“Atuan Mezarları’nın konusu tek kelimeyle söylemek gerekirse cinselliktir.”
Atuan Mezarları’nın arka kapağında yer verilen Ursula K. Leguin’den kısa bir alıntı bu cümle ile başlıyor. Kitap okumaya arka kapakta yazılanlardan başlayanlar için önemli bir yol gösterici olabilecek bu alıntıdan sonra kitaba başladığınızda biraz şaşırıyorsunuz. Çünkü kendinizi, küçük bir kızın büyüme sürecinde başından geçen, maceralı, fantastik ve masalsı bir öykünün içinde bulurken, cinselliğe dair, en azından cinselliğin ilk akla gelen çağrışımlarına dair, bir öykü ile karşılaştığımızı söyleyemeyiz. Daha çok bir “kadınlık” hikayesinin içinde olduğumuzu söyleyebiliriz. Ancak Leguin, bu kadınlık serüvenini de öyle ustaca bir kurgunun ve çok sayıda simgenin altına yerleştirmiş ki, çocukluktan genç kızlığa yol alan bir kahramanın masalsı serüveninin içinde kayboluyorsunuz.
Atuan Mezarları, Ursula K. Leguin külliyatında önemli bir yeri olan Yerdeniz serisinin ikinci kitabı. Serinin kitaplarının birbiri ile bağları olsa da, bağımsız okunabiliyor.
Atuan Mezarları’nda kahramanımız Tenar’ın kaderi doğduğu gün çizilir. O seçilmiş bir bebektir ve Atuan Mezarları’nın tek rahibesi olmaya yazgılıdır. Bu rahibeliğin en yüksek mertebesidir. Böyle yüce bir göreve ve kimliğe doğuştan sahip olmanın elbette bir bedeli olacaktır; altı yaşında ailesinden alınan Tenar’ın ismi de kendisinden alınır, o artık Arha’dır, isimsiz anlamına gelen Arha. O artık başka biridir. Başrahibeliğin ona biçilen ulvi sürecini yaşamaya başlar.
Eril dünyamızda doğan her kız çocuğun yaşadığı süreci fantastik bir öykünün içinde yaşar Tenar. Bir kadın olarak hangi coğrafyada, hangi toplumda ya da aile içinde doğmuş olursak olalım, ne kadar özgür olduğumuzu iddia edersek edelim, eril dünya rollerimizi belirlemiş, sınırlarımızı çizmiştir. Babalarının prensesim, annelerinin kraliçem diye büyüttüğü kız çocukları, çok geç olmadan karşılarına çıkan “hayır”lar, “olmaz”lar, “uygun değil”ler ile o dünyanın sınırlarını, yani önceden belirlenmiş kadınlığın sınırlarını tüm doğallığı ile, farkında olmadıkları bir içselleştirme ile öğrenirler. Bazı çocuklar şanslıdır; o sınırların ve kendilerinin, kadınlıklarının ve eril dünyanın farkına varmalarını sağlayan pencerelerle karşılaşabilir, kendilerine dayatılan değil de kendilerinin yaratabileceği dünyayı, özgürlüğe uzanan yolları, yaşamı nasıl keşfedeceklerini o pencereden görme şansını elde edebilirler.
Tenar’a da o pencereyi bir büyücü açar: Ged. Ejderhaların efendisi. Çevik Atmaca. Yerdeniz büyücüsü. Yerdeniz serisinin ilk kitabının kahramanı da olan Ged, Atuan Mezarları’nın karanlık dehlizlerinde, asırlarca saklanan hazineden özel bir bileziği çalmak için gelmiş bir büyücüdür, ancak mezarların tek rahibesine, Arha’ya, yani kahramanımız Tenar’a yakalanır. Ged, Tenar’ın o güne kadar içinde keşfettiği ve tanımlayamadığı, kendisine öğretilenlere dair duyduğu tüm kuşkuların ayaklanmasına neden olur. Ged, Arha için bir uyanış, tekrar Tenar olabilme, asıl kimliğine kavuşma yolunda bir kapıdır.
“Benim bütün bildiğim şey karanlıktır, yeraltındaki gece. Ve gerçekten varolan tek şey de budur. Sonuçta, bilmen gereken tüm gerçek de budur. Sessizlik ve karanlık. Sen her şeyi biliyorsun büyücü. Ama ben bir tek şey biliyorum – tek gerçeği!”
Tek gerçeğin karanlık ve sessizlik olduğu bir dünya, ne korkunç değil mi? Dünyadaki pek çok kadın için reva görülen, çıkışsız, sonsuz, geri dönüşsüz gerçek…
Leguin’in kitapta yaptığı en önemli şeylerden biri, kadınlık sürecinde erkeği dışarda bırakmaması, kadını olması gerektiği yere çıkarırken erkeği dışlamaması, kadın ve erkeğe doğanın birbirini tamamlayan parçaları olarak yer vermesi. Atuan Mezarları, kadına eril dünya tarafından reva görülen gerçekliktir. Diğer yandan, Tenar’a Atuan Mezarları’nda biçilen kaderi değiştirme konusunda Ged destek olur, ikisinin ortak çabası ile çıkışı bulurlar.
Eril dünyada kadınlığa dair iki seçeneğimiz var: öğretilen kadınlık ve farkına varılan / keşfedilen kadınlık. Ursula K. Leguin, Atuan Mezarları’nda öğretilen kadınlıktan, farkındalığa, kendini ve özgürlüğü keşfeden kadınlığa doğru bir yolculuk anlatıyor. İçimizde ve dışımızda yaratılan mezarları nasıl yıkıp çıkacağımızı anlatıyor.
Şule Tüzül – edebiyathaber.net (18 Mayıs 2016)