Yaşar Gürsoy’un “Atatürk’ün Kalemi – Falih Rıfkı Atay” adlı kitabı Destek Yayınları tarafından yayımlandı.

Tanıtım bülteninden:

“Gazeteci, politikacı, Atatürkçü, muhalif, yandaş, sırdaş, çevreci, baba ve bir eş…”

Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e geçiş sürecinde etkili olan aydınlardan, genç Cumhuriyet’in yakın tanıklarından ve milletvekillerinden biri, gazetelerdeki yazılarıyla halk ile devlet arasında köprü olmuş bir yazar, devrimler gerçekleşirken yazıları ve yaşamıyla kamuoyunu bunlara hazırlayan bir ilerici ve Atatürk’ün sofrasının her zaman önemli konuklarından…

“Falih Rıfkı Atay. Adı, sanı, yaşantısı, ilkeleri, öğretileri, Türk insanına katkısı ve yaşadığı her anıyla adından söz ettiren biri.”

Atatürk ile ilgili yazmak isteyen/yazan hemen herkesin Çankaya adlı eserinden faydalandığı Falih Rıfkı Atay, o günlere gelene kadar neler yaşadı? Cumhuriyet ideolojisinin ve bu ideolojinin ortaya koyduğu devrimlerin tutkulu bir destekçisi olmasının yanı sıra bunların halka benimsetilmesinde de önemli bir rol oynayan Atay hangi yollardan geçerek o günlere geldi?

Dönemin önemli fikir insanı ve siyasetçilerinden, günümüzde bile örnek alınan gazetecilik başarıları sergilemiş bir figür olan Falih Rıfkı Atay’ın yaşamı ekseninde kuruluş döneminden çok partili sisteme geçiş sürecine ve günümüz Türkiye’siyle şaşırtıcı benzerlikleri bulunan ’80 öncesi döneme kadar ülkemizin geçtiği kritik dönemeçlere de tanık olacaksınız.

Yaşar Gürsoy’un yazdığı Atatürk’ün Kalemi Destek Yayınları’dan çıktı.

Arka Kapak Yazısı:

“EN MESUT TÜRKLER, ATATÜRK YAŞARKEN ÖLMÜŞ OLANLARDIR.” – FALİH RIFKI ATAY

Falih Rıfkı Atay gizemliydi, Atatürk’ün kalemşoru, her daim bir kara kutuydu.

Atatürk’ün sofrasında en çok bulunan insanlardandı. Usta bir gazeteci, sadık bir dost, güvenilir bir sırdaş, iyi bir baba, iyi bir eşti. Aynı zamanda Mina Urgan’ın da üvey babasıydı.

Bu kitapta Falih Rıfkı’nın hayatından kesitler okurken, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin geçirdiği evrelere de tanıklık edip tarihe yolculuk edeceksiniz. Özellikle Turgut Özal ve Adnan Menderes’li ve hatta Erdoğan’lı günlerin benzerlikleri gözler önüne serildiğinde, tarihin gerçekten de tekerrürden ibaret olduğunu anlayacaksınız.

edebiyathaber.net (8 Kasım 2023)