Yazar La Rochefoucauld’un cümlelerine oldukça sık rastlayacağınız Arızalı Tiplerle Mücadele Rehberi kitabını okuduktan sonra yazarın şu cümlesine de ben yer vermek istedim: “İyi bir nasihatten yararlanmak en az onu vermek kadar sağduyuya ihtiyaç gösterir.” Psikiyatr Christophe Andre’nin yazdığı, Muzo’nun çizimleriyle eşlik ettiği kitap, hepimizin normal olmadığını gösterecek ve aramızda dolaşan arızalı tipleri teşhis etmemizde yardımcı olacak. En çok da aynaya baktığımız o kişi için…
Fobiler, korkular ve anksiyete üzerine yaptığı araştırmalarla bilinen psikiyatr Christophe Andre, “arıza” olarak görülen çeşitli kişilikleri konu alan bir kitap kaleme alıyor. Ressam Muzo, çizimleriyle katkıda bulunarak aslında çok derin bir anlatımla karşımıza çıkan psikoloji kitaplarıyla kıyaslayınca eğlenceli bir görünüm kazandırıyor. İsmail Yerguz çevirisiyle Say Yayınları’ndan çıkan Arızalı Tiplerle Mücadele Rehberi uzunca bir koltuğa uzanıp çocukluğumuza inmeden ilk teşhisi kendi başımıza koyabileceğimiz bir yardımcı kitap niteliğinde. Christophe Andre henüz girişte “Nasıl Biridir Bu Baş Belası Tip?” sorusunu bir başlık olarak değerlendiriyor ve irdelemeden önce genel anlamıyla tanıtıyor: “Dünya görüşümü alt üst ederler çünkü sürekli bu baş belası insanlarla uğraştığımdan sonunda dünyaya bakışım ve değer yargılarım gereğinden fazla basitleşti.” (s.21)
Baş belalarını tanıttıktan sonra bu baş belası tiplerle aynı dünyayı paylaşmak için gerekli olan o gücü içimizde ve alçakgönüllülük, tahammül, sağduyu, sükunet, sabır, empati, yorum yapma sanatı, “hayır”-“dur” demesini bilmek, rahatlatmak ve kendimize dikkat etmek maddelerinde bulacağımız emir listesini paylaşan yazar daha sonrasında “ben” yazılı yüksek bir kürsünün üzerinde duran insan ile “sen” yazılı bir fincanın içerisinde duran insan çizimiyle narsistleri anlatmakla başlıyor. Narsistleri sıcak ve güneşli bir havada kumsaldaki bikinili kadınların yanında montu ve şemsiyesi ile asık suratlı bir insan çizimiyle negativistler, sinsi bakışları olan bir kapının eşiğinden endişeli bakışlarla geçen bir insanın çizimiyle paranoyaklar, bedenini sarıp sarmalayan hatta adeta bir sülük gibi yapışan erkeklerin olduğu fakat karşısındaki erkeğe “Kendimi çok yalnız hissediyorum” diyen bir kadının çizimiyle histrionikler, henüz yarış başlamadan bütün turu koşup bitiren bir atletin çizimiyle stresliler ve diğer sinirli hiperaktifler, yatakta ölümü bekleyen birine gülerek “Pek iyi değilsin galiba” diyen bir insanın çizimiyle fesatlar ve “Sesini biraz kısamaz mısın?” sorusuna karşılık izlediği televizyonu camdan aşağıya atan bir insanın çizimiyle pasif agresifler takip ediyor. “Bu baş belası olan tipler hiçbir şey yapmadan çekilmez! Ama bu insanların karşısında nasıl sakin ve sağduyulu olacağız? Mükemmel bir dünya beklentisinden vazgeçilmelidir ama böyle bir dünyayı inşa etmekten ya da ona yaklaşmaktan vazgeçmek arzu edilebilir bir şey değildir.” (s.31)
Yazar, her bir rahatsızlığın başlığından sonra soruların olduğu bir bölüm ile kişiliğimize bir ayna tutma sorumluluğunu yüklüyor. Bu bölümü atlamayı düşünen insanlara yönelik kurulması beklenen cümleleri örnek göstererek “Eğer ki böyle diyorsanız, kendinize en yüksek puanı verin” diyerek de bilinçdışı hareket etmediğini kanıtlıyor. Sınavı alnının akıyla atlatan okur önce rahatsızlığı tanıyor, bu rahatsızlığın başlangıç evreleri ve bu evreler aşıldıktan sonra yaşanacak ileri seviyeyi, kişiliğin kriterlerini, mitlerini, bu kişiliğe sahip insanları anlamak adına yapılacakları, bu kişiliklerin dünya görüşünü biçimlendiren inançlarını, bu kişiliği daha da bu kişiliğe alıştıracak eylemleri, bu kişiliğe sahip insanlarla bir arada olmak için gerekli tavır ve tutumları, son olarak da bu kişiliklerin bize kazandırdığı iyi şeyleri fark ediyor. Christophe Andre, önünüze bir cansız manken gibi kişiliği koyuyor ve etrafında bir kez dönmenizi istiyor adeta. Yavaş adımlarla mankenin etrafında dönerken görüş alanınızda bulunan her bir ayrıntıya dikkat ettiğinizi fark ediyorsunuz. Bu gördüğünüz ayrıntılar size ait özelliklere de ev sahipliği yapmış olabiliyor bazen.
Yazar, bazı kişiliklerin anlatımını yaparken mitolojik hikayelerden de örnekler sunuyor. Örneğin negativistlerin bölümünde bu panteonun iki büyük figürü Kassandra ve Yeremya’ya yer vermiş. Kral Priamos’un kızı olan Kassandra, Yunan mitolojisinin ve edebiyatın da önde gelen isimlerinden biri. Kassandra kâhin olmasının ceremesini çok çekmiş, gelecekte yaşanacak olumsuzlukları hemşerileri ile paylaştığı için mimlenmiştir. Bu olaylardan biri meşhur Truva atı. Uyarılarına rağmen kendisini dinlemeyen insanların sonu beklendiği gibi olunca negatif kişiliği kabul görmez ve kendi sonunu da hazırlamış olur. Yeremya ise Eski Ahit’teki bir peygamberdir. O da tıpkı Kassandra gibi gelecekte çağdaşlarının yaşayacağı felaketleri görür. Sürgün, Kudüs’ün fethi bu kehanetlerin sadece birkaçı. Sonu da Kassandra’dan farklı olmaz. Çağdaşları bu kehanetlerin sonucuna katlanma sürecinde Yeremya’nın bütün olumsuzluklarının gerçek olmasına katlanamaz ve Yeremya’yı öldürür. Negativitenin insanlar tarafından gördüğü tahammül gücü işte bu kadardır. Bu yüzden sürekli görmezden gelinir fakat bu durum olanların gerçekleşme olasılığını değiştirmez.
Soruların çoğunda birçok kişiliği hafif barındırıyor olsam da gerçek anlamda bir stres sahibi olduğumu da bana gösteren Arızalı Tiplerle Mücadele Rehberi, herkesten önce kendimizi tanıma rehberidir.
edebiyathaber.net (25 Şubat 2023)