Tarık Tufan’ın Doğan Kitap’tan çıkan en son romanı “Âşıklara Yer Yok” insanların birbirileriyle kurduğu marazi ve bağımlı ilişkileri odağına alırken bir yandan da genç bir adamın iç hesaplaşmalarını, geçmişinden getirdiği travmalarını ve varoluşsal sıkıntılarını ince detaylarla işliyor. Romanın baş kahramanı akademisyen Orhan, bir etkinlikte tanıştığı Firdevs isimli kadına geliştirdiği bağımlı, tutkulu ve yıkıcı aşk sonucu hayatını mahvedecek noktaya kadar sürükleniyor. “Hayatımı mahvettim. Üstelik bunu yaparken aklım başımdaydı,” cümlesiyle hikâyesini anlatmaya başlayan anlatıcı tüm roman boyunca kâh kendi içine dönüp bakıyor kâh yaptığı yolculuğa okurunu sürüklüyor. Firdevs’in kaçıngan, delişmen ve özgür mizacı Orhan’ın zihninin daha da bulanmasına ve dengesinin bozulmasına sebep oluyor. Kadın ve erkek ilişkilerini günümüzün sosyolojik olgularıyla harmanlayan ve ontolojik kavramlara cevaplar arayan romanda Tufan okurlarına bir tür duygudaşlık kurma fırsatı da veriyor.
Romanın baş kahramanı Orhan’ın bir gece arkadaşından gelen bir telefonla birlikte Saklıkuyu isimli kasabaya doğru yola çıkmasıyla başlayan hikâyede mekân da en az kahramanlar kadar önemli bir yer tutuyor. Karadeniz kıyısında bir sayfiye yerine doğru “kafasını toparlamak” için yola çıkan Orhan hem kendi bağlılığıyla yüzleşiyor hem de hiç bilmediği tekinsiz bir dünyaya doğru adım atmış oluyor. Saklıkuyu’ya iner inmez karşılaştığı kimsesizler mezarlığı, hiç susmadan uluyan köpekler, bir türlü kesilmeyen yağmur, hüzünlü bir geçmişi olan deniz fenerinin yanıp sönen ışığı, dolunay, az eşyayla döşenmiş soğuk bir ev Orhan’a hemen ertesi günü dönme isteğini verse de oraya mistik bir güç tarafından “çağrılmış” olduğu hissi de onu alıkoyuyor.
Orhan’ın Saklıkuyu’da tanıştığı komşularının her biri kendi hüzünlü, acıklı, ağrılı geçmişlerini getirip masaya koyuyorlar. Mekânın kolektif bilincine işlenmiş olan “bağlılık” hissi baskın bir şekilde hissedilirken okur da şu soruları soruyor: Bir insanı başka bir insana bağlayan nedir? İnsanları bir mekâna bağlayan nedir? Mekânların kaderi insanların kaderiyle kesişir mi? Orhan bir yandan komşularının bağımlılıklarıyla özdeşim kurarken diğer yandan Saklıkuyu’nun girdabına çekiliyor. Kaldığı binanın Osmanlı döneminden kalma bir Bimarhane, yani akıl hastalarının kapatıldığı bir tür Darüşşifa olduğunu öğreniyor ve oradan yolu geçen sultanların, şehzadelerin, doktorların, sanatçıların hikâyelerine ilgi duyuyor. Aynalarla dolu bir evde kedisi Raci ile yaşayan Ahmet Hilmi Bey ona hakikati, babasının izini bulmak için orada olan restoratör Defne ona gerçek sevgiyi, sevdiği adamı kaybeden psikiyatr Belma ona aşkın sonsuzluğunu öğretiyor.
Orhan bir yandan “mahvolmasına” sebep olan ve ortadan kaybolmuş Firdevs’in acısını, ağrısını çekerken diğer yandan da Salıkuyu’daki komşularıyla hayatını kırıldığı yerden onarmaya çalışıyor. Onarırken yanında Defne’nin şefkatli suretini ve ona uzanan dost elini buluyor. Yakıcı bir bağımlılıktan aydınlık bir inşa sürecine giden yolda tüm ezberler bozuluyor. Bimarhanenin deposunda bulunan bir çalışma masası ise kahramanların hayatlarında dev bir çatlak oluştururken “insan insanın şifasıdır” sözündeki gibi birbirlerini onaran karakterlere şahit oluyoruz. İnsan bağlılıklarından kurtulabilir mi? Ve daha önemlisi kurtulmaya razı gelir mi? Yoksa tekerrür eden sıkışmışlıklar ve çaresizlikler silsilesinden ibaret midir hayat? İnsanı zehirleyen sevdalardan kurtulmak özgürlük müdür yoksa bir tür girdap mı? Geçmiş travmalar onarılabilir mi? İnsan ruhu iyileşir mi? İşte tüm bu soruların cevabı belki de bir mektubun tek bir cümlesinde gizli: Âşıklara Yer Yok.
Tarık Tufan önceki romanlarında olduğu gibi burada da yarattığı kahramanın ruhsal dünyasının fotoğrafını çekip, zihninin sarmallarının haritasını bize açarken diğer yandan da ontolojik ve varoluşsal meselelere yanıt bulmaya çalışıyor. Marazi ilişkilere, bağlılıklarımıza, takıntılarımıza, yeminlerimize, travmalarımıza ışık tutarken birbirine tutunarak hayatta kalan insan hikâyeleri anlatıyor bize. İyiyi, kötüyü, aydınlığı, karanlığı, şefkati, tutkuyu, aşkın acımasızlığını sorgulatan Âşıklara Yer Yok, Çağdaş Türk edebiyatına güçlü roman kahramanları ve temposu hiç düşmeyen tutkulu bir aşk hikâyesi armağan ediyor.
edebiyathaber.net (2 Şubat 2023)