1-Neden çocuklar için yazıyorsunuz?
Çocukluğumu hatırlattığı ve çocuklarımı daha iyi anlamamı sağladığı için olabilir. Belki de bu ‘neden çocuk kitabı okuyorum’un cevabıdır. Ama sonuçta çocuk kitaplarının büyülü bir dünyası var ve girince çıkmak istemiyorsunuz. Ben hem okur hem de yazar olarak o yolda devam etmek istedim.
2-Okuduğunuz ilk çocuk kitabı hangisiydi? Sizde ne gibi izler bıraktı?
Çocukken salonumuzda büyük bir kitaplık vardı. Ancak içindekilerin hepsi kalın ciltli yetişkin kitaplarıydı. Kendime ait kitaplarla okula başlayınca tanıştım. İlk okuduğum kitaplar bizim kuşağımızın klasik eseri Cin Ali’ydi. Okuyabildiğim için çok mutlu olduğumu, evdekilerin beni alkışladığını çok net hatırlıyorum. Bir de abimin yatılı okuldan gelirken okuma hediyesi olarak getirdiği Heidi’yi unutamam. Ama beni en çok etkileyen Gülten Dayıoğlu’nun Ben Büyüyünce adlı eseriydi. Sonunda çok üzüldüğümü ve kan davasıyla ilgili bir kitap yazmak istediğimi hatırlıyorum. Tabii ki benim kitabımın sonunda kanlı aileler barışacak ve herkes mutlu olacaktı.
3-Bu kitabı keşke ben yazsaydım, dediğiniz bir kitap oldu mu?
Etkilendiğim tüm kitaplar için diyorum bunu: Keşke ben yazsaydım. Ta ki daha çok etkilendiğim başka bir kitap okuyana kadar. Ama şöyle dönüp baktığımda hem konusu, kurgusu hem de dili itibariyle Süper İyi Günler’in yazarı olmak isterdim. Bir de kalemini ve tüm kitaplarını kıskandığım yazarlar var. Roald Dahl gibi eğlenceli, Andrew Clements gibi sıra dışı ve Miyase Sertbarut gibi derinlikli yazabilmeyi isterdim.
4-Çocuklara yönelik kitaplardan en son hangisini okudunuz? Kitapla ilgili düşüncelerinizi kısaca belirtebilir misiniz?
En son okuduğum kitap ne anlatımı ne de kurgusuyla beni sarmadı. O yüzden bir öncekinden bahsedeyim: Petunya Paris’in Papağanı. Oğlum son kütüphane ziyaretimizde kendisi seçti. Katie Haworth’ün yazıp Jo Williamson’ın resimlediği kitap, pembe kapağı ve sıcak çizimleriyle görür görmez içimi ısıttı. Konusu itibariyle de çok beğendiğim bir eser oldu. Her dileği yerine getirilen Petunya’nın, doğum gününde papağan istemesi ile başlayan olaylar zinciri tüm ailenin papağanın ülkesine tatile gitmesiyle son buluyor. Anlaşılır, sade bir dili var. Alt mesajları da oldukça zengin. Üç atasözüyle kitabı özetlemek gerekirse: Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır, parayla saadet olmaz, bülbülü altın kafese koymuşlar ille de vatanım demiş. Zaten resimli çocuk kitaplarının az kelimeyle çok şey anlatabilme gücüne hayranım.
edebiyathaber.net (10 Ağustos 2022)