Batıkan Köse: “Şahsi düşlerimi onur kırıcı gerçeklerle savaştırarak yazıyorum”

Aralık 8, 2015

Batıkan Köse: “Şahsi düşlerimi onur kırıcı gerçeklerle savaştırarak yazıyorum”

fotoBatıkan Köse’nin ilk kitabı İletişim Yayınları tarafından yayınlandı. Robot sevgililerin yaratıldığı, yaratıcı intiharların tasarlandığı, rüya vergisinin yürürlüğe sokulduğu bir kitap Şahsi Düşler ve Onur Kırıcı Gerçekler. 1995 doğumlu olan Köse’yle yazım sürecini, işlediği konuları, edebiyat anlayışını konuştuk.

Öykü yazma süreciniz; nasıl başlarsınız, nereden yola çıkarsınız, belirli bir çalışma yönteminiz var mı?

Bir çalışma yöntemim var, genelde küçük ve tuhaf bir fikirden yola çıkıp öyküye sondan başlarım, fakat bu yöntemin her zaman işe yaradığını söyleyemem. Her gün on saate yakın elimde kalemle bekler ve bir şeyler yazarım. Bu bazen bir öykü olur, bazen de akşamına nefret ettiğim bir karalama. Mesela “Robot Sevgilim”i arkadaşımla bir mağazanın müşteri hizmetlerinde beklerken yazdım. “Karşı Motelin Yanıp Sönen Mor Işığı”nı da uyuyamadığım bir gece yarısı, ilkokulda çalınan kalemim aklıma gelince yazıverdim. Bazen iki-üç farklı öyküyü birleştirdiğim olur. Bazen de beni etkileyen şeyler üstünden giderim. Şu sıralar öykü kumsalında yaşayan bir güzelin güldüğü vakit kaybolan gözleriyle ilgili bir öykü yazıyorum. Bu öyküyü her zamanki yöntemime göre yazmaya başlamadım ama güzel gidiyor. Kısaca şahsi düşlerimi onur kırıcı gerçeklerle savaştırarak yazıyorum diyebiliriz.

Genç bir yazarsınız. Buna rağmen özgün bir üslubunuz var. Bu üslubu oluştururken nasıl bir süreçten geçtiniz? Kimlerden etkilendiniz ve bunları nasıl dönüştürerek kendi üslubunuzu yarattınız?

Sait Faik Abasıyanık, Sabahattin Ali, Ahmet Hamdi Tanpınar, Yusuf Atılgan ve Oğuz Atay en çok etkilendiğim yazarlardır. Sait Faik öykülerinin aynısını boş bir kâğıda yeniden yazdığım çok olmuştur. Bunu beni etkileyen her öyküye yaparım. Öyküyü aynen yazar ve beni etkileyen şeyi bulmaya çalışırım. Araya kendi sözlerimi eklediğim de olur. Söz oyunlarını çok severim. Boş bir kâğıda nereye varacağını bilmediğim diyaloglar yazarım. Sevdiğim her yazarın mizahi yönlerini alarak benzer şeyler yazmaya çok çalıştım. Bu zamanla bir alıştırmadan keyifli bir oyuna döndü. Sanıyorum üslubum da böyle oyunlar oynayarak oluştu.

sahsiÖykülerinize koyduğunuz isimler bir hayli ilginç; “Misafirli Çocuklu Zeytinli Rüyanın Psikanalizi”, “Karşı Motelin Yanıp Sönen Mor Işığı”, “Paslı Demlik Masalı”… Bu isimler büyülü bir atmosfer çağrıştırıyor. Ne dersiniz?

Gerçekler çoğu zaman onur kırıcı oluyor. Ben, masalsı öyküler anlatmayı ve kendimi uzak diyardaki bir düş şövalyesi gibi düşünmeyi seviyorum. Öykü isimlerini de içeriğe uygun düşünmeye çalışıyorum. Öykünün ismini koymak bazen öyküyü yazmaktan daha zor olabiliyor. Sıkıştığım zaman abime, ilham perime veya hayali dostlarıma danışıyorum. Bazı öykülerse beni hiç uğraştırmadan kendi adını kendi koyuyor. Her öyküm, oluşturmak istediğim bu büyülü dünyaya bir tuğla ekliyor. Gerçeklerle ciddi anlamda sorunlarım var.

Öyküleriniz tek tek çağrışımlarla ilerliyor. Bunun yanında, bir öyküde kullanılan ayrıntı, diğer öykülerde de kullanılıyor. Sanki bir bütünlük yaratmak istemişsiniz…

Yazım sürecinde de bir önceki sözün, hatta sözcüğün bana çağrıştırdıklarıyla ilerlemek hoşuma gidiyor. Bunu bir oyun olarak görüyorum. Karakterlerimin hepsi birbirini tanısın istiyorum. Aynı adlar ve ayrıntılarla kendime ait masalsı bir dünya yaratma gayretindeyim.

Çoğu öykünüzde kadın-erkek ilişkilerine odaklanıyorsunuz. Bunu yaparken mizahi ve eleştirel bir dil kullanıyorsunuz. İşlediğiniz ilişkilerde yolunda gitmeyen bir şey var sanki. Nedir bu?

Her ilişkide sizin haberiniz olmasa bile yolunda gitmeyen bir şey mutlaka vardır. Bana küçüklüğümden beri –yani birkaç sene önceden beri– kadın ve erkek ilişkisi her zaman bir mizah kaynağı gibi gelmiştir. Oradan beslenmeyi seviyorum. İşlediğim ilişkilerde çoğu zaman arkadaşlarımın yaşadıklarından, şahsi düş ve tecrübelerimden faydalanıyorum. Şansım var ki yazdığım tuhaf ilişkileri hiç yaşamadım. İşlediğim ilişkilerdeki soruna gelirsek, yolunda olmayan şeyin ne olduğunu ben de bilmiyorum. Bir gün öğrenirsem onun hakkında ayrı bir kitap yazmam gerekebilir.

Son olarak, önümüzdeki dönem için planlarınız neler?

Vazgeçmeyi sanat haline getirmiş üniversiteli bir genç hakkında bir roman yazıyorum. Öykü kumsalında yaşayan ilham perimin ve hayali dostlarımın yardımlarıyla bitmek üzere olan bir öykü dosyam da var. Ayrıca filler ve iki edebiyat öğrencisiyle ilgili tuhaf bir şeyler de karalıyorum. Mizahtan ve şahsi düşlerimden vazgeçmeye niyetim yok. Şu sıralar ilham sıkıntım da yok. Umarım bir öykümde olduğu gibi ilham almak için Doğu Timor’a gitmek zorunda kalmam.

Söyleşi: Onat Özlü – edebiyathaber.net (8 Aralık 2015)

Yorum yapın