Şeniz Baş, ‘her şeyden önce iyi bir okur’ olarak tanımlıyor kendisini. Fakat bence aynı zamanda ‘iyi bir yazar’ da. Çünkü onun özellikle kelimelerle, cümlelerle, kitaplarla yeni yeni bağ kurmaya çalışan gençler için yazdıkları bunun böyle olduğunu gösteriyor. Yazar; taze dimağlarla kurduğu samimi üsluba, geliştirdiği içten diyaloğa, Atmaca’nın Günlüğü’ne bir başkasını ekledi: Gökyüzünde Bir Ada. Eren Dedeleroğlu’nun çizgilerinde renklenen kitap, Kuzgun, Heredot ve Puhu’nun maceralarını bir araya getiriyor.
“Bir Gün Bir Kitap Okudum ve Bütün Hayatım Değişti.”
Bizi önce Heredot’un sesi karşılıyor. Bu arada hatırlatalım: Heredot; gezilerinde gördüğü yerleri ve insanları anlattığı eserinden ve olaylara yaklaşım tarzından ötürü ‘tarihçilerin babası’ kabul edilen bir Yunan tarihçi. Şeniz Baş, Orhan Pamuk’un Yeni Hayat’ın açılışında sarf ettiği, “Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti.” cümlesinin rengi altında şu tümcelerle selamlıyor okuru: “Her akıllı çocuğun hayatı bir gün bir kitap okumasıyla değişirmiş, benimki de öyle değişti! Dedemden bana bir kitap kaldı: Historia. O gün bugündür kitaptaki heyecan verici okyanusların, adaların peşinden gidiyorum.”
Bir Şeyleri Değiştirmek, ama Nasıl?
Kurgu, tam da 6-10 yaş arasının dünyasına hitap eden bir seyirde işliyor: Merak duygusunun heyacanla süslendiği, bilimin ve bilginin rehberliğinde bir maceraya şahitlik ediyor, gemini içinde bir o yana, bir bu yana gidiyorsunuz. Gökyüzünde Bir Ada, bireyselliğin bencillikle karıştırıldığı bu zamanda, birlikte hareket etmenin önemini, metanetli bir şekilde öne çıkıp sorumluluk alabilmenin erdemini hoş bir stilde anlatıyor, mesela şöyle konuşuyor yazar bizimle: “Görev aşkı, yaptığımız şeyden keyif almamızı engelliyorsa, bir şeyleri değiştirmemiz gerekmez mi? Mesela kendimizi! Ama şimdi bunu Ebabil’e nasıl anlatmalı? Bir anda olmaz, en azından bu maceranın ona öğretmesini umayım.”
Doğu’dan Batı’ya Bilim Yolculuğu…
Bugün birçok ebeveyn, çocuklarının bir düşünce ve davranış sistemine temel olan, ona yön veren kaideye, nizama uymalarındaki problemden şikâyetçi. Burada da ‘kuralların sıkıcılığı’ işten ve laftan kaçmadan anlatılıyor. İçinde yaşadığımız dünyanın bir düzen içinde var olduğunu anlatan yazar, bir başka dünyaya, yani bilgi dünyasına bu disiplin sayesinde gidileceğini okuyorsunuz, diyaloglar üzerinden. Şeniz Baş, bugün içinde yaşadığımız dünyayı şekillendiren Doğu’dan Batı’dan bilim insanlarına, onların olağanüstü keşiflerine yer veriyor kurgusunda. Zaten bir sonraki adresin ‘İcatlar Adası’ olduğuna işaret ederek, bir sonraki kitabın kapağını şimdiden havalandırıyor sanki.
Her Adımın Arkasında Bir Hayal Vardır!
“Kalbi gökyüzünün sırları için çarpan arkadaşınıza da fazla kızmayınız.” cümlesinin ışığı altında hikâyenin sonuna gelen yazar, İtalyan hezarfen Leonardo da Vinci ve el kitabıyla veda ediyor bizlere: “Leonardo Da Vinci tarafından Milano’da tasarlanmıştır yazıyordu altında. Bir teknenin ortasında pedal motoru, ona bağlı bir pedal vardı. Teknenin iki yanında da pedala halatlarla bağlı tahta çark kanatları. Yüzen Ada’yı da bu şekilde tasarlamıştı. Çarklarla dönüyordu. Bir gizem daha çözüldü böylece! Puhu, el kitabını isteyenin okuması için Atmaca’nın kütüphanesine koymamı istedi. Kitabı görünür bir rafa koyup kamarama gittim. Ama bu gece gökyüzüne bakarak uyumak istiyordum. Battaniyemi alıp güvertenin bir kenarına serdim. Uzandığım yerden yıldızları seyretmeye başladım. Şunun adı neydi, bunun adı bu muydu derken gözlerim kapanmaya başladı. Rüyamda Mars’a ayak basan ilk kişi olduğumu gördüm. Ben de tarihe geçecek bir laf ediyordum: “İnsan için çok heyecanlı, insanlık için dev bir umut.”
edebiyathaber.net (5 Eylül 2024)