Bir hikâye nasıl oluşturulur? Yazar hangi düşünceler içindeyken hikâyeyi oluşturabilir? Bir hikâye yazmak için nasıl bir süreç gerekir? Bu ve benzeri soruları, biz yazmıyor olsak bile, eminim ki bir noktada sorar ve merak ederiz. Her ne kadar dışarıdan kolay gibi gözükse de sıra yazmaya geldiğinde bir hikâye yazmanın ne kadar zor olduğunu ancak o yazının başında anlayabiliriz. Bir çoğumuza okul dönemlerindeki kompozisyon deneyimlerimizi hatırlatmak isterim…
Bir hikâyenin oluşma sürecini, farklı bir yazma teorisiyle aktaran Peter Bichsel’in Mevsimler romanını, Mehmet Tahir Öncü’nün çevirisiyle Ketebe Yayınları bizlerle buluşturdu.
Roman, domates renkli duvarlara sahip, duvarlarının boyaları dökülen, tesisatı eskimiş 40 yıllık üç katlı bir binada geçiyor. Bu bina tüm hikâyelerin ortak noktası, çünkü yazar oluşturduğu hikâyelerin kahramanlarının burada yaşadığını varsayarak yazma sürecine başlıyor. Peter Bichsel, bu binanın üçüncü katında oturuyor. Oluşturduğu hikâyenin kahramanı Keininger ise binanın zemin katında yaşıyor. Diğer karakterler de binadan ya da yakın çevrelerinden oluşuyor. Viyanalı olan Keininger, Viyana ve Tarragona arasında sık sık gelip gidiyor. Bichsel, bu karakteri dilediğince şekillendiriyor. Roman, yalnızca kurgusal karakterlerin hikâyelerinden bahsetmiyor, hikâyelerin arasında Bichsel’in kendi hayatından da kesitler yer alıyor. Roman ilerledikçe hikâyeler, karakterler ve Bichsel’in hayatı iç içe geçiyor.
Bichsel, bu romanında olay örgüsünü ortadan kaldırarak yaşanan olaylardan hem bağlantılı hem de bağımsız kesitleri ve diyalogları bizlere sunuyor. Romanı okurken ilk başta bu durum şaşırtsa da daha sonrasında olayların nasıl bir hal alacağı merak uyandırıyor.
Romanın geneline bakıldığında öne çıkan en önemli nokta “an”. Olay örgüsünün bulunmaması ve birbiriyle bağlantılı ya da bağımsız olan olayların her biri farklı bir anın hikayesi. Yazarın karakterlerle geçen diyaloglarında bunu belirgin bir şekilde öğrenebiliyoruz.
Mevsimler, yalnızca hikâye oluşum sürecini değil zamanın döngüselliği üzerine de düşündürten bir roman. Yazar, bir hikâye oluşturma sürecine giriyor fakat etrafında da hayat akarak günler, aylar ve mevsimler geçip gidiyor. Etrafındaki nesnelerin zamanla geçirdiği değişimle bunu hissettiriyor. Duvar sıvalarının dökülmesi, tesisatın artık kullanılmaz halde olup tamir süreci ve ocaklarının tek gözünün çalışmıyor oluşu gibi ayrıntılar en belirgin örneklerden.
Bichsel, zamanın döngüselliğini mevsimlerle bağdaştırılıyor. Ayrıca her karakteri farklı bir mevsimin özellikleriyle yansıtarak bu durumu aktarıyor. Anna, bir ilkbahar gibi genç ve gençliğin enerjisini taşıyan bir karakterken, Hans ise, olgun ve hayatının en verimli dönemini yaşıyor bir yaz mevsimi gibi… Maria, yaşlı ve geçmişe dönük tavırlarıyla sonbahar mevsimi gibiyken Friedrich ise kış mevsimi gibi durgun ve sonun kaçınılmazlığını yansıtıyor. Tüm bu zamanın döngüsü yaşanırken Kieninger’in hayatındaki kesitlerle hem geçmiş hesaplaşmalarını ve geleceğinin belirsizliğini görüyoruz hem bu döngüyü fark edebiliyoruz.
Roman, her okur için farklı anlamlar taşıyabilecek nitelikte. Bazıları için mevsimlerin döngüsü, kaçınılmaz değişimlerin ve yaşamın sürekli devinim halinin bir metaforu olabilirken, bazıları için de bu döngü, bireyin kendi yaşam yolculuğunda yaşadığı evrelerin bir yansıması olabilir. Fakat her okur, bu romanda Bichsel’in anlattıklarından kendi deneyimlerine ve duygularına dair bir parça bulabilir.
Mevsimler, bir şeylerin nasıl anlatıldığını ya da daha farklı nasıl anlatabileceğini ispatlayan bir roman. Yalnızca bir hikâye oluşumunu ve anlatım sürecini temel alan bir roman değil, aynı zamanda zamanın döngüselliği ve yaşamın kaçınılmaz geçişleri üzerine düşündüren, karakterleriyle bu temaları somutlaştıran da bir roman. Bichsel, mevsimlerin doğal döngüsünü ve karakterlerin yaşam evrelerini kullanarak, insan hayatının evrelerini ve bu evrelerin kaçınılmazlığını kendine has yöntemiyle hikâye içinde hikâye oluşturarak aktarıyor. Mevsimler, her okurun kendinden bir parça bulabileceği ve pek çok şeyi sorgulayabileceği güzel bir deneyim sunuyor.
edebiyathaber.net (25 Haziran 2024)