Söyleşi: Gaye Dinçel
Bengisu Gençay ile “Zem Sesini Arıyor” adlı romanını (Epsilon Yayınevi) yazma süreci ve ilham kaynakları üzerine söyleştik.
Kitabı Güney Amerika gezisi sırasında yazmışsın. Nasıl gelişti bu süreç? İlham kaynakların neler oldu?
Ergenlik dönemimde yazar Carlos Castaneda’yı ilk kez okuduğumda kendime bir söz vermiştim. Büyüyünce Güney Amerika’ya gidecek ve oradaki yerlilerin kültürüyle tanışacaktım. Ve bu hayalimi 3 yıl önce gerçekleştirebildim. Latin Amerika yerlilerinin inançları, görünen dünyanın ardına, “gerçek” diye adlandırdıklarımızın ötesine bakar. Ağacın, suyun, bulutun, kuşun ayrı birer ruhu olduğuna inanırlar. Yeryüzünü bu şekilde yorumlamaları beni çok heyecanlandırıyor.
Güney Amerika’ya eşimle birlikte gerçekleştiğimiz bir buçuk yıllık yolculukta, altı ülke (Brezilya, Uruguay, Arjantin, Şili, Bolivya, Peru) gezdik. Bunlardan bazılarında yaşadık ve çalıştık. Her yolculuk gibi bu da dışa olduğu kadar aynı zamanda içe doğruydu. Zem Sesini Arıyor’u özellikle yerleşik düzene geçtiğimiz Peru’da yazdım.
İlham kaynaklarıma gelince, Amazon Ormanları’na yaptığımız gezide yağan yağmur altında zorlukla yürürken çamurun çıkardığı ürkütücü sesleri dinlediğimde aklıma kitaptaki “haykıran çamurlar” fikri geldi. Benzer şekilde Bussola Gezegeni’ndeki pek çok hayvan ve bitki için Uruguay, Patagonya ve Yağmur Ormanları’nda gördüğüm egzotik hayvanlardan ve bitkilerden esinlendim.
Kitabın alt başlığı “Uçan Balina Görme Rehberi 1”. Uçan Balina nereden geldi aklına?
Balinalar şarkı söyleyerek iletişim kuruyor, dev gövdeleri var, sırtlarındaki delikten su çıkarıyorlar. Aslında ne kadar gerçeküstü değil mi? Sanki koca bir masal kitabı açık kalmış da oradan dünyamıza kaçıp okyanuslara saklanmışlar gibi. Bu canlılar, sık sık rüyalarıma girer. Belki de ruh hayvanım bir balinadır?
İşte bu çağrışımlar nedeniyle Zem’i ve arkadaşlarını ürkütücü Mostrosul’dan kurtaracak geminin bir balina şeklinde olmasını istedim. Kahramanlarımızın yapacağı yolculuk gezegenler arası olacağından bizim balinamız yüzmeyecek uçacaktı. Kitabın çizimlerini yapan Rıfat Batur “uzay balinası” imgesini hayal ettiğimden de güzel hale getirdi.
Bussola Gezegeni’nde yaşayan çocukların ağızları kalplerinin üstünde. Bu şaşırtıcı fikri nasıl buldun?
Yaşadığımız dünyada ailemizin üzerimize yüklediği koca koca beklentiler, kazanılması gereken sınavlar, içi doldurulması gereken sıfatlar var. Ne kadar çok sese maruz kaldığımızı bir düşünsene!
Peki bu “her kafadan bir ses bandosu”nun içinde kalbimizi gümbür gümbür çarptıran, bize yaşadığımızı hissettiren isteklerimiz neler? Hah! İşte onları bilmek için kalp sesimizi duymamız şart. Peki nasıl? Ya kalbimizin üzerinde bir yaşam noktamız olsaydı? Buradan aslında kalbimizin sesi yani iç sesimiz çıksaydı? Yola işte bu düşünceyle çıktım.
“Uçan Balina Görme Rehberi” serisinde isteğim, karakterlerimin yaşam seslerini keşfetmelerini ve reddedilmekten korkmadan o sesle konuşmalarını sağlamak. Bunu yapmayı başardıklarında Bussola Gezegeni bambaşka bir yere dönüşecek. Tabii bu arada karakterlerim kalemimi bambaşka yerlere çekiştirmezse. Son söz daima onların.
Zem ile arkadaşları Do ve Tiz birbirinden renkli karakterler. Nasıl oluşturdun?
Zem ve Do karakterleri ilhamını kedilerim Hamur ve Balım’dan aldı! Erkek kedim Hamur son derece korkak, yabancılara karşı çekingen ama çok meraklı bir kişilik. Dişi kedim Balım ise tek gözü kör olmasına rağmen son derece cesur ve maceraperest. İkisi birbirini dengeliyor ve çok iyi anlaşıyorlar. Tıpkı Zem ve Do gibi.
Hikayede ilerledikçe anaç ve kapsayıcı bir üçüncü karaktere ihtiyaç hissettim. Bu da Tiz oldu. Yaptığı birbirinden ilginç yemeklerle karakterlerimizin hayatlarına renk kattı. İflah olmaz iyimserliğiyle panik anlarında onları yatıştırdı ve kurduğu iyi ilişkiler sayesinde sırrı çözmelerine yardım etti.
“Uçan Balina Görme Rehberi 2”yi bitirdin mi? Ne zaman okuyabileceğiz?
“Uçan Balina Görme Rehberi-2: Moan’ın İzinde” genel hatlarıyla ortaya çıktı. Bu macerada, karakterlerimiz ortak bir rüya görmenin değerini keşfedecekler. Ama bunu yapmayı öğrenmeden önce karanlık yanlarıyla karşılaşmaları gerekecek. Bu kez düşmanları Sagu ve Parazit’ten çok, kendileri. Kitap sanırım önümüzdeki yıl okurla buluşacak.
edebiyathaber.net (1 Haziran 2020)