Anton Çehov’un Martı, Üç Kız Kardeş, Vanya Dayı ve Vişne Bahçesi adlı kitapları, Eyüp Karakuş çevirisiyle Bilgi Yayınevi tarafından yayımlandı.
Tanıtım bülteninden
Martı
“Bir gölün kıyısında doğup büyüyen genç bir kız vardır, sizin gibi biri; gölü adeta bir martı gibi sevmekte, bir martı kadar da mutlu ve özgür… Ancak günün birinde adamın biri gelir, kızı görür ve yapacak başka bir işi olmadığından ona kıyar. Tıpkı şu martı gibi…”
Çehov, dünya tiyatrosunda kilometre taşı sayılan Martı oyunuyla Rusya’nın on dokuzuncu yüzyılda değişen yapısına, yeni bir yaşamın ayak seslerinin gölgesi altında kendi küçük dünyalarına sıkışmış insanlar aracılığıyla ışık tutuyor…
Üç Kız Kardeş
Çehov’dan, bir taşra kasabasında boğulup giden, kısır hayallerine, hiçbir zaman gerçekleşmeyecek düşlerine yenik düşen insanların içler acısı ilişkileri..
“İki yüz yıllık bir geçmişi var şehrimizin, bugün yüz bin kişi yaşıyor ama tıpkı geçmişte olduğu gibi bugün de yaşayanların hepsi diğerinin bir benzeri… Aralarında kendini yüce bir ülkeye adamış tek bir insan bile yok! Hani şöyle biraz olsun dikkatleri üzerinde toplayacak, azıcık da olsa yetenekli ne bir sanatçısı var ne de bir bilim insanı… Koskoca kentte imrenilecek, gıpta edilecek tek bir insan bile olmaz mı? Anca yerler içerler, uyurlar, derken ölür giderler… Ardından yenileri doğar, onlar da yer, içer ve uyurlar; sıkıntıdan patlamamak içinse yaşamlarını o lanet olası iğrenç dedikodularla, votkayla, kumarla, birbirlerini mahkemeye vermekle renklendirmeye çalışırlar…”
Vanya Dayı
Kimsenin farkına varmadığı küçük, önemsiz kaygıları ve acılarıyla, bir başkasının mutluluğu uğruna katlandıkları büyük özverileriyle, yaşadıkları umutsuz aşklar ve hayal kırıklıklarıyla 19. yüzyıl Rusya’sında “küçük” insanların gündelik yaşamlarına büyüteç tutulan bu eserde ayrıca, her biri birer ömür törpüsü olan taşra kasabalarında heba olup giden nice güzelliklere ve yeteneklere dikkat çekiliyor.
Çehov tıpkı diğer oyunlarında olduğu gibi bu eserinde de döneminin gerçekçi yaşam biçimini ve aydın kesimin “lüzumsuz insan” kıskacında nasıl boğulup gittiğini çarpıcı karakterlerle gözler önüne seriyor.
Vişne Bahçesi
Vişne Bahçesi Çehov‘un artık yok olma evresine giren “asilzade yuvaları” üzerine kaleme aldığı son dramatik eseridir.
Geçmişin, şimdinin ve geleceğin temsilcilerinin aynı sahnede buluştuğu, Ranevskayaların geçmişten kopamadığı, Lopahinlerin şimdiyi yaşayamadığı ve Trofimovların henüz geleceği kuramadığı bir bahçede sergilenen; bir kuşağın, bir çağın, bir düzenin çöküş öyküsüdür.
Sahne gerisinden işitilen balta sesleriyle köklenen Vişne Bahçesi ise sadece bir bahçe değil, kanlı yirminci yüzyılın eşiğindeki Rusya’nın ta kendisidir.
Yazar Hakkında: Anton Çehov 1860 yılının Ocak ayında, Azak Denizi kıyısında küçük bir kasabada, Taganrog’da dünyaya geldi.
Ailesi, babasının borçları yüzünden şehri terk edip Moskova’ya taşınmak zorunda kaldı. Anton ise okulunu bitirmek üzere kasabada yaşamayı sürdürdü. Ancak kendi evinde artık bir kiracı konumundaydı ve evin yeni sahiplerine borcunu, çocuklarını sınava hazırlayarak ödüyordu.
Çehov’un kitaplara, tiyatroya olan ilgi ve sevgisi, daha gimnazyum yıllarında kendini gösterdi. Lise döneminde birkaç komik öykü yazdı. Aynı yıllarda tiyatro ilgisi de doğdu, sınıf arkadaşlarıyla evlerde oyunlar sahneledi. O zamanlar henüz on üç yaşındaydı.
İlk eserinin 1880 yılında Strekoza adlı dergide yayımlanmasının ardından Çehov adeta keşfedildi ve öyküleri peş peşe diğer dergilerde de kendilerine yer buldu. İlk öykülerinde yazar “Antoşa Çehonte” adını kullandı.
1886 yılında Anton Çehov, Petersburg’dan gelen bir mektupla iş teklifi aldı. Dönemin önemli gazetelerinden Novoe Vremya’ya davet edildi. Artık tanınan bir öykücü haline geldi ve eserlerinin altında gerçek adı yer almaya başladı.
Anton Pavloviç Çehov 1904 yılında, genç yaşında yakalandığı vereme yenik düştü ve tedavi için gittiği Almanya’da yaşama veda etti. Vişne Bahçesi de böylelikle onun son eseri oldu.
edebiyathaber.net (30 Temmuz 2019)