık bir cezve, kibrit kutularında yanan küçük alevler olmuşum, duvar saatinde ahşap kurdu olduğum da doğrudur.
Aşkım Hanım, son olarak başucu roman, öykü ve şiir kitaplarınızı sormak istiyorum.
Başucu kitaplarım hiç olmadı.
edebiyathaber.net (27 Mayıs 2024)