Belediye başkanlarının en sevdiği şey billboardlarda boy göstermek, hemen her hizmetlerinin altına adlarını yazmakla kalmayıp boy boy fotoğraflarını da eklemek. Bu billboardlar çoğunlukla kültür sanat etkinlikleri için asılıyor ve başkanın adı ve fotoğrafı etkinliğin adını ve katılımcılarını ezip geçiyor.
Belediye başkanları bu billboardlarla halkı etkilediklerini, onlara kendilerini hatırlattıklarını düşünüyor olmalı. Ama acı gerçek çok farklı. Belediyeler sanat etkinliklerini yüzde 82 oranında billboard ve diğer açık hava reklamları ile duyuruyor ama halkın haber alma araçlarında billboardların payı sadece yüzde 17. Vatandaş kültürel etkinlikleri yüzde 63 oranında sosyal medyadan öğrendiğini söylüyor. Sanırım halk sürekli belediye başkanlarının fotoğraflarını görmekten bıktı ve bu billboardları görse bile anımsamıyor. Doğrusu ben de belediyelerin billboard ve afişlerine hiç bakmıyorum.
Kültür, belediye başkanlarının vatandaşa kendini tanıtma ve hatırlatma aracı ama iş bütçe ayırmaya gelince anımsanmayan bir hizmet. Belediyelerin yüzde 22’si kültür ve sanata hiç bütçe ayırmıyor. Kültüre ayrılan bütçelerin ortalaması yüzde 4,9. Devletin kültüre turizmle birlikte ayırdığı binde 3,7’lik payı anımsayınca fena değilmiş diye düşünebilirsiniz ama kültür denilince ne anladıklarını öğrenince fikriniz değişebilir. Çünkü kültür denilince sadece sanat faaliyetleri değil dinlenme tesisi adıyla açılan kafeterya ve lokantalar, din hizmetleri ve spor faaliyetleri de düşünülüyor. Böyle olunca da bu kısıtlı bütçelerin çoğunun belediyelerin spor kulüplerine aktığını da öngörebiliriz.
2022’de kültüre en büyük bütçeyi yüzde 9,8 ile Konya Büyükşehir Belediyesi ayırmış, en az bütçe ayıran büyükşehir ise Mersin. Operasıyla, tiyatroları, sergi salonlarıyla kültür kenti olarak bildiğimiz Mersin’in belediyesinin bütçesinde kültürün payı yüzde 1.
“Kültür-sanat etkinlikleri düzenlerken aşağıda sayılan unsurlardan hangileri sizler için sorun oluyor?” sorusunun cevabının yüzde 61 finansman, yani bütçesizlik olması şaşırtıcı değil. Yine bütçe ayırmamaktan kaynaklanan “Mekânların teknik ve fiziki alt yapılarının yetersizliği” yüzde 32, “Etkinlik mekânı bulmak” yüzde 29’la finansman sorununu izlemiş.
Neyin “kültür” neyin “sosyal hizmet” olduğunun ayrılmamasının nedeni kuşkusuz belediyelerin bu işi ciddiye almaması. Belediyelerin yüzde 51’i bir kültür politikası olmadığını söylüyor. Ben “kültür politikam var” diyen yüzde 46’yı merak ediyorum. Çünkü kültür politikası denilince partisinin siyasi görüşünü düşünen belediye başkanlarının çoğunlukta olduğuna eminim. Belediyelerin kültürel etkinliklerine çağrılan isimlere bakarak başkanının hangi siyasi partiden olduğunu kolayca anlayabilirsiniz. Kültür etkinliklerinin planlanmasında vatandaşa da onların sesi olabilecek sivil toplum örgütlerine de danışmadıkları açık.
“Belediyenizin yerel kültür politikalarına dair kararların verilmesinde aşağıdaki makamların ne derece etkisi oluyor?” sorusuna yüzde 91 oranında “Başkan” diye cevap vermişler. Belediyelerin çoğunda özel olarak “kültür” müdürlüğü olmadığı, genellikle “sosyal hizmet”i de içeren müdürlükler olduğu ya da hiç müdürlük olmadığı biliniyor. Kültür müdürlüğü olan belediyelerde ise bu görevlere atamada “liyakat”a önem verilmediği biliniyor. Kendisine başka uygun makam bulunmayanlar kültür müdürlüğüne atanıyor ve onlar da bu müdürlükten hemen başka yere atanmak peşinde olduğundan işlerine ilgi göstermiyor.
Zaten kültür belediye başkanının kendi kendine karar vereceği bir alan ve özel bir birime de müdüre de gerek duyulmuyor. Belediyeler kültür sanat hizmetlerini esas olarak başkanın kararı ve danışmanlarla yürütüyorlar. Sivil toplum örgütleri ile işbirliği yapmayı sevmiyorlar, organizasyonları genellikle ticari ajanslar gerçekleştiriyor.
Sanatçılara ya da kültür insanlarına ise hiç danışmadıklarını biliyoruz. Belediye başkanları kültür ve sanat insanları ile usulen ve oylarını istemek amacıyla buluşuyor ve bu buluşmalar esas olarak seçim öncesinde oluyor. Seçimden sonra yine bildiklerini okuyorlar. Araştırma kapsamında değil ama belediyelerin kendi bölgelerindeki kültür ve sanat insanları için ne yaptıklarını da merak etmemek elde değil. Böyle bir düşünceleri olduğunu hiç sanmıyorum. Varlıkları bile bilinmiyor olabilir. Kültür etkinliği yaparken bile adları anımsanmıyor.
Son yıllarda belediye başkanlarının en sevdiği etkinlikler kitap fuarları düzenlemek ve kütüphaneler açmak. Araştırmaya cevap veren vatandaşlardan yüzde 87’si imza günleri ve söyleşilere yani kitap fuarlarına hiç gitmemiş. Yüzde 67’si de kütüphanelere hiç adım atmamış. En popüler etkinlikler yüzde 56 katılımla tarihi mekân ziyaretleri ile yürüyüşler ve yüzde 52 katılımla sinema gösterileri olmuş. Belediyelerin olmayan bütçelerinden en büyük payı ayırdıkları şenlik ve festivallere katılım yüzde 44’te kalmış.
Tabii bunlar belediyelerin kültür hizmetlerini izleyenlerin cevapları. Kültürel etkinliklere katılıyorum diyenlerin oranı yüzde 16. Halkın yüzde 84’ünün kültür hizmetleri ile hiç ilgisi yok. Neden katılmadınız sorusuna cevap ise yüzde 70 oranında “Yeterince zamanım yok”, yüzde 50 oranında “Buna ayıracak yeterince param yok”. Belediyeler kültür hizmetlerinin ücretsiz olduğunu bile doğru düzgün bildirememişler.
“Belediyelerin yürüttüğü kültürel etkinlikler beklentilerinizi karşılıyor mu?” sorusuna yüzde 40 oranında “Hiç karşılamıyor” cevabı verilmiş.
Tüm bu bilgilere nereden ulaştın, diyeceksiniz? İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) festivallerle, bienallerle bilinir ama kültür politikaları çalışmaları da çok önemlidir. Yerel yönetimlere kılavuzluk edecek bir referans belgesi olması amaçlanan bu raporların on birincisi geçen hafta, yoğun bir katılımın olduğu bir basın toplantısı ile açıklandı.
İKSV Genel Müdürü Görgün Taner ile İKSV Kültür Politikaları Çalışmaları Direktörü Özlem Ece’nin birer açılış konuşması yaptığı toplantıda Doç. Dr. Ulaş Bayraktar kaleme aldığı raporu sundu. Rapor, Türkiye’de birbirinden çok farklı aktörleri ve profilleri içinde barındıran kültür ekosisteminin genel bir resmini çizmeyi amaçlıyor. Raporun yerel yönetimler ve sivil kültür-sanat kuruluşları arasında güçlü bir diyalog ve işbirliği zemini oluşturması, bu sayede yerel kültür politikalarının uzun vadeli bir perspektifle ortaklaşa kurgulanmasını mümkün kılacak bir tartışmayı başlatması hedefleniyor. (Türkiye’de Yerel Kültür Ekosistemi Araştırması (iksv.org).
İKSV’nin Avrupa Birliği desteğiyle hayata geçirdiği “Ortaklaşa: Kültür, Diyalog ve Destek Programı” kapsamında gerçekleştirdiği bir yıllık saha araştırmasının sonucunda ortaya çıkmış. Türkiye kent nüfusunu temsilen 1.245 kişi, 204 belediye ve 202 STK temsilcisi ile görüşülüp anketler yapılmış. On birinci kültür politikaları raporu Türkiye’de Yerel Kültür Ekosistemi başlığını taşıyor. Tam yerel seçimler öncesi yayınlanan bu yılki raporun sadece yerel yönetimlere değil yeni başkan adaylarına da yararlı bir kaynak olacağını düşünüyorum. “Var mı öyle bir belediye başkan adayı,” derseniz de “haklısınız, pek yok” dememek elde değil.