“Ölüm bir aileyi nasıl etkiler? Ölüm gibi trajik bir olayı abartıya kaçmadan ve yalın biçimde anlatmak mümkün müdür? Bir ölüm kaç kişiye dokunur?” ve bunun gibi birçok soruya yanıt verirken ölüm üzerinden aşk, cinsellik, hastalık, aile bağları, gençlik ve yaşlılık, mutluluk ve üzüntü, saflık ve suçluluk gibi pek çok konuda da yeni soruları akla getiren bir kitaptan söz edeceğim sizlere.
Romanın adı, “Yalnız Konuşmalar”; kitapta ölümcül bir hastalığı olan ve durumu giderek kötüleşen Mario ekseninde bir çekirdek ailenin yaşadıklarına tanık oluyoruz. Hikâyeyi erkek, kadın ve çocuk bakış açısıyla, üç farklı ses ve anlatımla okuyarak kavramları ve duyguları farklı yönleriyle sorguluyoruz.
Latin Amerika edebiyatının öne çıkan isimlerinden biri olan Andres Neuman’ın Türkçeye çevrilen ilk eseri “Yalnız Konuşmalar” Soyka Yayınevi tarafından Gökçegül Küçükkaya’nın çevirisiyle okuyucuyla buluştu.
Üç ayrı sesten bir yolculuk hikâyesi
Romanda Mario ve oğlu Lito, Elena’yı evde bırakarak bir yolculuğa çıkarlar. Mario, hastalığını ve dolayısıyla ölümü kabullenmiş olduğu için bu yolculuğu, oğluna bırakacağı bir veda armağanı olarak görür. Eşi ve oğlunun yolculuğa çıkmasıyla tek başına kalan Elena ise yaşadığı duygu karmaşasından bir çıkış yolu arar fakat bulduğu yol onu iyi hissettirdiği kadar pişman da eder.
Baba, oğul ve annenin her birinin anlatımı ve duygularını yansıtma biçimi birbirinden farklıdır. Bu sayede okuyucu aynı olaya farklı açılardan yaklaşma fırsatı yakalar. İç seslerini dinlediğimiz karakterlerden birisi konuşmayla, birisi düşünceyle, diğeri ise yazarak duygularımızı yansıtabileceğimizi ifade eder, fakat bir diğerine gerçeği söyleme cesaretini de kendinde bulamaz.
İlk kez bir romanını okuduğumuz Arjantinli yazar Neuman, aslında ülkesinde ve dünyada tanınan bir isim. Eserleri 22 dilde okurlara ulaşıyor ve yazar 2010 yılında İngiliz Granta dergisi tarafından “tüm dünyada İspanyolca yazan en iyi 22 yazar” arasında gösterilmişti. Şair, çevirmen ve gazeteci olarak da bilinen Neuman’ın aktif olarak yazdığı Microrreplicas adında bir blogu da bulunuyor. “Yalnız Konuşmalar” yazarın beşinci romanı.
Bütün bunları, kendisiyle ne yazık ki geç tanışmış olduğumuzu vurgulamak için aktardım. Soyka Yayınevi bir teşekkürü hak ediyor bizi Neuman’la tanıştırdığı için, çünkü kendisi Latin Amerika edebiyatının parlayan yıldızı olarak gösteriliyor ve bunu sonuna kadar hak ediyor.
Okuru, hikâyenin içine katıyor
Ölüm gibi trajik bir olayı hiçbir aşırılığa ve abartıya yer vermeden anlatabilmiş olması, yazarın bu kitaptaki başarılarından biri. Her karakterin iç seslerini, kendileriyle ve hatta toplumla hesaplaşmalarını duyuyoruz roman boyunca ve tabii birbirlerine asla söylemedikleri ya da söyleyemeyecekleri şeyleri de… Her bir karakter için bambaşka anlamlara gelen durumlar yaşanıyor ve yazar bu durumları birbirine bağlamadan aktarıyor bize. Böylece hikâyeye katılıyoruz, çünkü o bağlantıları kendimiz kuruyoruz. Bu da başka bir başarı, kuşkusuz… Dili itibarıyla da oldukça yalın; hikâye, günlük dille aktarılıyor ve kitabın kolay okunmasını sağlıyor. Yaşananların içinde hissediyoruz kendimizi, okuyucu olarak. Dahası, ister istemez her karakteri anlıyoruz, kendimizi onun yerine koyabiliyoruz ve bu da ayrı bir başarı…
“Yalnız Konuşmalar” aşkla örülü bir dram, bir ailenin can acıtıcı öyküsü. Bu kitapta üç farklı kişinin sesinden, bir yolculuk ve iki aşk hikâyesine eşlik edeceksiniz ve pek çok noktada onlarda kendi deneyimlerinizden izler bulacaksınız.
Zeynep Bilgin – edebiyathaber.net (15 Haziran 2016)