Yazar ve düşünür Metin Bobaroğlu, son kitabı “Aydınlanma Sorunu ve Değerler”de, bir sorun olarak ele aldığı aydınlanma olgusunu, insanın ve toplumun içinden geçtiği süreçlere bağlı öğelerin başlıkları altında inceliyor.
Metin Bobaroğlu, 1951 yılında Trabzon’da dünyaya gelmiş. İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun olmuş. Anadolu Aydınlanma Vakfı’nın kurucu üyelerinden olan Bobaroğlu, 1996 ile 2001 yılları arasında bu vakfın başkanlığını yapmış. 1974 yılında başladığı felsefe toplantılarına, Anadolu Aydınlanma Vakfı’nın çeşitli kültür merkezlerinde düzenlediği halka açık felsefe toplantılarını da ekleyerek bunların meyvesi olan Us Düşün ve Ötesi adlı derginin çıkmasına vesile olmuş. Metin Bobaroğlu’nun bu dergide çıkan yazılarıyla Kadıköy Kültür Sanat Merkezi’nde yaptığı konuşmaları “Bâtını Gelenek Hermetik” ve “Sanskrit Öğretiler” adlı kitaplarda bir araya gelmiş. 1997’yle 2002 yılları arasında M.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi’nde “Simge-Sanat-Felsefe” dersleri veren Bobaroğlu, 2004 yılında Bilgi Üniversitesi’nde “Kadim Bilgelik: Gnostik Öğretiler ve Tasavvuf”, bir sonraki yıl ise yine aynı üniversitede “Bilimsellik ve Mistisizm” başlıklı seminerler düzenlemiş. Halen çeşitli internet platformları, radyo ve televizyonlarda felsefe çalışmalarına devam eden Metin Bobaroğlu’nun “Aydınlanma Sorunları ve Değerler” kitabı Destek Yayınları etiketiyle yayımlandı. Aydınlanmayı bir sorun olarak ele alan kitap, bireyin bu süreçte yaşadıklarının düşünce, psişik, toplumsal ve tinsel yaşamında seçtiği değerlerle bağlı olduğunu ileri sürerek kolektif ve bireysel ruhun üretim aşamasının buradan geçtiğini vurguluyor.
Fransız Devrimi’nden sonra bilim ışığında başlayan pozitivizmin genel olarak gördüğü kabulün yeni toplumların varoluş biçimi olduğunu ve yeni bir uygarlığın da ilk adımları olduğunu belirten Metin Bobaroğlu, bu ani geçişin tutmadığını ve sonunda da maddi ve manevi değerler arasında sıkışıp kalan insanın, “insansızlık” ve “vicdansızlık” sorunuyla baş başa kaldığını belirtiyor. Bu durumun devamının da dinsel ve mezhepsel savaşları, dolayısıyla da faşizmi, totalitarizmi ve diktatörlüğü doğurduğunu söyleyen yazar, tüm bu olup bitenleri anlamak için en başa dönerek Doğu ve Batı’yı manevi anlamda incelemeye tabi tutuyor. Sonrasında insanın kültürel doğasını, kavram dilini, yaşamsal biçemini ve gerçeklik anlayışını sorgulayan Bobaroğlu, bunların ardından gelen aydınlanma sorununu enine boyuna inceleyerek bahsi geçen tüm konuları bu parantez içerisinde değerlendiriyor. İnsanın, “ekin ortamı”, “eğitim” ve “insanın kendinden doğması” olmak üzere üç kez doğduğunu ve her birinin insan hayatı üzerinde farklı etkiler yarattığının altını çizen yazar, bu tinsel halin sorunlarını, yöntem, ekin (kültür) bağlamında masaya yatırıyor. Tarih bilincinin getirdiği kimlik sorununa, Doğu-Batı estetiğine ve tasavvufun ahlâk sorununa da eğilen yazar, böylece bir sorun olarak gördüğü aydınlanmayı tüm yönleriyle gözden geçirmiş oluyor.
“Aydınlanma Sorunu ve Değerler”de, aydınlanma üzerine farklı fikirleri bir araya getirerek yorumlayan Metin Bobaroğlu, zihin jimnastiğiyle okuru aydınlanma üzerine düşünmeye iterken, yaptığı kıyaslamalar ışığında ele aldığı konuyu kıyaslaması için okura yeni fırsatlar veriyor.
edebiyathaber.net (2 Ocak 2024)