Söyleşi: Ayşe Yazar
Ölmez ağacı olarak bilinen zeytinin ana vatanında yaşayıp bu ölümsüz meyvenin serencamına tanıklık etmek çok özel bir deneyim. Dünyada pek çok milletin zeytine dair hikayeleri ve mitleri var. Fidandan sofraya gelinceye dek imece, neşe, emek, sabır, umut gibi kavramlar zeytin sayesinde hayatımızda yer ediyor. Zeytin ve onunla ilgili her şey türküler, özlü sözler, yeme alışkanlıkları, gelenekler…Zeytini Kuşlar Diker kitabını sadece Ege’nin ünlü kasabası Şirince köyünde zeytin yetiştiren biri olarak değil onu bir yaşam tarzına dönüştüren Ayşe Aktül Schafer ile konuştuk.
Sunuş yazınızda “zeytinlikte geçen günlerin ayrıcalığı”ndan bahsediyorsunuz. Nedir bu ayrıcalıklar?
Her şeyden önce şehirde, apartmanda, dört duvar arasında geçen günlerden sonra, zeytinliğimizde doğayla iç içe olmak büyük bir özgürlük, bir ayrıcalık bizim için. Her mevsimin kendine öz bir güzelliği var…
Zeytinlikte güneş her mevsim yatağımıza doğar, ayağımızı sabah serinliğinde toprağa dokundurur, zeytinlerle selamlaşarak başlarız güne. Bizim için bir ayrıcalıktır, güne böyle başlamak. Zeytinlikte yaşam neşe ve mutluluk içinde geçer. Her gün yeni sürprizleri beraberinde getirir. Kızım Selin ilk zeytin hasadına beş yaşında katıldı. Toprağı işlemeyi, ekip biçmeyi deneyimledi. Her yıl ilk domatesini koparmanın heyecanını yaşar. Bizim zeytinlikte televizyonumuz yok. Hiç olmadı. Çocuklar bize zeytinliğe geldiklerinde tabletsiz bir gün geçirmenin keyfini çıkarırlar. Zeytin ağaçlarının altında kitap okur, sohbet ederler.
Kitapta anlatıcıları neden çocuk olarak seçtiniz?
Zeytini Kuşlar Diker, Selin ve arkadaşlarının, zeytinlikte bizimle birlikte geçirdikleri zamanların ve yaşadıkları güzel anların bir birikimidir aslında. Bu birikimlerle yıllar içinde büyük bir arşiv oluşturduk. Eş dost bu bilgileri başka çocuklarla da paylaşmamızı önerdi ve beni bir zeytin kitabı yazmam için yüreklendirdiler. O güne kadar zeytinle ilgili çok güzel kitaplar yazılmıştı. Ben bu kitaplardan farklı bir kitap yazmak istedim. Kitabımın kahramanları çocuklardı. O zaman kitabın anlatıcıları da onlar olmalıydılar. Zeytinle ilgili bilgileri, istatistik verileri onların meraklı sorularıyla daha iyi açıklamak mümkün oldu. Onların anlatımlarıyla daha sade bir dil kullandım. Hiç kitap okumayan birinin dahi rahatça okuyabileceği ve zeytine dair her şeyi öğrenebileceği bir kitap oldu. Eğitimci olarak amacım da buydu zaten. O günden bugüne, birçok okulda sınıf ve branşlar arası projeler, etkinlikler yaptık. Yüzlerce çocuğa ulaştık. Geçtiğimiz mayıs ayında deprem bölgesine gittik. Kitabımla çocukların yüreklerine dokunduk. Okullarda etkinlikler yaptık. Kitaptan konular işledik, sohbet ettik, kitabımı imzaladım. Şimdi kitabımla çalışmaya devam ediyorlar.
Rüyamdaki Athena kısmını okurken her milletin ve kültürün zeytin üzerine anlatıları olduğunu görüyoruz. Evrensellik diye de düşünebileceğimiz bu nitelik zeytinin kıymetli olmasının ötesinde başka hangi vasıflarından dolayı sizce?
Zeytinin nitelikleri genellikle simgelerle açıklanır. Ölümsüzlük, barış, kardeşlik gibi…
Zeytin aynı zamanda önemli bir besin kaynağıdır. Kültür mirasımız olmanın yan sıra ülkemizin önemli bir gelir kaynağıdır. İstihdamdır. Türkiye’de son yıllarda zeytinyağı üretiminde çok başarılı adımlar atıldı. Artık çok kaliteli zeytinyağları üretiliyor. Zeytinyağı tüketiminde de ciddi bir artış var. Günümüzde bilhassa genç tüketiciler zeytinyağının besin değerlerini daha iyi anlıyor ve bilhassa çocuklarını kaliteli zeytinyağı ile besliyorlar. Bu çok sevindirici bir gelişme. Ege’de “Evinde zeytinin ve zeytinyağın varsa, korkma aç kalmazsın.” sözü, günümüzde daha büyük bir önem taşır duruma geldi.
Zeytinle uğraşmak tarımsal bir faaliyet olmanın ötesinde sizlere neler öğretti hangi çıkarımlara ulaştınız?
Zeytin bize dayanışmayı, paylaşmayı, kültürel değerlerimize sahip çıkmayı ve doğayı korumayı öğretti. Ulaştığımız en büyük çıkarım ise, kızımın doğada sağlıklı, özgüven içinde, çok sosyal, mutlu ve yaratıcı bir birey olarak yetişmesi. Ayrıca zeytine olan tutkumuzu, zeytinle iç içe geçen yaşamımızı, ‘’Zeytini Kuşlar Diker’’ kitabımızı hazırlayıp paylaştık.
Kitabınızın son cümleleri zeytinin dilinden aktarılıyor. Bu tercihinizin nedeni nedir?
Kitabımı kızımın ağzından aktardığım gibi kitabın son sayfasını da zeytinin kendisine ayırdım. Onun da dile gelmesini ve biz insanlardan beklentilerini söylemesini istedim. Okuyucunun anlatıcı çocukla olduğu gibi zeytin ağacıyla da empati kurmasını istedim.
Kitapta zeytin ile ilgili gelenekler, bir takım istatistiki bilgiler ve zeytin ile ilgili dünyada ve ülkemizde yapılan güzel işlerden örneklere rastlıyoruz. Kitabınız bu yönleriyle üreticinin yanında tüketiciye de bazı roller ve sorumluluklar yüklüyor. Üretici üretiminde nitelikli olmaya çalışırken tüketici de bu kadar kıymetli bir mahsulün önüne arkasına tanıklık ederek daha ekolojik bir tavır sergilemek durumunda olabilir. Siz bu kitapla okur kitlenizde neleri harekete geçirmek, onlarda hangi etkileri yaratmak istediniz?
Zeytini Kuşlar Diker’in, en önemli amacından biri, zeytin üreticisinin -Evet, doğru, zeytini kuşlar diker, diyerek konuyu anlatmaya başlamasıyla-zeytini bilmeyenlerin, ki bu kişiler akademisyenler de olabiliyor. Kuşun elleri mi var ki, zeytini nasıl diker? “sorusu arasındaki mesafeyi kapatmak. Böylece üretici ile tüketiciyi bir araya getirmek. Tüketicinin çok büyük bir değer olan zeytin ağacıyla tanışmasına, onu sevmesine ve değer vermesine öncülük etmek. Kaliteli zeytinin, kusursuz zeytinyağı üretiminin ülke genelinde artması için üretici ve tüketiciyi bu konuda bilgilendirip daha bilinçli hareket etmelerini sağlamak. Her şey eğitimle başlar, ilkesini amaç edinip anasınıflarından başlayarak, okullarda çocukları zeytinle tanıştırmak. Onlara zeytini anlatmak.
edebiyathaber.net (2 Ekim 2024)