Hazırlayan: Mehmet Özçataloğlu
- Neden çocuklar için yazıyorsunuz?
Üniversite sınavına hazırlandığım sene annem ikiz kardeşimle bana bir kardeşimiz daha olacağı müjdesini verdiğinde, çocukların dünyasına ne kadar da yakın olduğumu henüz bilmiyordum. Minik kardeşim beş aylık olduğunda üniversite sınavına girmiştim ve Hukuk Fakültesini kazanmış olmama rağmen hala daha yazar olma hayali kuruyordum. Sonları bir türlü yazılamamış kitap dosyalarım bilgisayarımda birikiyordu ve ben nasıl bir hikâye kurgulamak istediğime karar veremiyordum. Derken minik bir kardeşle hayatın ne kadar keyifli olduğunun farkına vardım ve ona her gece okuduğumuz kitaplardan ne kadar etkilendiğini görünce kıskandım. Biraz büyüyüp kitaplarını kendisi okumaya başladığında sayfaların başında öyle çok güldü ki, daha da kıskandım. Bütün duygularını paylaşabilecek hikâyeler yazmak, kardeşimin ve arkadaşlarının renkli dünyalarına ortak olmak istedim. Çocuklar için yazma hikâyem tam olarak böyle başladı. Küçük kardeşimle birlikte mutfak hikâyelerimizi derlediğimiz ve Final Kültür Sanat Yayınları tarafından yayınlanan ilk çocuk kitabım Minik Aşçılar Atölyesi ile.
- Okuduğunuz ilk çocuk kitabı hangisiydi? Sizde ne gibi izler bıraktı?
Aç Tırtıl’la başlayan bir kitap yolculuğumuz oldu; annem çocukluğumuza çok eser sığdırdı. Ama hatırladığım ilk etkileyici kitabımın Hans Christian Andersen’ın yazdığı Kibritçi Kız olduğunu söyleyebilirim. Benim için fazla dokunaklıydı. Çünkü ölümün beni çok fazla yaralayabileceği bir yaştaydım ve hikâyedeki o acıklı sonu defalarca okumuştum. Her okuduğumda, kitabın sonunda kibritçi kızın cebinden bir kibrit daha çıkmasını ve soğuktan kurtulup ölümle buluşmamasını ümit ederek…
O zamandan beri içinde ölüm olan çocuk kitaplarını sevmem. Annesinden ya da babasından ayrılmak zorunda kalan, yakınlarını ya da evcil hayvanlarını kaybeden çocukların hikâyelerinden hep kaçarım. Kendim yazmayı da hiç düşünmem. Hayatta pek çok zaman hiç istemediğimiz kötülük ve üzüntülerle karşılaşıyoruz zaten; okumak eğlenceli bir dünyaya kapı açmalı gibi geliyor bana. Çocukları mutlu etmekten daha güzel ne olabilir ki bu hayatta!
- Bu kitabı keşke ben yazsaydım, dediğiniz bir kitap oldu mu?
Yazar olma hayali kurmaya başladığımda henüz sekiz yaşındaydım. İlk kitap dosyamı hazırlayıp yayınevleriyle paylaştığımda ise sadece dokuz. Ve ilk geri dönüşümü Mavi Bulut Yayınevinin sahibi değerli Fatih Erdoğan’dan almıştım. Müthiş heyecanlanmıştım, çünkü Fatih Erdoğan’ın kitaplarına bayılıyordum. Tekerleme tadında yazdığı öyküler sadece beni değil, bütün arkadaşlarımı güldürüyordu. O dönemde Fatih Erdoğan’ın kalemine ait olan tüm kitapları kendim yazmış olmayı dilerdim. Ama en çok 2016 yılında yayınlanan çocuk romanı “Telefona Dönüşen Kız” ın fikrini beğenmiştim. “Bu fikir keşke önce benim aklıma gelseydi,” dediğim öyle çok an oldu ki:)
- Çocuklara yönelik kitaplardan en son hangisini okudunuz? Kitapla ilgili düşüncelerinizi kısaca belirtebilir misiniz?
Saftirik Greg’in Günlüğü serisinin son kitabı olan Yıktı Geçti’yi elbette! Şu yaşıma dek beni kendisine en çok bağlayan kitap serisinin bu olduğunu söyleyebilirim. Küçük kardeşimin bu serinin başında dakikalarca kıkırdamasına bayılıyorum. Jeff Kinney’nin çizimlerine ve ince esprilerine de öyle. Bütünüyle, dünyayı kasıp kavurmuş şahane bir aile öyküsü. Son çocuk kitabım olan ve Epsilon Yayınları tarafından yayınlanan Çekirdek Ailenin En Küçük Çekirdeği’ni yazarken bana en çok ilham veren, bu serinin diliydi. Üstelik okumayı sevdirmeyeceği bir çocuk da yoktur, eminim. Bütün ailelere de şiddetle tavsiye ediyorum; olumsuz yorumlara kulaklarınızı kapatın ve mümkünse bu serinin tamamını tek seferde alarak çocuklarınızın saatlerce soluk almadan kitap okuyuşlarının tadını çıkarın!
edebiyathaber.net (5 Ağustos 2020)