Edebiyatın dallarından biri olsan hangisi olurdun, diye sorsalar hiç tereddüt etmeden “öykü” yanıtını verirdim. Neden bilmiyorum, garip bir bağım var öyküye karşı. Belki romana göre daha kısa ve yalın olmasından, az sayıda karakter içerdiğinden okurken kişilerarası çok bölünme gerektirmediğinden öyküye yakın bulurum kendimi. Şiirde kullanılan dilin ses estetiği veya ses sembolizmi ve ölçü gibi estetik ve ritmik özelliklere de gereksinim yoktur öyküde.
Bu sözünü ettiğim yakınlık yetişkin edebiyatında olduğu kadar çocuk edebiyatında da geçerli. Bu alanda okumaktan keyif aldığım birçok isim var ve bu isimlerden biri de Çiğdem Gündeş’tir. Yazar bu günlerde “A-TİK-TUK” adlı kitabıyla selamladı çocukları ve çocuk edebiyatını okumaktan keyif alan biz yetişkinleri.
Bir kitap için ilginç, değişik bir isim değil mi “A-TİK-TUK.” Aynı adı taşıyan öyküyü okuyunca anlaşılacak ne anlama geldiği. Biz gelelim kitabın içeriğine. Kitap beş öyküden oluşuyor. Kitaba adını veren öykünün yanında “Hep Birlikte/Oloi Mazi”, “Sessizce”, “Ninemin Sürprizi” ve “Rüzgâr da Yok Artık” kitabı oluşturan diğer öyküler.
Çiğdem Gündeş’in yazdıklarında duyarlılık, içe işleyişlik var. Bundandır ki okurunu kitaba hapsediyor, öykülerini soluksuz, ardı ardına okutuyor. İşte o öykülerden “Hep Birlikte/ Oloi Mazi” barışa, huzura en çok gereksinim duyduğumuz günleri kucaklayan türden bir öykü. Sınırlar ötesi bir sevgi, saygı örneği. Son yıllarda birbirimize karşı duyarsızlaşan bizlerin geleneğimizde var olan misafirperverliğimizin örneği bir öykü. Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlerle birlikte dünya çocuklarına da armağanı olan 23 Nisan öncesi Yunanistan’daki bir okuldan gelecek öğrencilerden Elefteria’yı konuk eden ailede yaşananlar. Dilimizi bilmeyenlere karşı gösterdiğimiz davranışlarla birlikte, onların etrafında nasıl pervane olup döneriz, rahat etmeleri için nasıl yanıp tutuşuruz çok güzel göstermiş yazar. Ebeveynleri ile iletişim kopukluğu yaşayıp da gelenek-göreneklerimizi onlardan göremeyen- öğrenemeyen çocuklar için dikkat çekici bir öykü aynı zamanda. “Hep Birlikte/ Oloi Mazi” birbirlerinin dilini anlamadan birbirlerini seven insanların öyküsü. Demek ki insanı sevmek için aynı dine, aynı dile, aynı ırka ait olmak gerekli değilmiş dedirten bir öykü.
Kitaptaki bir diğer öykü “Sessizce.” Bir önceki öykümüz gibi sevgi temalı fakat bu defa hayvan sevgisi konu ediliyor. Bir baba-oğulun av serüveni ve bu serüvenin sonunda babanın avcılıktan el çekmesi. Nasıl mı? Okuyunca görelim onu. Yetişkinler hâlâ avcılık spor mu, değil mi tartışadursun biz çocuklarımıza böylesi hayvan sevgisini gösteren öyküler okuyalım/okutalım.
“Ninemin Sürprizi” nine sevgisini hiç yaşayamamış olan bana eksik kalanımı gösterdi bir kere daha. Bu temanın işlendiği öykülerde içim hep burulur benim. Boynum bükülür. Böylesi bir sevginin tadını bilememek içimi acıtır. Yeri başka bir alternatifle dolan sevgiden değildir çünkü. Ve şimdilerde çocuklarımın bu sevgiyi doyasıya yaşadıklarını görünce de “şükür” dökülür dilimden. Sıcak, sevgi dolu bir öykü işte. Daha ne diyeyim üstüne.
Gelelim kitaba adını veren “A-TİK-TUK” başlıklı öyküye. Hemen hepimiz üst kattaki dairede oturanlardan gelen tıkırtılardan şikâyet ederiz. Hele bir de akşamın geç bir saati ya da sabahın çok erken bir vaktiyse tahammül sınırları iyice zorlanır. “İşte yine başladı. Tak, tak, tak… Üst katımıza yeni taşınanların gürültüsü bitmedi bir türlü.” Böyle başlıyor öykü. Evin küçük oğlu Çağrı, yakınıyor tak, tak sesinden. Sonrasında o seslerin geldiği evin oğlu Emre ile sıkı bir dostlukları oluyor. Tak, tak seslerine verdiği tepkiyse Çağrı’nın kendi iç dünyasında utanç nedeni. “A-TİK-TUK” ön yargıları yıkın diye seslenen bir öykü. Tak, tak seslerini merak edenlere gelince, siz de sesin gizemini kitaptan çözün!
Ve kitaptaki son öykümüz “Rüzgâr da Yok Artık.” Savaşın çocuklar üzerindeki olumsuz etkisini gösteriyor bize. “Birden abim geldi aklıma. Sokağa fırladım. Ne bir ses ne bir nefes. Sadece koşturan, ağlayan, kendini oradan oraya atan insanları gördüm. Böyle kalabalık olur, herkes bir ağızdan bağırır ağlar da bu kadar mı sessiz olur dünya?”
Çiğdem Gündeş tümcelerini özenle seçen, öykülerini hassasiyetle oluşturan bir yazar. Kitaptaki her öyküde bunu hissettiriyor okuruna. Bam teline dokunuyor. A-TİK-TUK’ta okunan bir öyküden etkilenmemek olası değil.
“A-TİK-TUK” Tudem Yayınları etiketiyle, öykü sever çocuklar için…
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (13 Haziran 2016)