Can Kozanoğlu, 2005 yılında yazdığı ve çocukluk hatıralarını komik bir dille anlattığı ‘Acemi Eğitim‘ kitabından sonra uzun bir sessizliğe gömülmüştü. Bu sessizliğini geçtiğimiz günlerde çıkardığı ve ‘Acemi Eğitim’in devamı sayılabilecek ‘Yalan Yıllar‘la bozdu.
Kozanoğlu, yeni kitabında bu sefer gazetecilik hatıralarını paylaşıyor bizlerle. Yalan Yıllar, gazetecilikten, radyoculuğa, televizyon programlarına varana kadar medyanın içerisinde hemen hemen her alanında çalışan Can Kozanoğlu’nun ‘anlatsam roman’ olur tadındaki mesleki hikayesi. Lakin Yalan Yıllar bildiğiniz anı kitaplarına hiç benzemiyor. Bu kitapta ne medya dedikodusu var ne de Can Kozanoğlu’nun başarılarla dolu mesleki başarısı var. Tam aksine gazetecilikte kayda değer başarısı olmayan, üst düzey bürokratlarla, siyasetçilerle dostluğu bulunmayan, her hafta köşesinde ne yazdığı merakla beklenmeyen, sıradan bir gazeteci portresi var karşımızda.
Bu noktada şunu belirtmek lazım; kitaptaki başarısız gazeteci Can, gerçek Can Kozanoğlu değil. Yine kitapta başlarına türlü bela gelen gazetecilerde gerçekte yok ama kendi ifadesine göre olayların geçtiği dönem ve atmosfer gerçek. Karakterler birçok farklı insanın özelliklerinin birlemişiyle yaratılmış. Bununla beraber kitapta Ruşen Çakır, Banu Güven gibi yakından tanıdığımız gazetecilerde Can Kozanoğlu’nun satırlarında yerlerini alıyorlar. Kozanoğlu, Yalan Yıllar’daki anlatımı o kadar gerçekçi ve etkileyici ki, bir zaman sonra neyin gerçek neyin kurgu
olduğu belli olmuyor. Dolayısıyla kitaptaki üzgün, yalnız ve meslekte bütün başarısızlığı tatmış Can Kozanoğlu’nun haline kitabı okuyan herkes çok üzülmüş, Kendisine ulaşıp durumun cidden böyle olup olmadığını bile soran olmuş.
Türkiye medyasının son 30 yılının özeti
Yalan Yıllar’da gerçekte yaşanmış olayların başında Can Kozanoğlu’nun gazeteciliğe başlama tarihi. Kendisi henüz 18 yaşındayken, abisinin bir tanıdığı sayesinde 1980’li yılların başında Hayat mecmuasına girmesiyle gazeteciliğe başlıyor. Kitap boyunca 80’li yıllardan günümüze kadar geliyoruz. Dolayısıyla Yalan Yıllar bir anlamda Türkiye medyasının son 30 yılında geçirdiği değişimlerin bir özeti. Türkiye medyasının değişime uğradığı 90’lı yıllarda televizyonda özel yayıncılığın yaygıncılık kazandığı, köşe yazarlarının çok meşhur olduğu, efsanevi Nokta dergisinin büyük sükse yapan dosyalarından, günümüzdeki sosyal medya devriminden, Gezi’ye varan bir süreci anlatıyor Kozanoğlu. 12 Eylül Darbesi’nin yıkıcılığının gölgesinde “Hele şu dönem bir geçsin, gerçekleri yazarız” iyimserliğinden, darbe sonrası yolunu kaybetmiş sol çevreye, her devrin adamı gazetecilere, gazeteci işsizliğinin dünya rekoru kırdığı, iktidar baskısının nefes aldırmadığı günümüzün medya atmosferine alaycı, bir o kadar da sert bir eleştiri getiriyor. Türkiye medyasının son dönemdeki haline bakınca ve son 30 yılda pek de bir şeyin değişmediği düşünülürse kitabın bu anlamda karamsar bir yanı olduğunu da söylenebilir. Yazarın eleştiri oklarından sadece gazeteciler değil, dönemin kötü edebiyatçıları da alıyor. Kitaptaki Can Kozanoğlu, roman yazma sevdalısı, dönemine göre yeraltı edebiyatından polisiyeye, maneviyat yüklü tarihi romanlara varana kadar her türü deniyor ama tahmin edeceğiniz gibi muvaffak olamıyor.
Yalan Yıllar bu yazın en iyi kitaplarından, okuma listelerinin en başına yerleşir kanımca. Özellikle Can Kozanoğlu’nun o bilindik sarkastik, akıcı anlatımını özleyenlerin ve medyamızın son 30 yılına mizahi ve içeriden bir bakışla tanıklık etmek isteyenlerin Yalan Yıllar’ı kesinlikle kaçırmasın derim…
Can Öktemer – edebiyathaber.net (23 Temmuz 2015)