Betül Tarıman’a 4 soru | Mehmet Özçataloğlu

Eylül 16, 2020

Betül Tarıman’a 4 soru | Mehmet Özçataloğlu

Hazırlayan: Mehmet Özçataloğlu

1. Neden çocuklar için yazıyorsunuz?

Küçücük yaşımda içinde kocaman bir dünya barındıran bir çocuktum. Masal kahramanlarım vardı benim. Geceleri rüyamda onlarla bilmediğim yerlere gider, adeta bir bilinmezlikte kaybolurdum. Ve masallar uydururdum kardeşime uzun kış gecelerinin soğuk akşamlarında. Kardeşim de bu masalları keyifle dinler ben de yeni bir masalı kurgulamak üzere derin bir uykuya dalardım. Neredeyse ilkokul belki de daha öncesi yıllara uzanan bu serüvenin kahramanı aslında annemdi. İmkânsızlıklar nedeniyle dışarıdan ortaokulu bitirmiş, İngilizce öğrenmek için Amerikan Kültür’e gitmiş bu göçmen kadın tam bir okuma sevdalısıydı. Okumayı sökmeden evvel Gulliver’in maceraları ve yine kimi önemli ressamların resimleriyle onun sayesinde tanıştım. Okumayı söktükten sonra da Necatigil, Asaf Halet Çelebi, Orhan Veli gibi şairlerin şiirlerini artık evimizde bulunan kitaplardan okuyordum. Babam annem gibi değildi ama o da güzel resim yapardı.  

Babamın mesleği nedeniyle dolaşıp durduğumuz Anadolu kentleri küçücük dünyamı zenginleştirirken bir taraftan da yeni yerler keşfediyor, yeni arkadaşlar ediniyordum. Sakin ama bir o kadar da meraklı bir çocuktum. Ayrıca iyi bir gözlemci olduğum da söylenirdi. Bu arada her çocuk gibi sokakta oynamayı ben de çok severdim. Özellikle Bingöl’de bulunduğumuz yıllar benim için bulunmaz bir nimetti. Ağaçların tepesinden inmez, kedi, köpeklerle aramızda güzel bir dostluk kurulur, bu da ev sakinlerinin pek hoşuna gitmezdi. Güzel yıllardı o yıllar. Çünkü orada bulunduğumuz yıllardan birinde eski bir valizi oyup arkadaşlarıma kukla bile oynatmıştım. Lakin benim için yaratıcılığın sonu yoktu. Her şey elimde yeni bir şeye dönüşüyor yarattığım kurmaca dünyada kendimle, kitaplarla olmaktan mutluluk duyuyordum. Bir süre sonra yazmaya başladım. Ama bu yazdıklarım ne öykü ne de şiirdi. O yıllarda sadece karalayıp duruyordum. Bir süre sonra yazdıklarımı yayımlamaya karar verdim. İlk şiirim 1992 yılında bir edebiyat dergisinde yayımlandı. Bu yıllarca böyle devam etti. Derken bir gün kendimi öykü yazarken buldum. Bir zaman sonra onlar da kitaplaştı. Hatta şimdilerde elimde yeni bir öykü dosyası daha var. Öte yandan uzun zamandan beri çocuklar için yazıyorum. Özellikle çocuklar için yazılmış bazı şiirlerde eril ifadelerin yer alması beni bu alanda yazmaya itti. Bu serüven şimdilerde şiir, hikâye ve masallarla devam ediyor ve ben bundan mutluluk duyuyorum.      

2. Okuduğunuz ilk çocuk kitabı hangisiydi? Sizde ne gibi izler bıraktı?

Çocukluğumun o sorularla bezeli dünyasında okuduğum ilk kitap Harriet Beecher Stowe tarafından kaleme alınmış Tom Amca’nın Kulübesi’ydi. Kitap, beyazların egemenliğini sürdürdüğü on dokuzuncu yüzyıl Amerika’sının utanç verici kölelik kurumu karşısındaki tutumunu, ayrıntılarıyla gözler önüne seriyordu. Defalarca okuduğum bu kitabın etkisinden uzun zaman çıkamamış, kimi insanların acımasızlığı karşısında dehşete düşmüştüm.    

3. Bu kitabı keşke ben yazsaydım, dediğiniz bir kitap oldu mu?

Güzel ama bir o kadar da zor bir soru bu. Çünkü onca güzel kitabın içinden doğrusu bu ya şu kitabı daha çok sevdim diyemiyorum. Çünkü her birinin bende bıraktığı tat, kullandıkları teknik, konuyu işleyiş biçimleri o kadar farklı ki. Elimden geldiğince çocuk – gençlik edebiyatına ilişkin kitaplar okuyor, farklı karakterlerle tanışıyorum. Bu da bana yeni bir dünyanın kapılarını açıyor.  Sonuçta her kitapla yeni bir yolculuğa çıktığım için kitapların yazarlarına minnet duyuyorum.

4. Çocuklara yönelik kitaplardan en son hangisini okudunuz? Kitapla ilgili düşüncelerinizi kısaca belirtebilir misiniz?

Faruk Duman’ın Cüce Prens adlı kitabını severek okudum. Kitap Can Yayınları etiketiyle çıkmıştı. Yaratıcı olduğu kadar bir o kadar da akıcı olan bu kitabın nasıl bittiğini şu an ben bile hatırlamıyorum.  Kitabı bitirip de kapattığımda yüzümde kocaman bir gülümseme vardı.

edebiyathaber.net (16 Eylül 2020)

Yorum yapın