“dünya kötü gelişecek/ateşli bir çocuk gibi/ölümle yüzleştikçe/yenilenecek güçlenecek/sonra güzel bir çiçek açacak/yeni dünyada herkes eşit/ölümün de öleceği bu günler/herkes Sultan Süleyman gibi/kuşlarla konuşacak/ tabiatın kalbini kalbinde tutacak/bu taş örtü kalkacak/dilsiz kullar da konuşacak/her şey ölecek/her şey dirilecek/tabiat kazanacak!”
Ayfer Feriha Nujen’in son şiir kitabı “ey arş, sıkıştır!” Klaros Yayınları etiketiyle okurla buluştu. İlk şiirleri on dört yaşından beri birçok kültür-edebiyat ve şiir dergisinde yayımlanan şairin şiirle ilişkili sekiz kitabı bulunuyor. Nujen halen, T24’te haftalık yazılar yazıyor, söyleşiler yapıyor.
“ey arş, sıkıştır!”ın kapağındaki plak, kitaptaki şiirlerin üzerine durup düşünülmüş, sabırla çalışılmış belli izlekler çevresinde oluşturulduğu gerçeğine bir gönderme aslında. Şiirlerin anlatıcısı mücadeleden yılmayan, inançlı, bilge bir kadın. Kendi kişisel hikâyesinden hareketle kadın ve tabiatın umut veren canlılığı bu metinlerde hep iç içe. Şiirlerin kurucu unsuru imgeler olan bilgelik, doğurganlık, naiflik nitelikleri kadınlık; şiddet, kavga, savaş kavramları ise erkeklik durumlarına karşılık geliyor. Kitaba adını veren ilk şiir duayla açılıyor, eşitlikli bir tavırla yaklaşıyor insanlığa anlatıcı. “tanrım, sen herkesi koru… ihtiyacı olana ihtiyacı olanı ver…” Ancak ergenlikle birlikte topluma, doğaya ve insana dair yeni bir bakış açısı gelişmeye başlıyor, “ey arş, sıkıştır! tabiat kazanacak, koşmayı bırakmaz ise at,” diye haykırıyor. Naif, kırılgan, sevgi dolu kadının isyanına ve sert söylemine şahit oluyoruz. Erkeğin ya da modern zamanların makası kesiyor, biçiyor, şekil veriyor, yola getiriyor, benzetiyor, hizaya sokuyor. “saçlarımda bir zaman, makas tutan ellerin sesi.”
Anlatıcı kadın aslında şiir aracılığıyla isyan ediyor, hegemonyanın boğuculuğuna karşı temel dertlerini sözleşme yaptığı okura anlatarak sorumluluklarını yerine getiriyor, özgürleşiyor. Kadın-erkek, tabiat-kültür (su,ırmak,yağmur / harita, bıçak, kurşun) ikiliklerini şiir sayesinde sorguluyor, aşmaya çalışıyor; okur olarak biz de. Kapitalizmin dünyayı getirdiği son durum ve gücün kıyıcılığı karşısında -yangınlar, seller, kuraklık, salgınlar, küresel ısınma ve özetle iklim krizi- Allah’a dua ediyor anlatıcı; kadınlardan, mazlumlardan, mağdurlardan ve tabi ki tabiattan yana tavır alıyor. Tabiat ve insan, uygarlığın getirileriyle çok yara almış. Tanrı kadının yanında, kapitalizm erkeğin. “yerleşik çılgınlıklar sara alkol uyuşturucu. Aşk acısı tanrının bilmediği bir şey olmalı ateşli silahlar bıçaklar cam kırıkları…” Bütün sıkıntılara karşılık umudu hep canlı tutuyor anlatıcı. “insan sancısıdır bu dünyanın/ bir inci tanesi için/ sökerler kalbini istiridyenin/ düşer kabuğu her yaranın/ bir iz kalır baki/ yerini sen bul,” diyor. Şiirle var olan, şiir sayesinde ayakta kalan, hayata tutunan anlatıcı; ayrılık acısını dindirmek ve iyileşmek için tabiata dönüyor, suyun doğurganlığına inanıyor.
Ayfer Feriha Nujen’in şiir üretimi, incelikli biçimlerde bir araya gelen birey-toplum katmanları ve doğaya, dine, kadına dair derinlikli izler, göndermeler ve çağrışımlarla iç içe geçiyor. Temel dertlerin imgelerle bileşimi ve anlatım tarzı çok başarılı. “ey arş, sıkıştır!” kapitalizmin ve erkekliğin evrene verdiği zarar karşısında artık yeter diyen isyan sözlerinin şiir aracılığıyla dışavurumuna karşılık geliyor ve var olan umudu beslemeye aracılık ediyor.
Serkan Parlak – edebiyathaber.net (5 Ağustos 2021)